Müslüman çok, iman eden az-2

Kaldığım yerden devam ediyorum.

Beşer olan bizlerin Dünya yaşamımız süresince imanlılık durumuzun ancak Allah tarafından belirlenebileceği İsra-84. ayette üzerinde durulmuş ve bu yetkinin de Peygambere bile verilmediği Mutaffifin-33 ve Muhammed-30. ayetlerde açıkça vurgulanmıştır.

İsra-84. Ya Muhammed! Bu şekilde "Herkesin değil de, kişinin kendi karakterine /huyuna ve iman durumuna uygun davranacağını ve sonunda kimin Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat ve muhkem /değişmez ana hükümlere uygun ameller gerçekleştirme olan doğru yolda /hidayet üzerinde olduğunu ise, Rabbinin daha iyi bileceğini ve değerlendireceğini söyle.

Mutaffifin-33. Halbuki hiç kimse iman edenlerin imanlarını değerlendirmek üzere görevli kılınmamıştır.

Muhammed-30. Ya Muhammed! Eğer Biz isteseydik, bu münafıkları /ikiyüzlüleri yüzlerine bakarak tanıma özelliğini verir ve Senin onları kolayca fark etmeni sağlardık. Yine onları konuşma tarzları ve sözlerinden de tanırdın. Ey insanlar! Siz tanıyamazsınız ama, şunu iyice bilin ki, Allah tüm yaptıklarınızı /amellerinizi bilir.

Allah'ın dışında, öğrenci Ruh'ların imanlılık durumunu değerlendirebilme yetkisinin ancak A'raf'ta ve oradaki görevlilere verilmiş olacağı A'raf-46. ayette açıklanmış bulunmaktadır.

A'raf-46. Ey insanlar! Cennet ile Cehennemin arasında bir ayırıcı engel bulunmaktadır. Ve mahşer gününde, ikisi­nin de tam orta yerinde olan A’rafta /hesabın yapıldığı ve tanıyıp ayırma yerinde bazı görevliler /Melekler bekliyor olacaklar. A’raf'taki bu görevliler, Cennet'i hak edenleri ve Cehennem'e gidecekleri yüzlerine bakarak tanıyacaklar.

Fetih-29. ayette, iman eden bereketli ve ekicilerini sevindiren bir bitkiye benzetilmiştir.

Fetih-29. İman etmiş olanlar, daha önce Tevrat ve İncil'de iman etmişler için örnek verilmiş olduğu gibi, filizini çı­karmış ve gövdesini kalınlaştırıp üzerine dikilerek ekin­cilerini sevindiren, buna karşılık küfre sapmış olanları ise üzen birer bitki gibidirler. İşte Allah, sizlerden ve diğer kitap ehlinden gerçekten iman edip salih ameller /muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu faaliyetler gerçekleştirenlere, karşılık olmak üzere bağışlanma ve büyük bir ödül sözü vermiştir".

Dikkat edilirse burada, sadece Kur'an'ı kabul edenlere değil, ayrıca Tevrat ve İncil'e iman edenlere de aynı şekilde hitap edilmektedir.

Kur'an'da, iman etmiş olmanın birçok avantajlar sağladığı da belirtilmiştir. Örneğin;

  • İman edenin sadece ve doğrudan Allah'tan olacak bir isteği ve duasının kabul edilme şansının fazla olacağı Meryem-9. ayette, ileri yaşta iken çocuğu olsun diye dua edip içten imanlılığı nedeniyle bu duası gerçekleşen Zekeriya Peygamber örneklemesi ile açıklanmıştır.

Meryem-9. Allah; "Evet doğrudur! Ama istediğini gerçekleştirmek Benim için çok kolaydır. Nitekim daha önce de seni hiç yokken yaratmıştım" diyerek gücünü hatırlattı".

  • İçten iman edene şeytanın musallat edilmeyeceği ve böylece de onun dost kılınmayacağına A'raf-27. ayette değinilmiştir.

A'raf-27-“Biz, şeytanları, içten iman etmeyen kimselerin dostları /evliyası /velileri yaptık".

  • Hud-107. ayette, imansız ve günahkâr olanın Cehennem'de uzun sürelerce kalacağı belirtilmişken, içten imanlı olanın ise daha kısa ve geçici bir süre kalacağı belirtilmiştir.

Hud-107. Cehenneme özgü gökler ve yaşam yeri devam ettirildikçe onlar da orada devamlı kalacaklardır. Ancak Rabbin uygun buldukları, yani buradaki eğitimi başaranlar /içten imanlı olanlar hariç. Şüphesiz Rab, konulmuş olan ezeli ve ebedi evrensel kurallara göre yapılması uygun olanları belirleyip gerçekleştirendir".

  • İmansız ve şirk koşmakta olanın bütün olumluluklarına sadece Dünya yaşamında karşılık verileceği ve ahirete yansımayacağı, içten imanlı olana ise hem dünyada, hem de ahirette karşılık verileceği İsra-18 nci ayette açıklanmıştır.

İsra-18. Tam bir imanının olmaması sonucu kim sadece acele eder ve bu geçici dünya için istekte bulunur ve çaba gösterirse, uygun bulduğumuz üzere ona istediklerini veririz. Ancak ahirette, ortak-şirk koşup bildirilenleri inkâr ederek küfre saptığı için, huzurumuzda kınanmış ve kovulmuş bir şekilde onu Cehenneme s­okarız".

Benzer açıklamalara ayrıca A'raf-147, Furkan-70, Hud-16, Kehf-105 ve Nahl-97. ayetlerde de değinilmiştir. Ancak Ateist olsa bile, şirk koşmamış ve salih /yaratılanlara faydalı faaliyetleri de çok ise, bu kişiye karşılıklarının çoğunun Dünya'da iken verilmesi yanında, ayrıca ahirete de kısmen yansıma olacağını düşünüyorum. Tabi gerçeği ancak Allah bilir.

Furkan-70. Günah işledikten sonra, içtenlikle iman ve tövbe edip, salih ameller gerçekleştiren kim­selerin, durumları uygun görülürse günahları bağışlanır ve sevapları değerlendirmeye ahirette alınır. Şüpheniz olmasın ki Allah, bağış­layan /Gafur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol /Rahim olandır.

Hud-16. Ancak bunlardan şirk koşanlar için, ahirette ateş /pişmanlık /sıkıntı olacak ve Dünyada kazandıkları servetlerin ve olumlu da olsa amellerinin hepsi ahirette boşa çıkacaktır.

Nahl-97. Erkek olsun, kadın olsun, her kim iman eder ve salih ameller gerçekleştirirse, ona bu Dünyada güzel bir hayat bağışlarız ve yaptıkları iyi işlere karşılık ödüllerini de tam veririz. Bunu böyle bilin.

  • Teğabun-11. ayete göre, içten iman edenin hidayet yolu denilen Allah'a yakınlaştırıcı yolu bulmasına, diğer bir ifade ile Kur'an'daki muhkem /değişmez ana hükümlere göre olumlu ameller gerçekleştirme yeteneğine ulaşmasına yardım edileceği ve buna yönelik beceri verileceği belirtilmektedir.

Teğabun-11. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, Allah'ın izni /puan durumuna göre uygun bulması, başkasınının /larının sınavları için görevlendirilmesi veya kendi sınavı için uygun görülmesi olmadıkça hiç kimseye, hiçbir felaket gelip çatmaz. Dolayısıyla da, her kim Allah'a içtenlikle iman etmiş ve böylece Allah’ın uygun görmesine /bulmasına ulaşmışsa, Allah onun kalbine doğruyu bulma becerisini verir. Çünkü Allah, her şeyi bilendir ve her an her şeyi değerlendirendir.

  • İçten iman edenlerin, muhtaç olanlara yardım edip, ihtiyaçlarını giderme uğraşları denilen infak şeklindeki ibad etme /kulluk etme yöntemini yerine getirmelerinin, sadece Allah'a yaklaşmak ve Peygamber'in uğraşısına destek /salavat amaçlı olduğu Tövbe-99. ayette vurgulanmaktadır.

Tövbe-99. Tabi ki, onlar arasında, Allah'a ve ahiret gününe içtenlikle inananlar da vardır. Ve bunlar yaptıkları yardımları /infakları, Allah'a yaklaştıracak bir vesile ve elçiye destek /salavat olsun diye yaparlar. Gerçekten onlar, bu yardımla, Allah'a yaklaşma vesilesi olarak kabul etmektedirler. Şüphesiz Allah, onları rahmetine dahil edecektir. Çünkü Allah, bışlayan /Gafur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır /Rahim’dir.

  • A'raf-176. ayette, imanından vazgeçen bir imansızın durumu, dili sürekli dışarıda olarak havlayıp duran bir köpeğe benzetilmiştir.

A'raf-176. Hâlbuki imanından vazgeçip yanlış yola yönelmeseydi, onu desteklemeye devam edecektik. Fakat o sadece dünyanın süslerine kapıldı ve heveslerinin peşine düştü. O adamın durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dili sarkarak soluyarak havlayan köpeğin durumuna benzer. Ayetlerimizi yalanlayanların durumu işte böyle olmaktadır. Geçmişte yaşanan bu öyküyü onlara anlat ki, belki düşünüp ibret alırlar.

  • Bir savaş durumunda, imansızların kuru bir kalabalıktan başka bir işe yaramayacağı, imanlı olanların ise az da olsa destekleneceklerinden, imansız ve onlardan çok daha kalabalık olanlara galip gelecekleri üzerinde durulmuştur.

Enfal-64. Ey Peygamber! Allah’ın yardımlarının Sana ve Seni izleyen mümin olanlara yeteceğine emin ol. 65. Ve müminleri savaş edecek şekilde hazırla. Sizden yeterli bir aske­ri eğitim almış ve sabırlı olup güçlüklere göğüs gerecek yetenekli yirmi kişi olsa, şirk-ortak koşup küfre sapmış inkârcılardan iki yüz kişiyi, yüz kişi olsa, bin kişiyi yenebilir. Çünkü onlar, imansız ve Allah’ın yardımının olmayacağı kuru kalabalık bir topluluktur.

Tabi bu açıklamadan da şunu anlıyoruz ki, iman edenler, zaten ilim sahibi olacaklarından, savunma güçleri ve teknolojik silahları da çok daha gelişmiş olacak demektir. Önceki bölümde, iman etmenin ancak ilim ile daha güçlü ve içten olacağına değinmiş (Nisa-162 ile) ve bu bilimin de Evren bilgisi olduğunu Fatır-28 ve Ankebud-49 ncu ayetlere göre ifade etmiştim. Yoksa, cahil ve ilimsizin zaten hem imanı tam içten olamaz, hem de teknik savaş üstünlüğünde de değildir.

  • İmanın, eskileri hatta anne-babayı bile eleştirmeden ve sorgulamadan motamot taklit ederek sağlanamayacağına ve içten bir çaba göstermek ve aklı kullanmak gerektiği Bakara-170-171. ayette açıklanmış ve bu durumda olanların hayvan gibi davranmış olacaklarına değinilmiştir.

Bakara-170. Müşriklere /Allah’a şirk ko­şanlara, "Allah'ın indirdiğine uyun ve şirk koşmaktan vazgeçin” dense, "Hayır, biz atalarımızın uygulamalarına uyarız” diye cevap verip reddederler. Peki, ya ataları doğru düşünmemiş ve doğru yolu bulamamış kimseler iseler? 171. İşte atalarının inançlarını taklitte takılmış ve gerçekleri kabul etmeyip küfre sapmış olanların durumu, çobanın yol gösterici sözlerini ve yardım çağrılarını anlamayan, doğruluğunu bizzat araştırmadan kabul eden, eleştirmeyip sadece durup dinleyen hayvanların durumuna benzer. Yine bunlar, bildiğini okuyan ve gerçekleri işittiği halde anlamayan, konuşarak cevap veremeyen, gerçekleri göremeyip akıllarını da kullanamayanlardır, sürüler gibidirler.

  • İçten imanlı olmayanın, bütün şekilsel ibad etme yöntemlerinin de içten olmayacağı ve ikiyüzlü /münafık olanın bir davranışı olarak sayılacağı üzerinde durulmuş ve yapılan ibad etme yönteminin gösteriş temelli olup, sadece Allah'ın rızası öncelenmemiş olacağı için de Allah'a şirk-ortak koşma olarak değerlendirileceği, Maun-4-5-6, A'raf-55, Müminun-1-7 ve Nisa-142. ayetlerde belirtilmiştir.

Müminun-1. Şunu kesinlikle bilin ki, mümin olanlar, karşılık olarak iflah olacak ve mutlu so­na kavuşacaklardır. 2. Çünkü onların salâtlarında sadece Allah'ın rızası vardır /şirk ve riya yoktur. 3. Yaratılanlara yararı olmayan boş söz ve amellerden kaçınırlar. 4. Her işlerinde Allah’ın yarattıklarına katkı (zekât ve infak olarak) ve olumlu ameller ön plandadır. 5. Cinsel organlarını yasal olmayan cinsel ilişkiden korurlar. 6. Ancak toplumun kabul etmiş olduğu şekilde kayıtlı nikâh anlaşması yapıp, durumunu yasallaştırmış olanlar hariç. Onlarla ilişkide bulunmak kınanmaz. 7. Kim de bunun dışına saparsa sınırı aşmış olur ve karşılığına katlanır.

Nisa-142. Münafıklar /ikiyüzlüler, böyle davranmakla Allah'ı aldattıklarını sanıyorlar. Hâlbuki onlar ancak kendi kendilerini aldatıp dururlar. Böyleleri, salâta isteksizce katılırlar ve katılsalar bile başkaları görsünler diye katılırlar /riyakâr davranırlar ve Allah'ı da pek az ve istemeyerek anarlar /zikrederler /telaffuz ederler.

  • İnsanların sürekli olarak ve peygamberler aracılığı ile uyarıldığı, ancak çoğunun bu uyarılara uymadığı, az bir kısmının uyduğu ve bu uyanların da ancak içten iman etmiş olanların olduğu ve olacağı Yasin-11. ayette açıkça vurgulanmıştır.

Yasin-11. Dolayısıyla Sen, bildirdiğin gerçeklerle /Kur’an ile /zikir ile ancak gayb olduğu /görünmediği halde Rahman’a içtenlikle iman etmiş kimseyi uyarabilir ve Allah ile yaptığı anlaşmaya sadakat ve muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştirme olan doğru yola yönlendirebilirsin. Sen de işte böylelerine, günahlarından bağışlanacakları ve bereketli bir karşılık verileceği müjdesini ver.

  • İçten imanlı olana, yediği ve içtiklerinden dolayı, affedilmeyecek herhangi bir günah olmayacağı Maide-93. ayette açıklanmıştır.

Maide-93. İman edip salih /muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu /yararlı işler yapanlar ve takva sahibi olanlara, iman edişlerinden, salih ameller işlemeleri ve takva sahibi oluşlarından ayrılmadıkları sürece, kendilerine yiyip içtiklerinden dolayı herhangi bir günah olmayacaktır. Çünkü Allah, salih ameller /muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu ameller işleyenleri /muhsin olanları sever.

  • İman etmemekte ısrarcı olanların, artık ümitsiz birer vaka olarak kabul edilip Kur'an'da bildirilen gerçekleri anlamamak üzere kalplerini paslandırmış olacakları ve bu nedenle de mühürleneceği birden fazla ayet ile vurgulanmıştır (Mutaffifin-14, Bakara-6-7-100-101, Nisa-15, Münafikun-3 ve Tövbe-87).

Mutaffifin-14. Hayır! Hayır! Böylelerinin olumsuz amelleri kalp­lerini paslandırıp katılaştırmış, /muhakeme yeteneklerini ve merhamet duygularını yok etmiş ve zarara sokmuştur.

Bakara-6. Ya Muhammed! Şirk-ortak koşup, bildirilenleri inkâr ederek küfre sapmışları, aracılığınla bildirdiğimiz gerçeklere sırt dönmüş olduklarından ne yaparsan yap de­ğiştiremezsin ve kesinlikle inanmak istemezler. 7. Bu tutumlarından dolayı Allah, öylelerinin kalple­rini ve kulaklarını mühürler, gözlerini de perdeler. Ve gerçekleri anlama özelliklerini artık kaybetmiş hale gelirler. Ayrıca da ürkütücü bir azaba da uğratılacaklardır.

  • Aynı şekilde iman etmemekte ısrarcı olanların, yine anlayışlarını kesmek üzere boyunlarına sanki demir halkalar takılmış gibi engeller konacağı Yasin-8. ayette de açıklama yapılmıştır.

Yasin-8. Sen hiç merak etme. Çünkü Biz, bu inanmamakta kendi istekleri ile direnenlerin boyunlarına, çenelerine kadar uzanan demir halkalar takacağız da, bu yüzden kafalarını dik tutsunlar ve hiçbir tara­fa da çeviremesinler. 9. Ayrıca önlerinden bir set /engel ve arkalarından da bir set /engel çekerek, gerçekleri görmelerini engelleyeceğiz. Böylece de artık hiçbir şeyi fark edemeyecekler.

  • Birden fazla ayette (A'raf-168, En'am-65-159, Şura-13, Nahl-93, Müminun-53, Rum-32 ve Al-i İmran-19-103-105), iman etmiş olanların, imanlarına ilişkin yorumlara dayanarak din temelli farklı gruplara ayrışmamaları ikazları yapılmaktadır.

A’raf-168. Yaptıkları olumsuzluklara karşılık olarak örneğin Biz, Yahudileri yeryüzünde birçok gruplara böldük. Ve bu grupların bir kısmı barışsever, salih ameller gerçekleştiren, diğer bir kısmı ise, bozguncu ve belalı gruptur. İşte bu grubu, belki doğru yola dönerler diye, nimetler ve sıkıntılarla imtihanlardan geçirdik.

Şura-13. Ya Muhammed! Daha önce Nuh'a, İbrahim'e, Musa ve İsa'ya öğütlediğimiz dinin kurallarının aynısını, şimdi de Sana vahyediyoruz /bildiriyoruz. Onu, sizin için ilke /prensip haline şöyle getirdik ve "Dini dosdoğru uygulayın /muhkem /değişmez amaç hükümlere göre uygulayın, uydurduğunuz rivayetler veya farklı yorumlarınızla ayrılığa /fırkalaşmalara /hizipleşmelere düşmeyin" diyerek de uyarıda bulunduk. Fakat kendilerini çağırdığın bu ilke, şirke bulaşanlarla, riyaya karışanlara çok ağır gelmektedir. Şu bir gerçektir ki Allah, uygun bulduğu kimseyi elçi olarak seçer ve kendisine içtenlikle yöneleni de, karşılık bir ödül olarak dosdoğru yola ulaştırır.

Nahl-93. Eğer Allah dileseydi sizi aynı düzeyde ve tümü iman etmiş bir tek ümmet olarak yaratırdı. Fakat Allah, kendi özgür kararı ile yanlış yolda direneni, yanlışlığında bırakır ve karışmayıp sadece izler veya izletir. Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat ve muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştirme olan doğruya yönelmeye niyetlenene ise yol gösterir. Şüpheniz olmasın ki, sonunda da bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.

Müminun-53. Fakat siz insanlar, Benim mesajlarımı /emirlerimi yorumlamada parçalanıp, çeşitli gruplar oluşturdunuz. Her hizip /grup kendi kabul ettiklerinizle /yorumlarınızla seviniyor ve diğerlerini reddediyorsunuz.

Rum-32. Sizden öncekilerden Allah’ın dinini kabul etmiş olanlar, ihtilafa düştükleri dinî konulara dayanarak farklı dinî gruplar /hizip /mezhep grupları oluşturdular. İşi de öyle bir hale vardırdılar ki, her bir grup sadece kendi görüşü ile sanki din onlarınmış gibi tavırlar takınmaya yöneldiler. Birbirlerini ötekileştirdiler /düşmanlaştırdılar.

Bütün Evren gibi, onun bir parçası olan insan (beşer) de Allah'ın koymuş olduğu yasalar çerçevesinde ve özellikle Matematik, Geometri, Fizik, Kimya, Biyoloji ve Genetik bilimleri kullanılarak yaratılmışlardır. Dolayısıyla bütün Evren'in işleyişi gibi, iman etmiş olsak da olmasak da, insan (beşer) olarak bizlerin de yaşamımız ve her aktivitemiz, Allah'ın koymuş olduğu bu yasalara göre gerçekleşmektedir. Örneğin beynimiz, ona yüklenmiş olan Ruh olarak üflendiği belirtilen Allah Kaynaklı Enerji ile çalışır ve buradan çıkan ortak enerji sayesinde de organlarımız işlerini gerçekleştirirler. Kalbimiz belirli sayıda kanı pompalar, vücut ateşimiz 36-37 derecede yaşamını sürdürür, Oksijen alır, Karbondioksit salarız, Şeker miktarımız 100 civarında sabitlenir vs. Dolayısıyla da iman etse de etmese de bütün insanlar bu ilâhî yasalar sayesinde yaşarlar, bu yasalara uymuş olurlar ve farkında olmadan da böylece Allah'ı zaten anmış da olurlar. Gerçekte canlı veya cansız yaratılan herşey Allah'ın belirlemiş olduğu yaratılış ve yaşam yasalarına göre yaşarlar.

Ra'd-15. Hâlbuki klerde ve yerde olan her şey ve onların lgeleri de dâhil, isteseler de, istemeseler de sabah-akşam, zaten Allah'a secde ederler /tekliğini ve ululuğunu anıp dururlar".

  • İman eden gibi, iman etmeyene de hak etmesi yanında, içten arzu edene de nimetler verilmekte ve "Hakkın dağıtımında adil, eşit konumda olanlara da eşit davranılmaktadır".

İsra-20. İnanan ve inanmayan herkesi, Dünyada, Rabbinin nimetlerinden yararlandırırız. Dolayısıyla Rabbinin nimetleri hiç kimse için kısıtlanmamıştır.

Başka bir konuda inşallah görüşmek ümidiyle sağlıklar dilerim.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’A, İNCİL, TEVRAT. ORTAK OLAN VE OLMAYAN MUHKEM KURALLAR"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi