
AKTÜEL
Bir hastane odası
İki yatak ve yaşamla ölüm arasında bir çizgide yaşamdan yana kalmaya, çalışan iki kalp hastası.
Yataklardan biri pencere önünde, diğeri duvar dibinde...
Pencere kenarındaki sabahtan akşama kadar pencereden dışarı bakıp gördüklerini duvar dibinde aynı kaderi paylaşan arkadaşına anlatıyor.
"Bugün deniz dünden daha durgun, beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyorlar. Kuğu gibi süzülüyorlar..' Park mı? Ha! Park henüz tenha. Salıncakların ikisi dolu, ikisi boş.
Geçen haftaki sevgililer yine geldiler. Hep el eleler.
Bir sıraya oturdular. Gözlerini birbirinden ayırmıyorlar. Ah kardeşim görmelisin! Erguvanlar bugün çıldırmış. Öyle çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış. İşte parkın: neşeli çocukları geldi.
Ellerinde rengârenk balonlar. Bugün martıların keyfine diyecek yok..."
Bu böyle her gün sürüp giderken yeni bir kalp krizi geçiriyor.
Pencere yanındaki adam düğmeye bassa doktor gelecek ve hasta kurtulacak. Ama yapmıyor işte. Şeytan' karışıyor işe.
Arkadaşı ölürse pencere kenarı ona kalacak. Bugüne! kadar kulaklarıyla duyduklarını gözleriyle görecek.
Ve duvar dibindeki düğmeye basmaz, arkadaşı ölür.
Ertesi günü duvar dibindekini pencere kenarına götürürler.
Beklediği an gelmiştir. Güçlükle doğrulur ve pencereden dışarıya bakar... Ama o da ne! Dışarıda kapkara bir duvar, onun dibinde de bir tane çöp kutusu vardır.
***
İnsanlar konusunda ne kadar çok yanılıyoruz. Ne kadar çok bencilce, zanna dayalı düşünceler taşıyoruz.
Sonunda pişman oluyoruz.
Mevlana, Mesnevi'sinde bir hikaye anlatıyor:
"Bir gün bir avcı ormanda gezinirken bir ağacın altında uzanmış bir adam görüyor. Atını bu adama doğru sürerken, bir yılanın uyuyan bu adamın açık ağzından midesine doğru süzül-düğünü görüyor.
Ani bir kararla adamın yanına gidiyor ve kırbacıyla adamı dürterek:" Hey hemşerim kalk ve koş, durmadan koş" diyor. Ne olduğunu anlamayan adam:
"Be adam sen kimsin? Niçin koşacak mışım?" diyor. Adam direnince de avcı "Soru sorma durmadan koş" diyor ve kırbacıyla da adamı dürtüyor.
Adam hem koşuyor hem de lanetler ediyor ona.
Derken bir armut ağacının altına geliyorlar. Avcı "Haydi, ye" diyerek yerdeki çürük elmaları gösteriyor.
Adam hem isyan ediyor, hem de yemek zorunda kalıyor.
Biraz daha koşunca midesi bulanıyor ve istifra ediyor. Elbette midesindeki yılan da dışarıya çıkıyor.
Durumun farkına varan şaşkın adam avcıya soruyor:
Söylediklerim için özür dilerim senin kötülük yapmak istediğini düşünmüştüm. Ama niçin bana durumu açıklamadın?
Avcı yanıtlıyor: "Midende yılan var" deseydim bu yılanla koşabilir miydin"
Bazı şeyler vardır görünüşte bizim aleyhimize görünür; ama, lehimize olabilir. Şeker tatlıdır; ama dişlerimizi çürütür. İlaç acıdır; ama. tedavi eder.
Yine, anne babanın nasihatleri, dürüst insanların acı; ama, gerçek sözleri aleyhimize gibi gelir, öğretmenlerin işi sıkı tutmaları, bizim aleyhimize gibi görünür.