
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
SİYASET VE KUTUPLAŞMA
Türkiye'de, son birkaç yıldır, çok yoğun bir biçimde kutuplaşma yaşanıyor. Özellikle de dinsel ve etnik kutuplaşma, siyasi partiler tarafında adeta körükleniyor. Son günler de AK Pati ve cemaat arasındaki kutuplaşama kaygı vericidir. Türkiye' de, kimse yaşanan, bu gerilimin bir kutuplaşma olduğunu inkâr etmiyor. Ancak çözümü içinde, kimse elini taşın altına koymuyor. Yalnızca tartışılan veya hararetle savunulan durum, herkes kendinin aklıselim ve tarafsızlıkla meselelere baktığını ve yorum yaptığını savunuyor. Siyaset ve medya ise her alandaki kutuplaşmayı, adeta körüklüyor.
Türkiye'deki kutuplaşmadan, Avrupa birliği de müştekidir. Nitekim Avrupa Parlamentosu'nun 2013 Türkiye rapor taslağında, siyasette kutuplaşma uyarısında bulunuldu ve hem iktidar, hem de muhalefet, önemli reformlarda birlikte çalışmaya davet edildi. Karar alma süreçlerine, sivil toplumun dahil edilmesinin önemine de işaret edildi.
Türkiye, etnik, dinsel, mezhepsel, siyasi ve benzer alanlarda, ciddi ve tehlikeli şekilde hızla kutuplaşıyor. Özellikle de siyasiler, her alandaki kutuplaşma ve zıtlaşmanın mimarıdır. Çünkü partiler, gündelik hayattan değil, devlet gücünden, kaynaklarından besleniyor ve var olabiliyor.
Böyle olunca da siyasi partiler ve cemaatler, devlet olanaklarını ele geçirme üzerinde odaklanıyor. Siyaset zemini, vatandaş ve toplum taleplerinden değil, devlet mekanizmalarını nasıl kullanılacağı, devlet çıkarlarının, nasıl paylaşılacağı üzerinde gelişiyor. Hal böyle olunca da hastalıklı, bir siyaset tarzı üretiliyor.
Türkiye' de, farklı düşünen, farklı değerlere ve farklı yaşam tarzlarına sahip olan etnik ve dinsel kümelerin olması doğaldır. Ancak ülkemizde, enik ve dinsel fikir ayrılıklarının birbirine tamamen zıt düşmesi, karşılıklı tahammülsüzlük ve beraber yaşama isteğinin ortadan kalkması tehlikeli bir yöne doğru gidiyor. Türk toplumu, siyasiler eliyle hızla kutuplaşıyor.
Türkiye'de, çatışma ortamında dahi bir TÜRK-KÜRT veya" SÜNİ-ALEVİ" kutuplaşması yaşanmadı. Bugün ise birileri halk arasında da, "ETNİK" ve "DİNSEL" kutuplaşma yaratma programını, yürüterek hedeflerine ulaşmak istiyor.. En tehlikeli gelişme de bu olsa gerek Çünkü Türkiye siyasiler tarafından, ETNİK ve "DİNSEL nefret artırılıyor.
Oysa CİA Başkanlarından George. J. TENET, "NEREDE BİR ÖNYARGI VE NEFRETLE KARŞILAŞIRSAN KARŞILAŞ, MÜCADELE ET. NEREDE KAOS VARSA, BİLKİ ARKASINDA, DİNSEL VE ETNİK NEFRET VARDIR" demiştir
Türkiye' de, dinse ve etnik nefret suçları olarak nitelendirilen davranışların son dönemde giderek arttığını gösteren toplumsal olaylar ve ırkçılığa dayalı ayrımcılık ve hoşgörüsüzlük vakalarının, toplumun çeşitli kesimleri arasındaki kutuplaşmayı derinleştirmesi ve "ÖTEKİ" olana yönelik tahammülsüzlüğü yaygınlaştırmasından kaygı duyulmaktadır.
12 Eylül 1980 öncesi, sağ ve sol kavramlar üzerine yaşanan ayrışma, bir süredir 3 ayrı grup olarak kendini gösteriyor: 'Dini referans alıp, Müslüman kimliğini öne çıkaranlar', 'Kürt kimliğiyle kültürel haklar isteyenler' ve 'Laik/üniter cumhuriyetin, tehlikede olduğunu düşünenler." Elbette bu gruplaşma, hiçte hayra alamet değildir. Ancak kutuplaşma böyle devam ederse, önümüzdeki günlerde Türkiye' yi, hiçte arzu etmediğimiz tehlikeler bekliyor.
Bugünkü, ülke bazındaki kutuplaşmayı tehlikeli gören, hatta geçmişteki olaylardan daha da vahim gören aklıselim insanlarımız var. Nitekim KONDA Genel Müdürü ve T24 yazarı Bekir Ağırdır, şu anki kutuplaşmanın, 1970'lerden daha vahim olduğunu vurgulayarak, "Kanserin kemiğe dayanması gibi. Siyasi kutuplaşma sonuç olarak, deri kanseri gibi. Yüzeyde olan bir şey" dedi.
AKP, Çarşıbaşı İlçesi Gençlik kolları üyesi yaklaşık, 15 kişinin, üzerlerinde sembolik beyaz örtü ile geldikleri havalimanında, 'Kefenimizle geldik, ölümüne seninleyiz' pankartı açması, " Sayın T24 yazarı Bekir Ağırdır' ı doğrular nitelikteydi.
Son gümler AK Parti ve Cemaat arasındaki kutuplaşma, karşılıklı göndermeler medyaya yansıyan boyutuyla, sanki fırtına öncesi bir sessizlik yaşanıyor. Oysa AK Parti bünyesinde, sadece Gülen Cemaati değil, daha birçok cemaat var. Her nedense Cemaat denilince, akla hep Gülen Cemaati geliyor. 1980 öncesi bütün bu cemaatlerin toplandığı merkez eski adıyla Milli Selamet Partisi' ydi. Gülen Cemaati de bunlardan sadece birisi... Bu kavgayı kayıkçı dövüşü olarak görenler olduğu gibi, ciddi kutuplaşma olarak görenler de var.
Ülke bazında olduğu gibi, yerel seçimler dolayısıyla, Eskişehir'de de siyasi alanda kutuplaşma olabilir. Kentteki kutuplaşmanın, siyasi alanda değil de adaylar arasında olması, kabul edilecek bir durum değildir. Özellikle de insan onuruna dokunacak, ifadeler kullanmak, adaylara yarar değil zarar verir. Seçmen nazarında da puan kaybettirir.
Türkiye ve Eskişehir'de, kişi/kişiler ve siyasi partiler, ülkede ve kentte kutuplaşmayı artıracak, davranış ve icraatlardan uzak durmalıdır. Çünkü her türlü kutuplaşma vahim sonuçlar doğurur. Son pişmanlıkta, fayda vermez.