
spor -9- N. Mesut KÜKRER (GENİŞ AÇI)
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ... (Anadolu 'nun Bağrından çıkan Es-Es' in Masalı..)
Bir varmış, bir yokmuş (Aslında Bir- Yani Es-Es-hep var olmak istiyormuş da önünü keseni, hatta yok etmek isteyeni çokmuş cümlesi ile başlamak daha doğru olur) diye başlayalım masala ve tekerlememizin devamını getirelim; Develer tellal, pireler berber iken; ben anamın beşiğini tıngır-mıngır sallar iken, az gittim, uz gittim. çayır- çimen geçerek lale sümbül biçerek bir arpa boyu yol gittim. Natal-matal- martaval; işte size duyulmadık bir masal…
Efendiimm….Memleketin birinde, sıcak bir yaz günü bin dokuz yüz altmış beş senesinin on dokuz haziranında nur topu gibi bir “Futbol Takımı “dünyaya gelmiş…Memleketin ücra bir köşesinde kendi halinde mazbut bir şekilde yaşayan ana- babası; çocuklarına” içinde bulundukları sıkıcı düzeni değiştirsin; kendilerini, bir rüzgar gibi esip serinletsin..” diyerek “ES-ES” adını koymuş..
Es-Es doğar doğmaz konuşup yürümeye, hatta kılıç kuşanıp at binmeye başlamış. O kabına sığamadıkça, memleketin çile çeken ve ezilen insanları ; gözünü budaktan sakınmayan bu yiğit delikanlıyı pek mi pek sevmiş…Delikanlının namı almış yürümüş… O, düzene karşı esip-gürledikçe halkta: “ ES-ES-ES,Kİ-Kİ-Kİ,ESKİ-ESKİ-ES “ diyerek tempo tutar olmuş. Hatta bazıları; O nu rüzgarın yanı sıra, şimşeğe de benzetip: ”KIRMIZI ŞİMŞEK HEY- HEY- HEY..” diye alkışlamış…
Gel zaman- git zaman Es-Es; padişahın , gören gözü büyüleyen, ahu yüzlü, ceylan gözlü, güzeller güzeli kızı “ ŞAMPİYON” a aşık olmuş… Kız da oğlana gönül düşürmüş düşürmesine ama, iki sevdalı bir türlü birbirine kavuşamıyormuş. Tam kavuşacakları sırada, padişahın diğer kızları ile evli ve adları “Eziktaş, Yalaka Saray, Lamba Bahçe” olan ve “üç CüCüKLER “ namı ile etrafa korku salan damatlar engel oluyormuş... İlerleyen günlerde bu damatlara padişahın dördüncü kızıyla evlenen “ Laz Uşağı” da eklenmiş… Mahşerin dört atlısı gibi etrafı kasıp- kavuran bu damatlara karşı tek kalan ve bir şey yapamayacağını anlayan Es-Es, sevdasını kalbine gömerek inzivaya çekilmek istemiş , ama sırtını saraya dayayan ve düzenlerinin bozulmasını istemeyen damatlar tek durmamış. .Damatların telkinini dinleyen padişah; üç Cücükler ‘in el-pençe divan -çanak yalayıcısı “ Kıyıcı Federasyon Paşa” yı huzura çağırarak:” Yakalanıp, tiz kellesi vurula” .. talimatını vermiş… Kıyıcı Federasyon Paşa, hemen memleketin dört bir yanına tellallar çıkartmış. Tellallar memleket ahalisine ” Es-Es’ i görüp yerini söyleyenlere 100 akçe verileceğini ; saklayanların ise derhal kellesinin vurulacağını” duyurmuşlar.…O güne kadar Es-Es ‘i bağrında saklayan ahali korkmuş .Sonunda “Tokatlı Kara Talat ” isimli ipsiz-sapsız bir serseri , Es-Es’ i yakalamış ve zaptiyelere teslim etmiş. Mahkumu saraya götürmek üzere yola çıkan 3 kişilik zaptiye ekibi, bir ağacın gölgesinde mola verip, yorgunluktan hemen uykuya dalmışlar. Onların uyuduğunu fırsat bilen Es-Es , iplerinden kurtulup en yakın köye kaçmış. Köyde korkarak dolaşırken köylüler Es-Es ‘ i görmüşler ve muhtara götürmüşler. .Es-Es başından geçenleri anlatmış. .Muhtar, anlatılardan sonra Es-Es i hemen tanımış.. Köy meydanına götürüp meydanda toplanan ahaliye de tanıtmış.. Es-Es ‘ in kim olduğunu öğrenen köy ahalisi de hep birlikte “ES-ES-ES-Kİ-Kİİ-Kİ- ESKİ-ESKİ ES” bağrışmış…
Günler günleri kovalamış.. Es-Es, “İkinci Küme” isimli bu köyde mutlu- mesut yaşıyormuş ama aklı da hep saradaymış.. Köylülerden izin isteyip sevdasının peşinden gitmeye karar vermiş.. ”İkinci Küme” den ayrılıp tekrar yollara düşmüş ve saraya ulaşmış.. Ulaşmış ulaşmasına amma velakin, O nu hemen tanımışlar…üç cücükler ve Laz Uşağı damat, padişahın altından girip üstünden çıkarak Es-Es ‘i bu sefer de “ üçüncü Küme Zindanı” na attırmışlar.. Es-Es zindanda çile doldururken de güzeller güzeli “Şampiyon ” u, ( ellerinin altında dursun diye) harem ağası ” Yeşil Ağa” ya hülle ile nikahlamışlar.. Laz uşağı 4. damat kör ve kötürüm olunca da, üç Cücük damat , padişahı iyice avuçlarının içine almışlar..
Günler yine günleri, seneler de seneleri kovalamış.. Memleketteki iyiler terk-i diyar eylemiş, kötüler ile kötülükler baş tacı edilir olmuş.. Dürüstlükten taviz vermeyenler yoksul, sırtını saraya dayayanlar zengin olmuş.. Bu günlerin birinde de padişah ölünce yerine oğlu geçmiş…Tahta oturan yeni padişahın ilk işi de zindanlarda yatanlara af çıkartmak olmuş.. Afla birlikte on yıldır zindanda yatan Es-Es de” Evine” dönmüş.. Dönmüş dönmesine de, artık ne Es-Es’ in ayağa kalkacak gücü ne de çevresine kimi- kimsesi kalmış.. Es-Es in bu halini gören . üç Cücük damat: “ artık bundan bize zarar gelmez ” deyip, Es-Es ‘ e bir daha dokunmamışlar. Hatta kimi zaman da aralarına alıyor gözüküp ,onunla gülüp eğlenmişler. ..
Derken, Es-Es in “ Savaşçı Ruhu” ; “biz senin en yakın dostunuz “diyen “İş Bilir” ve “İş Bilmez “ biraderlerin eline geçmiş ..Sevdiği kıza bir daha ulaşamayacağını anlayan Es-Es, bunların iteklemesi ile de kendini içkiye ve kumara vurmuş…Elindeki üç-beş kuruşu da bitirince bu kez kah damatlardan, kah yeni türeyen tefecilerden borç almış…Borçlar dağ gibi olunca da , Es-Es in ruhunu ele geçiren bu biraderler “İMDAT !.. NE OLUR KURTARIN BİZİ” diyerek ortalığı velveleye vermişler… Şimdilerde de memleketin denizleri – ovaları-dağları bu feryatla çalkalanıyormuş…
Bu masal burada biter mi?. bilemem ama biz yazıya noktayı koyalım ve yazıyı masal formatında bitirelim.
Gökten üç elma düşmüş, ikisini “İki Kafadar “ kapmış; üçüncü elmanın kimin ağzına düşeceği , “Bende isterim , bende isterim” diye ellerini ovuşturanlara engel olmaya çalışan BüYüK ES-ES TARAFTARININ VERDİĞİ MüCADELENİN SONUCUNA KALMIŞ..