
AKTÜEL
NEREDEN KALKIP GELMİŞLERDİ?
Öyle ya, 'hafıza-ı beşer' unutmakla yükümle adeta. Sinemanın o anlı şanlı kişileri nereden kalkıp da, o noktalara gelmişlerdi acaba?
Bir Humphrey Bogart beyazperdeye gökten zembille 'Humphrey Bogart' olarak mı inmişti, ne dersiniz?
Hayır tabiki. O Bogart, ününe kavuşmadan önce, ilk kez 1939 yılında Warner'ın korku filmi The Return of Dr. X'te kötüler kötüsü, çirkinler çirkini çılgın Doktor X olarak kamera karşısına geçiyordu. O korku filmi yıllar önce de çevrilmiş, pek tutmuştu. Çılgın doktor Maurice Xavier yine çılgın denemeleri uğruna çocuk katilliği yapıyor, kurbanları aracılığıyla dereler gibi kan akıtıyordu.
Çok sonra, Casablanka'da dünya kadınlarının başını döndürecek aşık Ricky'nin Bogart'ı ile Doktor X'in Bogart'ı aynı idiler.
Bugün bile suratında 'meymenet' yoktur Charles Bronson'un. 1953 yılında adı sanı bilinmez bir 'müptedi' iken (üstelik adı da Charles Buchinsky idi) yine Warner'da ve yine bir korku filmi olan 'House of Wax- Mumyalar Müzesi'nde, türünün tam biçilmiş kaftan oyuncusu Vincent Price'ın asistanı rolündeydi. Kötülükler genelde Price'ın başının altından kalkıyordu, ama Bronson da ona çanak tutuyordu rolünde.
Küçük Ev adlı televizyon dizisindeki Michael Landon'u hatırlayın bir. Sevimli, cana yakın ve meslek yüzlüdür değil mi? AIP'nin 1957 yılında kotardığı "I Was a Teenage Were Wolf- Genç Kurt Adam"da bilim adına bir deli doktorun kurbanı oluyor, kurt adamlaşarak ortalığı kana boyuyordu.
Paramout'çular o efendi, sevimli, gülüşü kadınları delirten Steve McQueen'i nasıl oldu da The Blop (1958) filminde insanın tüylerini diken diken eden bir role çıkardılar dersiniz?
AIP'nin 1963 tarihinde çevirdiği 'The Raven- Kuzgun' her ne kadar şair Edgar Allan Poe'nun o 'nefis' şiirinden yola çıksa da, sonuçta bir korku filmiydi. Bir tek farkla; Kuzgun genelinde ince bir ironi taşıyordu. Başrollerinde korku sinemasının 'baba'larından Boris Karloff, Vincent Price ve Peter Lorre'un yanı sıra geleceğin 'en kral sinema oyuncularından' Jack Nicholson da oynuyordu. Deli doktorlardan biriydi.
Bir şato düşleyin, Görünüşü, hele geceleri, ürküntü verici. Üstelik bir de yağmur yağıyor, gök gürlüyor, şimşekler de çakıyorsa...