4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SİYASETTE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Ülkemizde, yoğun bir biçimde kutuplaşma yaşanıyor. Kimse yaşanan bu gerilimin, bir kutuplaşma olduğunu inkâr etmiyor. Yalnızca tartışılan veya hararetle savunulan durum, herkes kendinin aklıselim ve tarafsızlıkla, meselelere baktığını ve yorum yaptığını, savunurken de ötekini kutuplaşmanın aktörü, olarak tanımlıyor. Özelikle liderler, ülkemizde oluşan gerginlikleri azaltmak veya ortadan kaldırmaları gerekirken, bilerek veya bilmeyerek, daha da körüklerler veya yeni gerginliklerin çıkmasına da vesile olurlar.
Oysa siyasetçilerin, özellikle de liderlerin görevi, ülkemizde gerginlik ve kutuplaşma yaratmak değil olacak ve var olan gerginlikleri ve kutulaşmaları önlemektir.
Aslında bu gelişmeleri yadırgamamak lazımdır. Ülkemizde, siyasiler ve liderler, demokrasinin, bir kurallar rejimi olduğunun unuturlar. Parti içi demokrasiyi, göz ardı ederek, lider hâkimiyetini, ön planda tutarlar.
Ayrıca ülkemizde, kurulan siyasi partiler, Anayasa ve kanunlara, uygun olarak kurulurlar. Milli iradenin oluşmasını sağlayarak, demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde, ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzelkişiliğe de sahiptirler. Ancak bu gerçeği ve varlıklarını borçlu oldukları yasaları icraatlarında sürekli göz ardı ederler.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, hiçbir iktidar, kendi meşruiyetiyle ilgili
tartışmaları, anayasa ve hukuku değiştirerek, ortadan kaldıramadığı gibi, gündeme bile getiremez. Siyasi iktidarlar, kendi hukukunu yapıp, buna göre ülkenin yönetimine de talip olmaz. Bu durum, demokratik kurallara ve çağdaş hukuk normlarına da aykırıdır.
Liderler, söylemleri ile ortamı sürekli gerdiler. Nitekim grup toplantısında konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı direnişçilere yönelik olarak "Camide içki içtiler", "Bayrak yaktılar", "Başörtülülere saldırdılar" sözleri ile tehlikeli bir tavır içinde oldu.
Başbakan Sayın ERDOĞAN, "Reyhanlı'da 53 Sünni vatandaşımız şehit edildi. " sözlerini niçin söyleme gereği duydu, en iyi kendisi bilir ama bu tür söylemler, ülkemizde dinsel nefreti artırır.
Şu bir gerçek ki, eleştirinin ve tartışmanın, geçmediği yer ve durum yoktur. Eleştiri ve tartışma yaşamın parçaları, daha doğrusu bütünü içindedir. Ondan da kimse uzak ve ilgisiz kalamaz. Öyleyse, eleştirilerde, HOŞGÖRÜ, BAŞKALARINA SAYGI, ANLAYIŞ... Uygarlığın temeli, yaşam biçimi budur. Demokrasi de bu temeller üzerine inşa edilir. Ama Parti Liderlerinin konuşmalarındaki ifadeler, bu tablonun tam tersidir.
Çok partili dönemde, siyasi liderlerin gerilen atmosferle birlikte, daha öfkeli bir üslup kullandıkları gözlemlendi. Liderler ortamı germekte adeta yarıştılar. Bugünde aynı tablo gündemdedir. Başbakan'ın, katıldığı herhangi bir açılış konuşmasında, siyaset yok, üstelik de mutlu bir olay gerçekleştiriliyor. Fabrika açılıyor, Hastane açılıyor. Bir bakıyorsunuz, yine başbakan sesini yükseltiyor, Aynı şey, aslında muhalefet liderleri için de, geçerlidir.
Son günlerde, İktidarla muhalefet arasındaki gerginlik, kaygı verici boyutlara ulaştı. İktidar ve muhalefet liderleri söylemlerinin, ne getirip götüreceğini hesap etmeden konuşuyorlar. En büyük yanlışlıkları da konuşmalarının, fikir ve düşüncelerinin, hatta tavır ve davranışlarının insanımız açısından bir" EĞİTİM" olduğunun farkında bile değiller.
Türkiye'de, partiler ve ülke,"Cumhuriyet Padişahları" ile yönetildi. Partilere, "TEK ADAM" felsefesi hakim oldu. " SE-BEN " kavgası ise gündemden düşmedi. Gerginlikler ise gündemi sürekli işgal etti. Hatta sürekli ve kalıcı hale geldi. Bu tablo, toplum ve insanımız için, bir "EĞITIM" olduğu da, sürekli göz ardı edildi.
Liderler, geçmişteki olayları ve mümtaz insanlarımızı eleştirdi. Bugün de liderler aynı yolda. Oysa o günün şartlarını bilmeden, olayları ve insanlarımızı eleştirmek haksızlıktır. Bugünkü lider ve siyasetçilerin görevi, geçmişi eleştirmek olmamalıdır. Varsa doğrularından, "ÖRNEK", yanlışlarından da "İBRET" alarak icraatlarını gerçekleştirmelidir.
Siyasette, diğer bir problemde, dalkavuklardır. Her şart ve zeminde, siyasetçilerin yanından ayrılamadığı gibi, kerameti de kendilerinde görürler. Örtülü olarak gönüllerinde, ya kendilerine, ya da yakınlarına makam- mevki beklerler. Liderlerin etrafında, pek çok dalkavukçu vardır. Dalkavukçuluk, bir yozlaşma sürecidir. Bir kısır döngüdür de. Siyaseti, devleti ve politikacıyı da yozlaştıran da bunlardır.
Ayrıca bir ülkede şartlar değiştikçe fikirlerin de değişmesi, gelişmesi gerekir. Toplumlar değiştikçe, liderde değişmek zorundadır. Ölene kadar aynı liderle yönetilen bir toplum, değişemediği gibi, yerinde saymaya mahkûmdur. Türkiye, o ülkelerden biridir. Yıllarca siyasette, değişimi yakalamadığı gibi, aynı liderlere de mahkûm oldu.
Hülasa günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları, kovalıyor ama siyasette ve liderlerde değişen hiçbir şey yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi