1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Başarının getirdiği olumsuzluklar!

Başarının getirdiği bazı olumsuzluklar vardır!
“Şimdi bu da nereden çıktı? Başarı niçin olumsuzluklar yaratsın ki?” diye içinizden mutlaka geçiyordur…
Evet!
Başarı, bazen öyle olumsuzlukları çağırır ki, bu olumsuzluklar ortada ne başarı bırakır, ne de uyum!
Sözü getirmek istediğimiz yer Eskişehirspor…
Eskişehirspor’un, nazar değmesin maşallah’ı var.
Olabilecek en olumsuz şartlarda olabilecek en olumlu sonuçları alıyor Eskişehirspor…
Yönetime son derece güven var.
Teknik Direktör adeta kurtarıcı gibi geldi takımın başına.
Her maçta bir-iki genç futbolcu yıldız oluyor.
Takımda büyük bir uyum var.
Bu uyum ve alınan başarı taraftarı kendine getirdi.
Taraftar, takımı daha da motive etmek için adeta insanüstü gayret sarf ediyor…
İşte bu manzara, Eskişehirspor’dan geçinmeyi meslek haline getiren, kulüp dibe vurduğunda kenara çekilen, başarısız sonuçlar alındığında yer altında kalmayı tercih eden insanların tam da ortaya çıkış anlarının ortamıdır.
Bir anlamda “İşler iyiye gitmeye başladı. Ortaya çıkma zamanıdır” diyenlerin tam da piste çıkma zamanlarıdır bu başarılı süreç…
Sistematik bir yol haritasıyla önce uyum halindeki yönetim içinde çatlaklar oluşması sağlanır, ardından Teknik Direktör ve ekibi yavaş yavaş eleştirilmeye başlanır, en son olarak futbolcular arasındaki uyum bozulmaya çalışılır.
Böylece…
Birilerinin düzelttiği ortamın üzerine gelip otururlar…
Kısa süre içinde de sürekli yaptıkları gibi kulübe dibi gösterirler…
O kısa arada kaptıklarıyla birlikte yine yer altına inerler ki, bir başka kurtaran gelip, etrafı toplasın diye beklemeye başlarlar.
Umarız Eskişehirspor bugüne kadar yaşadıklarından ders çıkartmıştır…
Umarız bu kez yaşanan bu başarı sürekli tekrarlanan olumsuzlukları beraberinde getirmez.
Umarız yönetim içindeki uyumu hiç kimse bozamaz.
Umarız teknik direktör ve futbolcular bu istek ve hırsla, dışarıdan gelebilecek her türlü tekline kulaklarını kapatırlar.
Ve…
Umarız bu defa o yer altındakilerin çıkmasına fırsat verilmez!


.....


İşsizlik pis ve
pahalı bir iştir!


üniversite okurken hocalar öyle bir gaz veriyorlardı ki, “Sen kralsın. Mezun olduğunda Kral olacaksın…”
O gazla biter üniversite…
Sonra iş bulmaya gelir sıra…
önce seçmeye başlarsın firmaları.
İdealistsin ya, kralsın ya…
İlk olumsuz dönüşü diğerleri izler…
Ne idealistlik kalır ne de krallık…
İşsiz kaldığınızda eşe dosta haber salarsınız.
Samimi bir şekilde onlara durumunuzu izah eder ve onlardan yardım istersiniz.
-“Abi- Abla… Kulağın elik olsun ne olur…Bak durumunu biliyorsun!”
Onlarca arkadaşın vardır. Hepsiyle paylaşırsın.
Kimse yardım etmez… Etmez mi edemez mi bilinmez…
Tek başına kalmanın umutsuz yalnızlığını yaşarsın.
Sağa sola saldırırsın.
Verdiğin CV’nin inceleniyor olması bile öylesine büyük umut verir ki…
Velhasıl, işsizlik pis bir iştir…
İş bulmak için bile günde 40-50 lira harcarsın…
İşsizlik pis olduğu kadar aynı zamanda pahalı bir iştir…


.....


CHP’de barış içinde yarış…


Recep Taşel CHP il başkanlığına adaylığını açıkladı.
Parti binasında yaptığı adaylık açıklama konuşmasında dikkatimizi çeken bir kısım var…
Şunu söylüyor:
“Parti içi barış, parti içi yarış konusunda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz.”
Bu sözün içinde aslında CHP’nin en büyük sorunu olan bir tespit yatıyor…
Zira…

CHP’de yarışlar ne yazık ki barış içinde olmuyor…
Bırakın barışı bir tarafa, CHP içindeki yarışlar, parti içinde yaşanan kan davasına dönüşüyor…
O yüzden Recep Taşel’in “Parti içi barış, parti içi yarış konusunda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz.” Sözleri anlamlı ve kıymeti…
Recep Taşel seçilir mi seçilmez mi bilemiyoruz…
İl başkanı seçilmesi halinde bu yarışların barış içinde yapılmasını sağlayabilir mi sağlayamaz mı onu da bilemiyoruz…
Ama en azından bu niyetle yola çıkıyor olmasını bile önemli buluyoruz…


.....


Aklımıza geldi işte…


Necip: Bir şey sorabilir miyim Latif Bey?
Latif: Sor bakalım!
Necip: Sizce bu otomobili yaparsak ne olur?
Latif: Hiçbir şey olmaz!
Necip: Nasıl olmaz? Boşuna mı çalışıyoruz?
Latif: Sen Ankara'daki kapatılan tayyare fabrikasını duydun mu?
Necip: Ankara mı? Evet…
Latif: O fabrika neden kapatıldı biliyor musun?
Necip: Hayır…
Latif: Fabrika ATATüRK'ün emriyle kuruldu. 2. Dünya Savaşı'na kadar 112 tane değişik uçak imal edildi orada… Sonra fabrika kendini geliştirmeye başladı tabi, savaş sırasında da kimse bize uçak, eğitim uçağı vermediği için 185 tane eğitim uçağı yapıldı orada…
Necip: 185 tane?
Latif: Evet. Bunları yaptık biz… 1955 yılında, Hollandalılar bize 30 tane uçak siparişi verdi; ama dönemin işletmeler bakanı o siparişleri kabul ettirmedi. Hollandalılar da uçakları İngilizlere yaptırdı. Birkaç yıl sonra da fabrikayı tamamen kapatıp traktör fabrikasına dönüştürdüler. Gündüz ile orada yetiştik biz; çok acı çektik. çok…
Necip: Ben, anlayamadım; neden kapattılar?
Latif: Biz kim, uçak yapmak kimmiş?
Necip: Eh yapmışsınız işte; başarmışsınız?
Latif: Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz evlat!
Yukarıdaki diyalog, “Devrim Arabaları” filminden alınmış bir diyalog.
Şu sıralar hem yerli otomobil hem yerli uçak üretimi ile ilgili konu gündemdeyken aklımıza geldi.


.....


Olay, ilkokulu dışarıdan bitirme sınavlarından birinde gerçekleşiyor.
Dışarıdan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda. Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar. Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş; acıyor dama. “Maddenin üç halini yazınız” sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor: ” Katı, Sıvı, Gaz.” Sınav kurulunu dumura uğratan an cevap kağıtları okunurken gerçekleşiyor. Sorunun cevabı, kağıtların birinde aynen şöyle yer alıyor:
– Katır, Sığır, Kaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi