1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Reklam, Ekran, İkram kokuyor yaptıkları...

 


 


Hiçbir Oda, Dernek ya da Sivil toplum kuruluşu ile kamu kurum ve kuruluşları üzerine almasın bu yazdığımızı.


çünkü genelme yapacağız…


Yani bir bakıma, hepsi için de geçerli olacak bu yazacaklarımız.


İsterseniz yaşanmış bir anekdotu anlatarak başlayalım yazmak istediklerimize:


Süleyman Demirel çıktığı bir televizyon programında “Yüzde 32 ile iktidara geliyoruz. Elimizde araştırmayı yaptırdığımız şirketin rakamları var.” Diyor…


O anda televizyonu izleyen araştırma şirketi sahibi hemen arıyor Demirel’i ve şunu söylüyor:


-“Efendim siz yüzde 32 dediniz ama bizim size verdiğimiz araştırma raporunda oyunuzun yüzde 26 olduğunu bizzat belirtmiştik. Bir yanlış anlama var galiba”


Demirel ne cevap veriyor biliyor musunuz arayan araştırma şirketi sahibine:


-“Herkes işine baksın kardeşim!” diyerek kapatıyor telefonu…


xxx


“Herkes işine baksın”


Bu söz muhteşem bir söz aslında…


Hani özellikle Askeri tesislerde yazar ya “Vatanını en çok seven, işini en iyi yapandır” diye…


Bu söz aslında “Herkes işine baksın” sözünün daha da anlaşılır halidir…


Ne yazık ki, bizim ülkemizde hemen herkes kendi işini iyi yapmaktan çok, başkasının işini daha iyi yapacağı sevdasındadır.


Kendi işinde ne kadar başarısız insan varsa, başkasının iyi olduğu işi daha da iyi yapacağına inanır.


Girdiği her işi batırmış birinin, vergi rekortmeni olmuş başka birini “Bu işi yapamıyor” diye eleştirdiğine tanık olabilirsiniz örneğin…


Ya da…


Hayatında 2 tane işçi bile çalıştırmamış birini, yüzlerce çalışanı olan bir başkasını, işi bilmemekle eleştirdiğini rahatlıkla görebilirsiniz.


Mesele; yukarıda da söylediğimiz gibi herkesin kendi işine bakmıyor olmasından  kaynaklanmaktadır.


xxx


Şimdi gelelim asıl konuya…


Bir sürü Oda, dernek ve Sivil toplum örgütü var çalışan…


Bir sürü de kamu kurum ve kuruluşu…


Oda ve Derneklerin, hizmet üretmesi gereken asıl işi üyeleridir…


Görevi; üyelerinin tamamının menfaatine olacak girişimlerde bulunmak, tüm olanaklarını üyeleri için seferber etmek, üyelerin mağduriyetine neden olabilecek etkenleri ortadan kaldırmaktır…


Keza…


Sivil toplum örgütleri ile kumu kurum ve kuruluşlarının asıl görevi ise, iştigal ettikleri konudur…


Saydıklarımızın tümü, üyelerinin menfaati ve iştigal konularıyla ilgili işlerini iyi yapmak durumundadır.


Fakat bu ne yazık ki bu dediğimiz şekilde olmuyor.


Bakıyorsunuz bazı Oda ve Derneklere, ilgilendikleri ve para ile enerji harcadıkları konuların, üyelerini ilgilendiren hiçbir tarafı yok…


Bakıyorsunuz Sivil toplum örgütlerine ve kamu kurum ve kuruluşlarına, uğraştıkları konuların kendi alanlarıyla alakası bile yok…


Hepsi bırakmış kendi işini iyi yapmayı bir kenara, başka işlere dalmışlar balıklama…


üstelik yaptıkları iş, Reklam, Ekran, İkram’dan başka bir şey değil…


Halbuki kendi işlerini iyi yapıp, başkalarının işini başkalarına bıraksalar, vatanı da şehirlerini de en çok sevdiklerini herkes anlayacak…


.....


