
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KÖYLÜ VE SİYASET
Çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, "Kalkınma Köyden başlayacaktır" ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini arzu edilen boyutta, yerine getiremedi. Hatta bu vaatler entelektüel çevrelerce yadırgandı ama aynı çevreler,"Serbest Pazar Ekonomisini" öne sürerek, tarımın desteklenmesini söylediler.
Ayrıca hububat ve pancara, Ankara'da taban fiyat verilmektedir. Ankara daki taban fiyatı belirleyicisi siyasi irade ise siyasi geleceğini ve çıkarını düşünerek, halka ucuz ekmek ve şeker yedirebilmek için, maliyet ve fiyat ilişkisini hiç dikkate almaksızın, ülkemizdeki iki temel ürünün fiyatını, sürekli baskı altında tuttu. Çiftçiyi de sürekli mağdur etti.
Öte yandan siyasi partiler, kırsal kesimin oylarını alabilmek için, çiftçinin girdileri ile ilgili vaatlerine, özellikle de "Mazot" üzerindeki sloganlarını, çiftçiler yeterli görmüyor. Bugün köylünün, en önemli sorunu," GİZLİ İŞSİZLİK ve DÜŞÜK PRODÜKTİVİTE" dir.
Çok partili dönemde, bilhassa da son yıllarda, tarımdaki olumsuz gelişmeler, köyde yoksulluk ve ekonomik imkânsızlığı da beraberinde getirdi. Bu durum, kentlere göçü hızlandırdı. Eskişehir kırsalındaki nüfus baskısı, gizli işsizlik, eksik istihdam, düşük prodüktivite, zirai mekanizasyon, eğitimle artan seyyaliyet, erozyon ise, yıllardır kırsal kesim rin önünde çözüm bekleyen sorunlardır.
Ülkemiz topraklarını, tehdit eden iki önemli sorun mevcuttur. Bunlar tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve erozyondur. Partilerin seçim bildirgelerinde, bu hususların yer almaması, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Öte yandan kırsal kesimdeki sorunların artmasında, çiftçilerin de az veya çok sorumluluğu var. Onlar için hazırlanan imkânlar, özellikle de "PROJELERE" yeteri kadar sahip çıkmadıkları gibi, katkıda da bulunmuyorlar. Her türlü hizmeti, devletten bekliyorlar.
Nitekim Sivrihisar'da kırsal kesim için düşünülen, " EKOLOJİK ÜRÜN PROJESİ" ne devletin, tüm kurumları, destek vermesine rağmen, bölge insanının ilgisizliği, özelikle de "Babadan oğulla miras" felsefesi nedeniyle, hayata geçirilemedi.
XXI. yüzyılda, organik tarım ön plandadır. Organik tarım, AB'de de hayat felsefesi haline gelmiştir. Ayrıca da AB' sürecinde, ürüne bağlı destekten, bölge ve çiftlik bazlı desteğe geçilecektir. Bazı ürünlerinde üretimine son verilirken, bazıları da desteklenecektir. Sebze ve meyve üreticileri ise, bu süreçte en az etkilenen kesim olacaktır
Kırsal kesim, her türlü desteği devletten beklemek yerine, kendi ayakları üzerinde durmasını öğrenmek, örgütlenmek ve kendi projelerini de kendisi üretmek zorundadır. Çünkü siyasi partilerin bugüne kadar köylüye yaptığı vaatler hep lafta kaldı.
Türkiye AB'ye tam üye olsun veya olmasın, Eskişehir' de, kırsal kesimin sorunları ve tarımla ilgili gelişmeler, partiler tarafından ele alınmalıdır. Halka, tarım alanında rehberlik yapılmalı, Çiftçinin, kendi ayakları üzerinde durması sağlanmalıdır. Çünkü devlete güvenmek ve atadan kalma yöntemlerle, tarım yapmak, bugün çözüm olmadı; gelecekte de olmayacaktır.
Diğer yandan ülkemizde ve Eskişehir' de çiftçi örgütlü değil, Ziraat odaları bugünkü görünümü ile çok yetersiz. Üretim ve kalitede düşüktür. Tarım işletmeleri yeterli değil, eğitim eksikliği mevcut, ithal ürünler, Türk çiftçisinin önünde ciddi sorun teşkil ediyor. Destekleme AB ülkelerinin çok gerisindedir. Çiftçinin, Hukuksal, sosyal, teknik, ekonomik ve benzer alanlarda, pek çok sorunu çözüm beklemektedir.
Eskişehir çiftçisinin, en önemli sorunlarından biri de pancar üretimidir. 1998 yılında, ülkemizde pancarın üretimi, yılda 22 milyon tondu. Bugüne ise 14 milyon tonun altına düşmüştür. Siya partiler, bu tablo karşısında, ne yapacaklar veya çözüm önerilerini nedir? Açıklamak zorundadır.
Öte yandan siyasi partilerin, milletvekili aday listeleri incelendiğinde, yok denecek kadar çiftçi kökenli aday var. Bu tablo, partilerin çiftçilere yeteri kadar değer vermediğinin de bir göstergesidir. Oysa çiftçiler, parlamentoya girmelidir. Çünkü Çiftçilerin sorunları, yeteri kadar TBMM' de gündeme gelmiyor. Maalesef hayatında, hiç köy hayatı yaşamamış insanlar, TBMM' de, köylü hakkında karar veriyor. Sonuç ise ortadadır.
Siyasiler artık gerçekleri görmelidir. Türk toplumunu, orta Asya'dan bugünlere, "ÇİFTÇİ" ve "ASKER" taşımıştır. Türklerin, tarihte kazandıkları her zaferin arkasında da hep bu iki unsur vardı. Ancak bugün köylü hak ettiği yerde değildir.
ATATÜRK, " Yedi asırdan beri dünyanın muhtelif taraflarına sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi asırdan beri, emeklerini ellerinden alıp, israf eylediğimiz ve buna mukabil, daima küçük ve hor görerek mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlık ve ihsanlarına karşı, NANKÖRLÜK, KÜSTAHLIK, ZORBALIK VE UŞAK derecesine, indirmek istediğimiz, bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimiz alalım." Sözleri ile çiftçinin, yıllardır, düştüğü durumu en güzel şekilde tanımlamıştır.