1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eğitimsiz işçi, eğitimli işsiz...

Bir tarafta korkunç boyutlara ulaşan işsizlik var...
Diğer tarafta ise sürekli dillendirilen  “İş var ama işçi bulamıyoruz” söylemleri.
öyle bir durum oluştu ki;
İşsizliğin boyutunun farkında olan, “İş var ama işçi bulamıyoruz” söylemlerini ciddiye almıyor...
öte yandan...
çalıştıracak işçi bulamayanlar da, ülkede işsizlik olduğuna inanmıyor.
***
Sosyal medya üzerinde,  bir holding genel müdürünün ilginç bir paylaşımı dolaşıyor.
Belki gördünüz, belki de denk gelmedi görmediniz bilemiyorum.
Şöyle deniyor paylaşımda;
- “1 Kaynakçı, dört mühendis alımı için ilan verdik. Kaynakçı için 1, mühendislik için 500 kişi mürcaat etti. Kaynakçıya vereceğimiz maaş mühendisten daha fazla. Görüştüğümüz kaynakçının bizi tercih etmesi dileğimiz”
***
Aslında bu, yıllardır uygulanan eğitim politikalarının yanlışlığını orta yere seren bir paylaşım.
Meslek liseleri açmak yerine, sırf oy kaygısı gözetilerek gereğinden fazla üniversite açmanın ülkeyi getirdiği son nokta.
Şuna eminiz ki, bugün üniversite bitiren ve iş bulamayan binlerce genç, eğer bu paylaşıma denk geldiyse 'Keşke üniversite yerine bir meslek öğrenseydim” diyordur...
Eğer, o Kaynakçı gördüyse bu paylaşımı, o da eminiz ki “İyi ki üniversite falan okumamış yerine meslek lisesi okumuşum” diye düşünüyordur.
İlginç olan ise; eğitimin bu çelişkili hali örnekleriyle ortaya çıkmasına rağmen, ülkeyi yönetenler  niçin hala bir şey düşünmüyor olmasıdır galiba…


......


çok ayıp
 ediyorlar çok!


Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleri, meslek hastalığının tanımını oluşturuyor.
Yani…
Yaptığınız işten kaynaklı bir hastalığa yakalanırsanız, bu hastalık sonucu ruhsal ya da özürlü kalmanız söz konusuysa, “Meslek Hastalığı” kapsamına giriyor ve bu kapsamda kanunun tanıdığı haklardan yararlanıyorsunuz.
ölüm halinde ise aynı haklardan eş ve çocuklarınız yararlanıyor.
Şimdi;
Salgın süreci boyunca Covid virüsü taşıyan hastaları iyileştirmek için çaba harcayan, bunu yaparken de covid virüsüne yakalanıp, uğradığı organ kayıpları yüzünden çalışamaz hale gelen ya da yaşamını yitiren bir sürü sağlıkçı var…
Yapılan tarife göre, bu sağlıkçılar yaptığı işin niteliğinden dolayı bu hastalığa yakalanıyor.
Haliyle…
Her birinin meslek hastalığı kapsamında, kendilerinin ya da vefat etmişlerse ailelerinin tanınan haklardan yararlanması gerekiyor değil mi?
Değil işte!
çünkü; mesleklerini yaparken bu hastalığa yakalanmalarına rağmen, bu insanlar  meslek Hastalığı kapsamında değerlendirilmiyor…
Niçin “meslek hastalığı” kapsamında değerlendirilmiyor biliyor musunuz?
Kapsam için alınması halinde yasa;
1-    Sigortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi.
2-    Sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması.
3-    İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine, gelir bağlanması.
4- Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi.
5- Meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için cenaze ödeneği verilmesini emrediyor…
İşte! Bu hakları verememek ya da vermemek için almıyorlar ”Meslek hastalığı”  kapsamı içine…
Sağlık çalışanlarına resmen “Sen gece gündüz çalış. öyle kafana göre izin falan da yapma. İstifa falan etmeye de kalkma.Covid hastalarını iyileştir. Ha bu arada o hastalardan virüs kaparsan ben karışmam! Bir şekilde başının çaresine bak. ölürsen de arkadan bir dua ederiz” diyorlar…
Aslında var ya…
çok ama çok ayıp ediyorlar!


.....


Tilki sus pus, Kurt ne yapacak bekliyoruz...


Hikayeyi zaman zaman köşemize konuk ettiğimiz Sanayici Ahmet Kahveci yollamış.
    “Tilki ile Kurt arkadaş olmuşlar. Birlikte avlanmak ve ne bulurlarsa eşit paylaşma konusunda anlaşmışlar.
    Derken bir gün Kurt, iri bir kalıp yağlı peynir bulmuş. İki taraf anlaşmayı unutup kavgaya girmişler. Kan revan içinde ve soluk soluğa kalmışlar. Tilki demiş,”-niçin kavga ediyoruz? Krala gidelim. Kim haklı kim haksız karar versin” Kurt kabul etmiş.
    Ormanların kralı kim? Arslan diyeceksiniz. Ama o yıl kral seçimini Ayı kazanmış. Ve bizimkiler ayıya gitmişler. Durumu anlatıp yağlı peyniri masaya koymuşlar.
    Ayı kükremiş, adaletinden bahsetmiş ve teraziyi masaya koymuş. Peynirden yarıdan fazla bir dilim kesmiş. Terazinin bir tarafı ağır gelince ders edasında gürlemiş “-gördünüz mü bak bu taraf ağır geldi” diyerek büyük kalıptan bir dilim kesip ağzına atmış. Tekrar tartmış. Bu defa diğer taraf ağır gelmiş. Ondan da bir dilim kesip ağzına atmış.
    …Derken Kurt ile Tilki kalan peyniri bari kurtarmak için ezile büzüle “- Kralım kalan kısmını biz paylaşırız, teşekkür ederiz” demişler.
    Ayı “-Ben başladığım işi yarım bırakmam” diye kükreyince Tilki sus pus, Kurt ne yapacak bekliyoruz.
Son zamanlarda Kafkaslar için bu hikâye anlatılmaya başlamış.”


.....


BİRAZDA
GüLMEK LAZIM


Adam barda gördüğü güzel bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve,
     - "Biraz konuşabilir miyiz, acaba?" dedi. Kız birden haykırdı:
     - "Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!"
     Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu. Bir süre sonra kız ona yaklaştı. Gülümseyerek,
     - "Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandiklarını inceliyordum..." dedi...
     Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
     - "Nee? Gecesi 200 dolar mı? Deli misin sen?"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi