1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Belediye başkanları 20 yıldır ne yaptı ki?

 


 


Yıllardır pantolon-gömlek satan adam, bir anda yaptığı işe son verip, işyerini cafeye çeviriyor.


Yılların Kırtasiye dükkânı, bir anda fast food dükkanı haline geliyor.


Yılların kasabı bu işten vazgeçip, dükkânını et lokantasına dönüştürüyor.


Ci börekçinin yanındaki konfeksiyoncu kapatıp, Ci börekçi açıyor.


Alakasız işlerle uğraşanlar, bu işlerini terk edip birbiri ardına mekanlar açmaya başlıyor.


Kapanan banka şubelerinin binaları anında, yıllardır yaptığı mesleği terk edenlerin açtıkları yiyecek-içecek mekanları oluyor.


Yıllardır inşaat malzemeleri satan dükkanlar, bir anda kahvaltı salonları oluyor örneğin.


Anahtarcı mesleğini terk ediyor, dükkanında tost yapmaya, çiçekçi mesleğini terk edip börek satmaya başlıyor.


Yılların Müteahhidi, Sanayicisi, ticaret adamı, Otel sahibi oluyor mesela…


Saydığımız örnekleri daha da çoğaltmak mümkün…


Bu saydıklarımız, yıllardır yaptıkları işleri,  yeterli para kazanamadıkları için değil, daha çok para kazanma düşüncesiyle değiştiriyorlar.


çünkü…


Eskişehir’deki değişimi, değişen ticari tercihleri ve artan insan sirkülâsyonunu görüyorlar…


öğrencilerin, birbiri ardına yapılan kongre ve toplantıların, neredeyse haftanın her günü ziyaret için şehre gelen turist kafilelerinin ve en önemlisi de sosyal yaşamayı seven Eskişehirlilerin ticari anlamda önemli bir potansiyel teşkil ettiğine şahit oluyorlar.


Sonuçta gözü kapalı dalıyorlar hizmet sektörüne…


çok azı dışında büyük bir çoğunluğu da “İyi ki girmişim bu sektöre. Keşke bu işi birkaç yıl önce yapsaydım” diyor…


çünkü…


Yaşanan ekonomik sıkıntıya rağmen kazanıyorlar…


İşin tuhaf tarafı…


Yılların mesleğini terk ederek, şehrin bir numaralı sektörü haline gelen hizmet sektör’üne giren ve bu işten daha çok para kazanmaya başlayan ne kadar tanıdığımız varsa, sohbeti açıldığında ve anlam veremediğimiz bir şekilde “Belediye başkanları 20 yıldır bu şehre ne yaptı ki?” diye sorguluyor…


-“İyi de… Sen yılların  pantoloncu dükkanını niçin kapatıp, ci börekçi yaptın?” dediğimizde, “O ayrı bu ayrı” diyor ki, O’na da anlam veremiyoruz…


Sonuç olarak…


Belediye başkanlarının elbette yönetim anlayışından uygulamalarına, hizmet önceliklerinden aldıkları bazı kararlara kadar pek çok eleştirilecek yönü vardır…


Ama bu konuda eleştirilmeleri pek adil olmasa gerek…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Bu şehrin de tarihi yazılacak.


 


Rusya’nın ikinci büyük şehri St Petersburg’un hikâyesi önemlidir.
1700 lü yıllara gelininceye kadar harita üzerinde böyle bir şehir yoktur.
O dönemin Rus çarı Pedro, bataklık olan bölgeyi 42 ayrı ada şeklinde inşa ederek, yepyeni bir Şehir yaratmıştır.
Bizim "Deli", Rusların ise "Büyük" dediği çar Pedro, sanata olan düşkünlüğü nedeniyle Avrupa’nın en iyi sanatçılarını, ustalarını ve mimarlarını getirtmiştir bu şehre.
Bunun yanı sıra, Rusya’ya yanaşan her geminin Taş getirmesi zorunluluğu koymuştur.
İşte bu dönemde binlerce Resim ve heykel, yüzlerce bina yapılmıştır Petersburg’a.
Bir anda Dünyanın en önemli sanat merkezi haline gelmiştir bu 42 adadan oluşan şehir.
Neredeyse şehri oluşturan her adacığa tiyatro ve konser salonları yapılmış, birbirinden güzel eserler bu salonlarda sergilenmeye başlanmıştır.


 


xxx



Yoktan var edilen bu şehir, 1941 yılında Nazi Almanya’sı tarafından işgale uğrar.
Tamı tamına 900 gün sürer işgal.
İşgal sırasında bombalanmadık yeri kalmaz şehrin.
Bu denli işgal altında ki Petersburg halkı ne yapar biliyor musunuz?
Kendi canlarını kurtarmayı bir tarafa bırakıp, şehrin ortak malı olarak kabul ettikleri sanat eserlerini kurtarma telaşına düşer.
Alman bombaları yok etmesin diye, sanat eserleri olan Tablo ve heykelleri toprağa gömmeye başlarlar.
Dahası…
Şehirde bulunan tüm Tiyatro ve Konser salonları, Alman işgaline karşı şehir halkının toplandığı ve direniş planlarının yapıldığı yerler haline gelir.
900 gün sonunda işgal sona erer ve Almanlar yenilir.
Alman bombalarından kurtarılan sanat eserleri topraktan çıkartılır.
Sadece kurtarılan sanat eserleri ve binalarıyla bile bu gün Petersburg dünyanın en önemli sanat kentidir.
Sonuç olarak…
Petersburg halkı sadece Nazi Almanya’sının işgaline değil, şehrin ortak malı olan sanat eserlerini korumaya ve en kötü günlerde bile sanattan uzaklaşmamaya direniş göstermiş ve bunu da başarmıştır.
Hem de canları ve kanları pahasına.



xxx



Gelelim Almanya’ya…
Rusya işgali sonrasında Naziler ağır bir yenilgi alır.
Faşist Nazi imparatorluğu çöküş içine girer.
Sonuç kaçınılmazdır ve Hitler’in intihar etmesiyle birlikte her şey biter.
Geriye, büyük acılar çekmiş, bombalanmadık yeri kalmamış, çaresizlik içinde bir ülke ve halkı kalır.
Faşist Nazi imparatorluğu yıkıldığında, taşın taş üzerinde kalmadığı Almanya’da tek umut sanattan başka bir şey değildir.
Bombaların yerle bir ettiği Almanya’da insanların moral bulabildikleri tek yer, konser ve Tiyatro salonları olur.
öyle de yapar Almanlar.
Bombaların yakıp kül ettiği bir ülkenin küllerinden sanata sıkı sıkıya sarılarak yeniden doğarlar.
Dünya’nın en kudretli ülkelerinden biri olmalarını sağlayan kalkınmanın temelini resmen kültür ve sanatla oluştururlar.
Bugün için Almanya’nın tüm kentleri, kültür ve sanat kentleridir.


xxx


buradan yola çıkıp lafı Eskişehir7e getirecek olursak…


Dikkatinizi çekiyordur muhakkak…


Birileri küçümsüyor ve dalga geçiyor olsa da şehir merkezinde var olan heykeller, özellikle şehir dışından gezmeye gelenlerin büyük ilgisini çekiyor.


Birileri görmezden gelse de Büyükşehir belediyesinin tüm tiyatro sahneleri oyunları tıka basa izleyici ile oynuyor.


İlçe belediyelerinin konser ve sanat etkinliklerinde oturup izleyecek sandalye kalmıyor.


Senfoni-Opera biletleri aylar öncesinden tükeniyor.


Şehre gelen özel tiyatro grupları kapalı gişe oyun oynuyor.


Senforoc konserlerinin bilet satışı için sokaklarda yüzlerce metre kuyruk oluşuyor.


Anadolu üniversitesi tiyatro festivali düzenliyor, 500 kişilik salonda oyunu izlemek isteyen 40 bin kişi bilet almak için müracaat ediyor.


Diyeceğimiz o ki, bu şehir sanatı seviyor…


Tıpkı yukarıda bahsettiğimiz Petersburg ve Alman şehirleri gibi, ilerde Eskişehir’in de kültür ve sanat tarihi yazılacak.


üstelik…


Birilerinin görmezden gelmesine,karşı çıkmasına,  dalga geçmesine, küçümsemesine rağmen yazılacak…


 


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


OLMAYINCA…


Acele zengin olmak isteyen insanımızın sistem kurma, planlama, AR-GE yapma ve kurumsallaşmaya zamanı YOK


Girişimcimizin, dünyanın talep ettiği yenilikçi ve teknolojik ürün üretmek gibi bir derdi YOK

Piyasada alın teri, bilgi, uzmanlık, ehliyet ve liyakatin gereği ve değeri YOK


üniversite mezunu sosyolog, işletmeci, genetikçi, endüstri mühendisini çalıştıracak işyeri YOK


Teknisyen, tamirci, tesisatçı olmak için üniversite mezunu olmaya gerek YOK


‪Kendiliğinden yetişen sıvacı, seramikçi, boyacı ve tesisatçıya, inşaat sektörü daralınca bu defa iş YOK


Alıntı


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Biraz da gülmek lazım


 


Cennetin kapısında görevli melek yeni gelen adama:

"üzgünüm ama seni içeri alabilmem için bana hayattayken yaptığın iyi bir şeyi anlatmalısın."
Adam biraz düşündü:
"Bir grup serserinin yaşlı bir kadının çantasını almak istediklerini gördüm.
Ben de kadını kurtarmak için yanlarına gittim. Liderleri olan çocuğun motorunu devirip, üzerine yürüdüm.

Yanındakilere de yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu söyledim."
"Bu ne zaman olmuştu?"
"Yaklaşık üç dakika önce.."


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi