1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Gider miyim?

Hiçbir şeyi umursamayanları bir tarafa koyuyorum…
Zira onlar salgının başladığı günden bu yana “Bana bir şey olmaz” kafasıyla ortalıkta dinamit gibi dolaşmaya devam ediyor.
Ancak…
Pek çok kişi gibi ben de sokağa çıkmak zorunda kaldığım anlarda büyük bir tedirginlik yaşıyorum.
Pek çok kişi gibi ben de alışveriş yapma mecburiyetinde olduğum ve markete gittiğim anlarda büyük bir korku yaşıyorum…
Berberler, çeşitli koşulları yerine getirmek suretiyle açıldı biliyorsunuz…
Pek çok kişi gibi günler önce açılmasına rağmen berbere gitmeye hala çekiniyorum.
Zira…
Pek çok kişi gibi ben de hala bu salgının atlatılmadığını, virüsün hala son derece bulaşıcı ve öldürücü olduğunu düşünüyorum
***
Bugünden itibaren, normalleşme süreci çerçevesinde, gerekli koşulları sağlayan yeni işyerleri açılacak.
Lokantalar, Cafeler, turistik tesisler, hamamlar şunlar bunlar bir bir açılıp hizmet vermeye başlayacak.
Peki müşteri olarak,  bugünden itibaren açılacak işyerlerine gidecek miyim?
Hiç zannetmiyorum…
Her ne kadar gerekli tedbirleri almış olsa da bir cafede oturup kahve içeceğimi, bir lokantada oturup yemek yiyeceğimi, hamama, havuza falan gideceğimi hiç mi hiç düşünmüyorum.
çünkü;  ne kadar hijyen tedbiri alırsa alınsın, ne kadar masaları birbirinden ayrılırsa ayırsın, sonuçta o işyerlerinde sipariş verdiğim yiyecek ve içeceklerin birileri tarafından hazırlanıp, başka birileri tarafından önüme konulacağını ve o birilerinin de virüs taşıyıcı olma ihtimalinin olduğunu bileceğim.
HHH
Normalleşme adımları çerçevesinde, bugünden itibaren faaliyete başlayacak olan işyerlerine gidebilmem için, o işyerlerinde çalışan insanların virüs kapmamış, taşıyıcı olmayan, kısaca sağlıklı çalışanların hizmet edeceğine emin olmam lazım.
Söylemek istediğim şu;
çalışanların her gün testten geçirildiği ve bunun da “Bu işyerinde çalışanların testleri düzenli olarak yapılmaktadır” diye ilan edildiği işyerleri, herkes için olduğu kadar benim için de güven oluşturacaktır.
Böyle bir yöntem her türlü endişeyi ortadan kaldıracağı gibi, normal hayata geçişi de daha kolay hale getirecektir.
Sonuç olarak;
Bana göre güveni yeniden sağlayacak olan testtir, müşteri olacağınız yerlerde  düzenli  test yapıldığını bilmektir.
***

Gelin görün ki test konusunda yaşanan bir sıkıntı var sanki…
örneğin, her gün yapıldığı söylenen binlerce teste rağmen ben çevremde kimseye test yapıldığını duymadım, bilmiyorum.
Tamam. Hastaneye belirli tanılarla müracaat edenlere yapılıyor söz konusu testler.
Ancak…
Mutlaka yapılıyordur ama pozitif çıkanlarla teması olduğu düşünülerek testte tabi tutulanları da duymadım.
O yüzden, eğer gerçekten normalleşme süreci yaşayacaksak, insanların da normal bir psikolojiye gelebilmeleri için bu testlerin artık hastaneler dışına çıkması, özellikle de faaliyete başlayacak işyerlerindeki çalışanlara düzenli olarak uygulanması lazım diye düşünüyorum.
Dışarıda sık sık yapılacak testlerin, güven oluşturacağını ve hayatın akışını da normal hale getirebileceğini tahmin ediyorum.
Aksi takdirde…
Şüphe, endişe ve korku var oldukça, işyerlerinin açılması çok da çok bir anlam ifade etmeyecek sanki….


....


Deniz bitti!


Türkiye’nin kasası en dolu üniversitesi olan Anadolu üniversitesi’nde öğretim üyelerinin döner sermayeden aldığı ücretler düşürüldü.
üstelik öyle az bir miktar da değil.
Söylenenlere göre beşte bir oranına düşürüldü döner sermaye ücretleri.
Bunun nedeninin parasızlık olduğu söyleniyor…
Daha doğrusu…
Anadolu üniversitesi’nde denizin bittiği ifade ediliyor.
Hatta…
Gelecek para ile Açık öğretim Fakültesi sınavlarının zar zor yapılabileceği belirtiliyor…
Anlayacağınız…
Devletin her dönem fazla parasına el koyduğu üniversite, şu sıralar parasızlığıyla anılıyor…
Katkısı olanları canı gönülden tebrik etmek lazım!
Altın yumurtlayan tavuğu sonunda kesebildikleri için!


.....


Kahramanlıkları üç
ayda unutuldu iyi mi?


11 Mart'ta Pandemi ilan edildiğinde Hastanelere şöyle bir talimat gidiyor:
-"Mecbur olmayan ameliyatlar ve tedavileri erteleyin"
Bunun üzerine rutin hizmetler duruyor.
Hastanelerde Pandemiye hazırlık başlıyor.
Dolayısıyla bu süreçte hiç bir hekim performansı yapamıyor.
Bakan tüm sağlık çalışanlarına tavandan performans ödemesi yapılacağını söylese de aslı çıkmıyor.
Pandemi ile mücadele eden, etmeyen ayrımı yapılıyor. Destek covid ile uğraşan hekimlere veriliyor.
Oysa Mart ayında covid görevlendirmesi yapılmasa da performans yapmış, nöbet tutmuş, akşamları ek mesai yapmış olsa bile tüm kazanımları yok sayılıp herhangi bir ödeme yapılmadı.
1 gün bile covid polikliniğinde çalışan hekim ile sıra gelmediği için çalışamayan hekim arasında farklı ödemeler yapıldı.

***
Bugün artık Şehir Hastanesinde normalleşmeye geçiliyor.
Normalleşme ile birlikte bir anda vardiya sistemine geçiliyor.
Bu sistemle birlikte Cumartesi günü de çalışılacağı belirtiliyor.
Bu performans sistemini işlemez hale getirip, minimal ödeme içeriyor.
İsteyen hekim 17.00-23.00 arası ek mesai yapıp ek ücret alabiliyordu.
Yeni uygulamayla ilk ek mesai yerine vardiya gündeme gelmiş, herkesin  akşam çalışması mecbur tutulmuş.
Dahası...
Eksik kalan mesai saatini tamamlaması için Cumartesi günü çalışma şartı getirilmiş.
Kısacası...
Ek mesai ücretlerine resmen göz dikilmiş.
Hiçbir yerde uygulanmayan bu uygulamanın Eskişehir'de uygulanma mantığı nedir anlamak mümkün değil.
Bu uygulamayla amaç "Aferin" almaksa, onların alacağı "Aferin" sağlıkta çalışanlarına büyük haksızlık olarak yansıyacaktır.

***

Yukarıdaki sözler Eskişehir'de görev yapan, yaptığı görevin de fazlasıyla hakkını verdiğine inandığımız bir hekime ait.
Yaşanılacak büyük bir haksızlığı işaret ediyor bu sözler.
Ne diyelim?
Normalleşme süreciyle birlikte, sağlık personeline bakış açısı da normalleşmeye, salgın  öncesine dönmüş anlaşılan.
Baksanıza?
Daha birkaç ay önce haklarında övgü üzerine övgü düzülenler.
-"Yaptıklarınız asla unutulmayacak" denilenler.
-“Kahramanlar”, “cennetlikler”, “hakkı ödenemeyecekler” diye yere göğe sığdırılmayanlar…
 Aradan 3 ay bile geçmeden bakanlığın, müdürlüklerin ve başhekimliklerin nazarında, sırtına vurulup, ekmeği elinden alınan normal meslek çalışanları kategorisine dönüvermiş.


.....


Neden böyleyiz?


Gösteri hakkını ancak Fransa'da olunca savunuyoruz.
Irkçılığa ise ancak Amerika'da olunca karşı çıkıyoruz.
Gazetecilerin özgürlüğünü ancak Suudi Arabistan'da destekliyoruz.
Yargı bağımsızlığını ise ancak Rusya'da gerçekleşmediği için önemsiyoruz.
İşgallere ancak İsrail'de yapılınca tepki gösteriyoruz.
Azınlıklara ise ancak çin'de sahip çıkmaya çalışıyoruz.


.....


Virüsten mi
korkudan mı ölürüz?


Hikaye bu ya...
Tüccarın biri yolda veba ile karşılaşır.
Endişeyle sorar "Nereye gidiyorsun" diye.
Veba "Bağdat'a" diye yanıtlar.
"Kaç kişinin canını alacaksın?" diye sorar tüccar.
"çok değil. Sadece 5 bin kişi" der.
Aradan zaman geçer ve tüccar yolda yine veba'yı görür.
Fakat duymuştur ki Bağdat'ta 60 bin kişi ölmüştür.
"Bana 5 bin kişi demiştin. Oysa 60 bin cana kıymışsın" diye hiddetlenir vebaya.
Veba gayet sakin "Ben 5 bin kişi öldürdüm. Geriye kalan korkudan ölmüş" der.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi