
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
CHP'de kongreler süreci başlayacak ya...
Eskişehir’de, CHP’ye oy veren 250 bini aşkın seçmen var.
Bu rakam mahalli seçimlerde daha da yükselip, 300 bin’e yaklaşıyor.
Bunu son yapılan Milletvekili Genel ve Mahalli Seçim sonuçlarından da anlıyoruz…
İddiaya gireriz ki CHP’ye oy veren bu seçmenlerin yüzde 99’u parti binasının nerede olduğunu dahi bilmiyordur…
Yine iddiaya gireriz ki…
CHP’ye oy verenlerin yüzde 99.9’u, partinin il ve ilçe başkanlarının kim olduklarını da bilmiyordur.
Niçin bilmiyordur?
çünkü bunu bilmesine gerek yok.
çünkü…
CHP ye oy verenlerin çoğunluğu; CHP’nin Atatürk tarafından kurulmuş, onun ilkeleriyle hareket eden, rejime sahip çıkıp, Misak-ı Milli sınırlarından asla taviz vermeyen, Cumhuriyeti ve Demokrasiyi ne pahasına olursa olsun koruyan bir parti olduğunu bildiği için oy veriyor…
Asıl bilinmesi gereken de bu değil mi zaten?
CHP’ye oy verenlerin, parti binasını, il ve ilçe başkanlarını, yönetimde kimlerin olduğunu, kimin kayırılıp, kime haksızlık yapıldığını bilmesine gerek var mı?
Elbette yok…
çünkü…
CHP ye oy verenler, bilinmesi gerekeni biliyor…
Oy verenler, bilinmesi gerekenleri biliyor da…
CHP de siyaset yapanlar bilmeleri gerekenleri neden bilmiyor?
İşte buna akıl sır erdirmek mümkün değil.
Neden bu partinin yöneticileri 250-300 bin seçmenin oyunu almış bir parti yöneticisi gibi davranamıyor?
Niçin bu partinin yöneticileri bir şeyler söylerken 250-300 bin kişiyi temsil ettiğini unutuyor?
Demokratik olması gereken bir mücadeleyi neden koltuk kavgasına dönüştürüp, 250-300 bin kişinin moralini ve hevesini kırıyor.
Oy veren 250-300 bin kişi, yöneticiler kavga edip, birbirine girsin diye oy vermedi ki…
Tam tersine…
250-300 bin kişi, ‘bu parti ülkeye ve kente sahip çıksın’ düşüncesiyle oy verdi…
O halde 500 kişiyi ilgilendiren bir kavgadan, partiye oy veren 250-300 bin kişiye ne?
Anlayacağınız…
CHP içinde sayısı 500’ü bile bulmayan insanlar, bitmez bir kavga ve çekişmenin içine düşüp, sırf koltuk uğruna kendisine oy veren 250-300 bin seçmeni unutuyor?
Oturup dua etsinler de, o 250-300 bin seçmen CHP’yi unutmasın…
O zaman, o 500 kişi için ortada kavga çıkartacak koltuk da kalmayacak.
Eskişehir’de başlayacak kongre süreci öncesinde böyle bir uyarıda bulunmak istedik CHP ve CHP’lilere.
Ne diyelim?
Bizden söylemesi olsun…
.....
“İki tip milletvekili var” bilirdik…
Milletvekilleri konusunda iki farklı düşünce var…
Bir grup:
-“Bu şehirden seçilen ve bu şehri temsil eden milletvekilleri, zamanının büyük çoğunluğunu bu şehirde geçirmeli ve hem şehrin hem de şehir halkının sorunları ile yakından ilgilenmeli” diye düşünüyor.
Başka bir grup ise:
-“Milletvekillerinin asıl görevi mecliste. Oradaki görevini iyi yapsınlar yeter. Seçildikleri bölgede sürekli bulunmalarına gerek yok.” Diye düşünüyor.
özetlemek gerekirse…
Bazıları “Bizim seçtiğimiz vekil, zamanının büyük bölümünü bizimle aynı şehirde geçirmeli” diyor, bazıları ise “Ankara’dan gelmesine gerek yok. Yeter ki orada işlerini iyi yapsınlar” düşüncesi taşıyor.
***
Buradan hareketle…
-“Ben bu şehirden vekil seçildim. Dolayısıyla bu şehrin ve bu şehirde yaşayanların sorunlarıyla ilgilenmem lazım” düşüncesiyle, zamanının büyük bölümünü Eskişehir’de geçiren, açılışlara, toplantılara, düğünlere, cenazelere katılıp, ziyaretlerde bulunup, ziyaret edilen vekiller var…
Bu özelliği taşıyan vekiller, “Milletvekili şehirde olur şehir halkı ile iç içe olur” düşüncesi taşıyan grubu memnun ediyor.
Bunun yanı sıra…
-“Ben Eskişehir’den seçildim ama benim asıl işim Ankara’da” düşüncesiyle Eskişehir’e gerekli görmediği zamanlarda gelmeyen, Eskişehir’e gelmeyi gereksiz bulan vekiller de var…
Bu özelliği taşıyan vekiller de “Milletvekilinin görevi Ankara’da. Ne yapacak Eskişehir’e gelip?” düşüncesindeki grubun desteğini görüyor.
HHH
Fakat…
Bunların haricinde bir de, Eskişehir’e iki-üç ayda bir gelen, geldiğinde fırıncının elinden küreğini, kadınların elinden fırça ve süpürgelerini sırf fotoğraf çektirmek için alıp, bir tek Eşek’e ters binmediği kalan vekil tipleri var ki sormayın gitsin…
-“Ben hem Ankara’daki görevimi, hem de seçildiğim şehirdeki görevimi en iyi yapıyorum.” havası estirmek istiyorlar…
Ama yaptıkları sadece havada ve taşıdıkları sosyal medya sayfalarında kalıyor.
çünkü…
En etkili seçim çalışması ve hizmet anlayışının samimiyetten geçtiğini bilmiyorlar…
Yaptıklarının samimiyetsiz olduğunun farkında bile değiller…
.....
Mağazada dene, internetten satın al…
İnternet bizim mesleği, yani gazeteciliği öldürdü…
Gazeteler internet ortamına tam anlamıyla taşındı.
Hal böyle olunca, kağıttan okuma alışkanlığı dışındaki herkes gazeteleri nternet üzerinden, üstelik para vermeden, bedavaya okumaya başladı.
Son günlerde çok sık rastlar olduk.
Kime sorsak alışverişini internet üzerinden yapıyor…
Sözü edilen alışveriş öyle küçük şeyler de değil hani.
Mobilyadan beyaz eşyaya kadar internet üzerinden yapılıyor alışverişler.
çünkü mağaza fiyatlarından daha ucuz.
üstelik değiştirme şansı da var…
Hatta…
Mağazalarda giysi deneyip, aynı giysiyi internet üzerinden alanlar çoğunlukta…
Yukarıda da söyledik, internet kağıt gazeteyi bitiriyor…
Görünen o ki biten sadece kağıda basılmış gazeteler olmayacak…
Bu gidişle mağazacılık da bitecek gibi…
......
Ne oldu?
Sosyal medya üzerinden soruyorlar…
Soruları şu şekilde:
Beka sorunu vardı ne oldu?
-Varlık kuyrukları vardı ne oldu?
-Artı 3600 gösterge söz verildi ne oldu?
-Sözleşmeli personele kadro verilecekti ne oldu?
-2,5 milyon kişiye iş bulunacaktı ne oldu?
Emeklilikte yaş’a takılanların sorunları çözülecekti ne oldu?
Başkanlık sistemi ile ekonomi uçacaktı ne oldu?