Fatma Yüzer Deniz

Fatma Yüzer Deniz

Ayna Ayna, Söyle Bana...

Dünyanın çıldırmış gibi göründüğü bir çağda yaşıyoruz. İnternetin hızı ve bilgiye anında ulaşabilmenin gücüyle kaos adım adım ilerliyor; önce ülkemize, sonra şehrimize, nihayet benliğimize kadar sızıyor. Her gün yeni bir “Bu kadarı da olmaz” dedirten olayla uyanıyoruz: savaşlar, doğal afetler, krizler, şiddet haberleri ve insanlık dışı görüntüler…

Üstelik yalnızca olan bitenle değil, sistemin ta kendisiyle boğuşuyoruz. Reklamlar, idealler, “Şöyle olursan özel olursun”, “Bunu alınca güçlü olursun” mesajlarıyla bizi hep başka bir hedefe yönlendiren görünmez bir el var üzerimizde. İnsanı bir bireyden çok bir pazara dönüştüren bu düzende yalnızca insanlar değil; kuşlar, köpekler, ağaçlar da bizimle birlikte kaosun gölgesinde yaşamaya çalışıyor.

Ormanlar bizim hırsımızla yanıyor, toprak bizim doymazlığımızla zehirleniyor. Ve dünyanın dümenine geçip ahkâm kesenler, içinde bulundukları ahşap kayığı altınla kaplayınca batmayacağını sanan kibirli kaptanlara dönüşüyor. Her yeni gün, üst üste yığılmış kaygılar ve korkularla başlıyor. İçimizde hep aynı soru: “Dünya hep böyle miydi, yoksa bu delilik bize mi denk geldi?”

Çoğumuz suçlayacak birilerini arıyoruz. Dünyayı suçluyoruz, çevremizi, komşumuzu, ekran başındakileri... Belki kısmen haklıyız. Ama bu, yüzde yüz bir haklılık değil. Çünkü herkes gözünü dikmiş bir günah keçisine; ama kimse aynaya bakmıyor. Kimse “Ben bu düzende ne yapıyorum?” diye sormuyor. Herkes gemisini yüzdürme derdinde; yargılar ve linçler havada uçuşuyor.

Ancak kimse kendi içine bakmaya cesaret edemiyor. Kendi karanlığımızı görmekten korkuyoruz. Oysa içimize bakmadan, dışarıda huzur aramak nafile. Zihinler, aynı döngüde dönüp duran bozuk bir plak gibi… Hep aynı düşünceler, aynı yargılar, aynı hayal kırıklıkları... Kimse fark etmiyor: dışarıda gördüğümüz kaos, aslında içimizdeki küçük insanlık hâllerinin büyük yansımaları.

Carl Jung der ki: “İçimizde bir aydınlık olduğu kadar bir gölge de vardır. Çoğu zaman yargıladıklarımız, kendi gölgemizin yansımasıdır.” Ve gerçek huzuru bulmanın yolu, o gölgeyle dürüstçe yüzleşmekten geçer. Birey kendini tanımadıkça toplum da asla kendini bilemeyecektir.

Bizler hem küçük bireysel dünyamızda hem de kolektif bilinçte kaosun mimarlarıyız. Hem sorunun hem çözümün parçasıyız. Dünya için bir iyilik yapmak istiyorsak, ilk iyiliği kendimize yapmalı ve aynaya cesaretle bakmalıyız. Gözlerimizi kaçırmadan, yargılamadan, içimizdeki karanlığı fark etmeliyiz. Ancak o zaman içimizdeki aydınlığı yanımıza alıp ilerleyebiliriz.

Unutmayalım: Hayatımızda her şey ama her şey bir yansımadır. Tıpkı aynadaki görüntümüz gibi… Dışarıda görmek istediğimiz barış, önce içimizde kurulmalı. Ancak içimizdeki savaş bittiğinde, dış dünyada da gerçek bir huzur başlayabilir. Her birimiz bir yansımayız ve her şey bir yansımanın ürünü. Tıpkı Mevlâna’nın söylediği gibi:

“Yukarıda ne varsa, aşağıda o var; içeride ne varsa, dışarıda o var.”

O hâlde şimdi kendimize soralım:

Ayna ayna, söyle bana…
Kaosun tam ortasında, iç huzuru nasıl bulurum?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Yüzer Deniz Arşivi