
Erkan Midilli
ES-ES'İN BAŞARI ÇITASI YÜKSELMİŞTİR
Kolay değil tam 37 yıl bekledi bu şehir Eskişehirspor'u Avrupa kupalarında görebilmek için.
Beşiktaş'ın Avrupa'dan men cezası ile sezon başı kendini bir anda Avrupa liginde bulan Kırmızı Şimşeklerin macerası önceki akşam Fransa'da sona erdi.Önce İskoç takımı ile eşleşen Şimşekler zayıf rakibi karşısında her iki maçta da kaliteli bir futbol oynamasa da istediği alıp tur atlamasını bilmişti.
Şimşekler 3. Turda ise Fransa'nın adı büyük takımı Marsilya ile eşleşti.
Eski gücünde olmasa da fert fert daha kaliteli oyunculara sahip olan rakip karşısında ilk maçı Eskişehir'de oynayan Şimşekler 1-1'lik sonucun ardından bütün ümitlerini Fransa'ya bıraktı.
İskoçya'da olduğu gibi Fransa'da da Eskişehirspor'u yakından takip ettim.
Öncelikle maça geçmeden önce Fransa'nın sözde büyük kenti Marsilya'dan bahsetmek istiyorum.
Es-Es kafilesi olarak 140 kişilik bir ekiple Eskişehir'den direkt Marsilya kentine uçtuk. Herkes gibi bende Marsilya şehrini çok iyi bekliyordum. Ancak şehir bizi yanılttı.
Her ne kadar biz gezmek için değil maça görevli olarak gitsek de şehri altını üstüne getirdik.
Birçok ülkeyi gezen eski ve şimdiki belediye başkanı, milletvekili, yönetici ve iş adamlarının ortak görüşü şehrin Türkiye'de bazı illerden arksız olduğuydu..
Tek farkı liman kenti olan Marsilya'da Fransız'dan çok Cezayirli'nin ve Ermenilerin yaşamasıydı.
Türk yemeklerini bu kentte de ararken, soluğu burgerciler de aldık. Gece gündüz gezdiğimiz Marsilya sokaklarında gördük ki Türkiye ve şehrimizin güzelliği hiçbir yerde yok. Bu ülke topraklarında bir çok devletin gözünün olması sebepsiz değil.
Maç öncesinde otel önünde efsane futbolcu Fethi Heper'in gurbetçi hayranlarına imza dağıtması, Bando Es-Es'in 5 kişilik ekiple de olsa Marsilya sokaklarında coşturması ve buna Fransızların da katılması görülmeye değer güzel anılar olarak yerini aldı.
Maç başlayıncaya kadar heyecan, umut ve coşku sürerken, acaba tur atlar mıyız diye merakla bekledik.
Maç için stada geldiğimiz de kendimizi bir anda komşu ilçe takımı Bozüyük'ün sahasında gibi hissettik.
Hatta bir ara geçtiğimiz yıl Bozüyükspor'da forma giyen Mikail'i stat önünde gördüğümde "Mikail stadın Bozüyük'den farkı var mı" dediğimde gülerek "Aynen ağabey hiçbir fark yok, tel örgüleri bile aynı" diyerek benim görüşüme ortak oldu.
Stada geldiğimizde göze çarpan bir diğer farklılık ise biz basın mensuplarına olan ilgi ve alakaydı. Saha içinde göreve başlamadan önce Marsilya yetkilileri Eskişehirspor medya sorumlumuz Mehmet Öztürk ile birlikte bizi karşılayıp, önce kartımızı, sonra saha içinde görev yapacağımız yeleği bizleri teslim etti. Ardından da ikramlar için basın mensuplarına ayrılan çalışma bölümüne götürdü. Tabi ki Eskişehir'de bu tür şeylere alışık olmadığımız için şaşkınlık içinde meslektaşlarımızın ilgisi bizleri memnun etse de bu tavra adeta bizler Fransız gibi baktık.
Ardından saha içine ayak bastığımızda Eskişehirspor taraftarına ayrılan bölümde, Türkiye'den gelen ve Avrupa'dan katılan gurbetçiler ile birlikte "Es-Es-Es, Ki Ki Ki" sesleri ve Bando ile 'Espana' tezahüratlarını duyduk.
Avrupa'da da büyük taraftarı olan bir takım olduğumuzu ve farkımızı bir kez daha hissettik.
Hakemin başlama düdüğüne kadar hey şey bizim için yolunda gidiyordu.
Maç başlayınca her şey değişti ve bizim için acı olan hiç beklemediğimiz bir sonuçla karşılaşarak Fransa7dan boynumuz bükük döndük.
Eskişehir'e ayak bastığımızdan itibaren gerek mail, gerek telefon aracılığı ile herkes Fransa'daki silik futbolun nedenlerini bizlere sordu.
Kimi Ersun hocanın takımı iyi hazırlayamadığını ve yanlış kadro sahaya sürdüğünü, kimi kalecinin çok acemi olduğunu ve ligin Boffin ile gitmeyeceğini, kimi ise Avrupa'daki mücadeleden dolayı takımla gurur duyduğunu ifade etti. Bu ligin ilk maçına kadar böyle gidecek.
Kim ne derse desin hazır olmayarak apar topar girdiğimiz Avrupa macerasında gerçekle yüzleşmek zorunda kaldık.
Eskişehirspor'un ne yazık ki Avrupa'ya hazır olmadığını hep birlikte gördük.
Şunu da belirtmeden geçmeyim.
Yine de kısa süreçte de yıllar sonra hazırlıksız olarak girilen bu Avrupa macerasında yönetiminde teknik heyetine ve futbolcusuna kadar gösterilen mücadele başarılıydı.
"Marsilya'yı elermiydik" sorusuna elerdik ve hiç de sürpriz olmazdı.
Ancak gözle görülen basit hatalar, kaleci Boffin farkı, gol yollarındaki sorun kulübe hataları farklı sonucu getiren etkenlerdi.
Futbolda bu tür sonuçlar var.
Fransa'da yaşayan bazı kışkırtıcıların tahrikleri, maç öncesi ve sonrası Eskişehirspor kafilesinin sıkı güvenlik güçleri arısında maça gidip gelmesi sanki Avrupa kentinde değil de maçın İsrail ve Suriye'de oynanıyormuş gibi bir hava esintisinde geçmesi üzücü görüntüydü.
Zaten daha ayak basar basmaz bir türlü sevemediğim Marsilya'da bir de bu tür çirkinlikleri görünce iyice soğur oldum.
Nerede İskoçya'daki misafirperverlik..
Fransa'da daha güzel ve farklı bir tablo beklerken, ummadığımız görüntülerle karşılaşmak zorunda kaldık..
Sonuçta Eskişehirspor'un Avrupa seferi önce İskoçya, ardından da Fransa'daki Marsilya maçları ile son buldu.
Rüya gibi gelip geçse de Es-Es'in adı ve özellikle de gurbetteki Eskişehirspor sevgisini bir kez daha anladım.
Es-Es'in büyüklüğü Avrupa'da maç kaybetmekle eş değer değil. Bunu hepimiz hissettik. 15 gün önceki İskoçya dönüşündeki yazdığım köşe yazısında olduğu gibi nereden nerelere geldiğimiz hiçbir zaman unutmamalıyız. Eskişehirspor'un bu Avrupa macerası ile başarı çıtası yükselmiştir. Bu noktadan sonra yapılacak olan en önemli iş tüm benliğimizle lige konsantre olmaktır. Çünkü Avrupa'da devamlılığı yakalayabilmek için ligde başarılı olmak ilk şart.
Bu nedenle takımımız ile her zaman gurur duyup, desteklemeliyiz. Çünkü başka Eskişehirspor yok.