 


3’ün biri!


 


CHP’nin yüzde 25 oyu var…


Yani…


Karşınızdan gelen her 4 seçmenden biri CHP’ye oy veriyor…


Ne hikmetse…


Karşıdan gelen bu 4 kişiden biri yetiyor CHP’ye…


Zira…


4 kişiden biri yerine, karşıdan gelen 3 kişiden birinin CHP’li olması için herhangi bir çaba sarf etmiyor.


Halbuki…


Sağ partilerdeki işleyişin tam tersini hayata geçirse bile belki bunu sağlayacak.


Ama ne gam!


“demokrasi” diyor, partide demokrasiyi işletemiyor.


“Hak hukuk” diyor, kendi partilisinin hakkını-hukukunu yeterince savunamıyor.


“liyakat” diyor, liyakat sahibi insanlar partide barınamıyor.


“üye ve delege” diyor, adayları bile belirletmiyor.


Kısacası…


Diğer partilerde ne yapılıyorsa, CHP’de de o yapılıyor.


Biat var mı? var…


Tek adamlık var mı? o da var…


Görevden alma, feshetme, disipline verme var mı? o da var…


-“Bizim partimizde, diğer partilerde olan hiçbir olumsuz uygulama yok” denilebiliyor mu?


Denilemez. çünkü hiçbir fark yok…


Nasıl olsa karşıdan gelen her dört kişiden biri CHP’li…


....


 


Eskişehir gerçeği…


 


HERKES, BİRİSİ, HERHANGİ BİRİSİ ve Hİç KİMSE yola çıktılar.
Yapılması gereken bir iş vardı…
HERKES, BİRİNİN, bu işi yapacağından emindi. HERHANGİ BİRİ bunu yapabilirdi. Ama Hİç KİMSE yapamadı. BİRİSİ bu duruma öfkelendi. çünkü o HERKES’in işiydi. HERKES, HER HANGİ BİRİ’nin bu işi yapacağını düşünmüyordu.
Sonunda HERHANGİ BİRİ’nin yapacağı işi Hİç KİMSE yapamadığı için HERKES BİRİSİ’ni suçladı…


Okuyunca belki kafanız karıştı belki ama, yukarıda okuduğunuz aslında bir Eskişehir gerçeğidir…


....


 


İDEAL KALDIRIM
Eskişehir'in belki pek çok olumsuz yönü var.
Ama…
Olumlu yönleri de mevcut.
Bunlardan biri de Kaldırımlar.
"Kentlerin modernliği, kaldırım yüksekliği ile ölçülür" diye bir söz var.
Bu aslında son derece doğru söylenilmiş bir söz.
Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yayımlanan 'Şehir içi Yollar - Yaya Kaldırımı Koruyucu Engelleri - Tasarım Kuralları' el kitabına göre, ideal kaldırımlarda aranacak nitelikler şöyle belirlenmiş:
· Yayanın ayağının takılacağı beton veya demir baba veya diğer herhangi bir çıkıntı, bitmiş kaplama taşında topukların girebileceği genişlikteki delikli yüzeylerden kaçınılmalıdır.



· Kaldırımların genişliği, elverişsiz hallerde üç metreye kadar inebilir. Ancak bir metreden az olmamalıdır.
· Kaldırımlar üzerinde yürümeye engel olarak çiçeklik, taş, demir, trafik işareti, ilan levhası, ağaç gibi elemanlar, yayaların takılabileceği çıkıntı ve delikler bulunmamalıdır. Bordür taşı üst seviyesi, taşıt üst yolu kaplamasından en fazla 15 santimetre yüksek olmalı. Kaldırımların üzeri sökülüp takılır malzemeyle kaplanmalıdır.
Bu kriterlere baktığınız zaman Eskişehir'in merkezinde ki kaldırımların fena olmadığını söylemek mümkün galiba…


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi