
spor -9- N. Mesut KÜKRER (GENİŞ AÇI)
SKORUN ÖTESİNE GEÇİNCE... (Ümraniye-Es-Es Maçının Ardından)
Futbol literatüründe , dillere pelesenk olmuş bazı kalıplar vardır; örneğin:“ Futbolun Cilvesi “ya da “Futbol Şansı” gibi.. Maç içindeki anlık enstantaneler için kullanılması gereken kalıplaşmış bu deyimler; maç sonunda gazetelerin spor sayfalarında ve spor yazarlarının köşelerinde “Eleştiri “ ya da “ övgü” ‘ ye dönüşürler genellikle…Zira maç bitiminde, futbolun içinde yer tutan taraftar, gazeteci ve köşe yazarı için önemli olan oynanan futbol değil, kaybedilen ya da kazanılan puandır artık...Taraftar ,tuttuğu takımın sürekli başarılı olmasını ister; gazete sahibi, gazetesinin tirajını arttırma, köşe yazarı da egosunu tatmin etmenin peşindedir. Teknik adamlara gelince, onlar, kötü futbol ve rakip kaleye şut atamadan “şans golü” ile kazanılan maç sonrası aldığı övgülere sessiz kalıp, iyi oynayarak kaybettiği ve bu nedenle eleştirildiği maçlar sonunda “Skor Yazarlığı Yapılıyor “ diye isyan bayrağını açarlar; her seferinde.. Oysa, gazetecisinden köşe yazarına; futbol adamından taraftarına; kısacası futbolun bileşenleri içinde yer alan herkes in bildiği gerçek şudur; “UZUN LİG MARATONUNDA KöTü veya İYİ FUTBOL OYNAYARAK, ya BİR-İKİ MAç KAYBEDER, ya da BİR-İKİ MAç KAZANIRSINIZ..”
Eskişehir’ de oynadığımız son Elazığ maçından sonra teknik patronumuz Fuat çapa’ nın ; kendini eleştirenlere yönelik söylediği ve kısaca “ skora göre eleştiri yapıldığı” şeklinde özetlenebilecek sözleri üzerine yazdım yukarıdaki satırları ..İtiraf etmeliyim ki; sayın çapa’ yı en çok eleştirenlerden birisi benim.
Bilindiği üzere, Ligin ilk yarısında asli görevi olan teknik adamlığını yedeğe ( !) alıp, Es-Es ‘ i düştüğü durumdan kurtarabilmek için -tabir yerindeyse- dişini tırnağına takan ,taraftarın müthiş desteği ve “Bizim çocukların” olağanüstü performansı ile de kazanılan başarıda büyük pay sahibi olan Sayın çAPA ‘ yı , tüm Es-Es sevdalıları gibi bende alkışlamış ve yazılarımda hakkını teslim etmiştim. Ancak Ligin ikinci yarısının başlaması ve transfer tahtasının açılması ile birlikte kadro derinliğine kavuşan ve sportif anlamda başarılı olmasını beklediğimiz Eskişehirspor’ un, istenilen sıçramayı yapamaması üzerine sayın HOCAMIZI;
- Bir türlü kadro istikrarını sağlayamadığı,
- Oyunun akışı içerisinde, rakip takım hocasının hamlelerine reaksiyon gösterilememesi, taktiksel anlamda varyasyon üretilememesi vb. gibi nedenlerle , hocamızın oyunu çözme konusunda sınıfta kaldığı,
- (Bir hafta sonra karşılaşacağımız rakiplerin iyi etüt edilemediği öngörüme dayandırarak) Rakibe göre oyun planının sahaya koyulamadığı,
- Maç içerisinde, rakiplerimizce kazanılan duran topların kullanılması esnasında (-özellikle de kalemize yaklaşık 35-40 metre uzaklıkta olanlarda) defansımızın adam paylaşımı ve yerleşim hatası yapıldığı vb. gibi…gerekçelere dayandırarak “ eleştirmiştim.
BU KERRE;
Hafta sonu İstanbul’ da oynadığımız ve 2-2 ‘ lik sonuçla 1 puan alarak Eskişehir’e döndüğümüz üMRANİYE MAçINDA , sayın çAPA’ yı;
- Takımı ( tıpkı bir önceki Osmanlı deplasmanında olduğu gibi) çok iyi hazırladığı,
- Maçın hemen başında Hakan Aslantaş’ ın atılması ile 10 kişi kalmamamıza ve akabinde golü yememize rağmen oyunu rakip alanda oynatma ısrarı ve bunun sonucunda da ( rakibimizin de eksilmesi ile) öne çıkan stoperlerimiz Erdal Akdarı ve Mevlüt ile- iki kez- beraberlik sayılarının bulunması,
- Orta sahamızın hücuma geçişlerde aktif rol alması sonucunda rakip kalede sık-sık girdiğimiz gol pozisyonları ve direklerde patlayan üç şutumuz,
- İkinci yarının hemen başında stoperlerinin atılması sonucunda dağılan ümraniye defansının toparlanmasına fırsat vermemek için kanada Jesse’ yi orta alana da hücuma katkı sağlayabilecek usta ayaklarımızdan biri olan İssah’ alarak başlanılması,
- Yine Hakan atılması ile defansımızda doğabilecek boşluğu Milinkoviç’ i sol beke çekerek kapatma düşüncesini ,
Ayakta alkışlıyor ve son söz olarak diyorum ki;
BENİM SAHADA GöRMEK İSTEDİĞİM TAKIM İŞTE BU HOCAM…