"Göğüste ağrı ve nefes darlığı hastalığın habercisi"

Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Tamer Turan anne karnında 5-6. haftadan itibaren atmaya başlayan kalbin faaliyetini sağlıklı olarak sürdürebilmesi için oksijen ve enerjiye ihtiyacı olduğunu ve ihtiyacı besleyen damarlara koroner damarlar adı verildiğini söyledi.
Bu koroner damar duvarını kaplayan hücrelerin yapısal bütünlüklerini korumak için kolesterole ihtiyaç duyduklarını belirten Dr. Turan "İhtiyaç fazlası ve atık kolesterol hücrelerden uzaklaştırılır; uzaklaştırılamayan atık kolesterol, hücreler ile damar duvarı arasında birikmeye başlar. Vücut bu birikimi uzaklaştıramasa da üzerine kalsiyum birikimi yaparak engellemeye çalışır, bunun net sonucu olarak da damar duvarında kolesterol ve kireç birikir. Damar elastikiyetini kaybeder ve Atherosclerosis ya da halk arasında damar sertliği adını verdiğimiz hastalık ortaya çıkar. Koroner damarlar tutulduğu zaman koroner damar, koroner kalp ya da iskemik (kanlanma bozukluğu) kalp hastalığı adını verdiğimiz hastalık ortaya çıkar" diye konuştu.
Damardaki daralmanın yüzde 50’yi aştığı ciddi darlık durumunda damardan geçen kanın akış düzeninin bozulduğuna dikkat çeken Dr. Turan "Kan pıhtı halini alarak damarı tamamen tıkayabilir. Bir bölgeyi besleyen kan akımın kesilmesi o bölgedeki kalp kası hücrelerinin ölümüne neden olur ve ‘İnfarktüs’ olarak adlandırılır. Etkilenen bölgenin özelliği ya da genişliğine bağlı olarak kalp yetersizliğinden ani ölüme kadar uzanan tablolar ortaya çıkar. Kalp kasının kendini yenileme ya da kaybedilen kas hücresinin yerine yenisini yapma özelliği bulunmamaktadır" dedi.
Dr. Turan Bu hastalığa yol açan nedenleri "Genetik yatkınlık, hipertansiyon, yüksek kolesterol (özellikle LDL kolesterol), sigara kullanımı, şeker hastalığı, ailevi yağ metabolizma bozuklukları, sedanter (hareketsiz) yaşam tarzı, kötü beslenme (yüksek trans yağ ve kolesterol) ve stres" olarak sıraladı.
Temel belirtilerin göğüste ağrı veya rahatsızlık hissi, nefes darlığı, yorgunluk ve halsizlik, bulantı ve terleme, baş dönmesi veya bayılma olduğunu anlatan Dr. Turan bu belirtilerin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini ve hastaların yüzde 30’unda hiç belirti görülmediğini ifade etti. Belirti ya da yakınması olmayan sessiz kalp hastalarının ya ortaya çıkan krizle ya da herhangi bir sebeple yapılan tıbbı değerlendirmelerde tesadüfen yakalandığını ve bu grupta genellikle kadınlar, yaşlılar ve diyabet hastalarının bulunduğunu sözlerine ekledi.
"Medikal, girişimsel veya cerrahi tedavi uygulanabilir"
Tedavinin, hastalığın ciddiyetine, semptomların şiddetine, bireysel faktörler ve genel sağlık durumuna göre temel olarak üç gruba ayrıldığını belirten Dr. Turan medikal tedavinin ilaç kullanılarak kalbin iş yükünü azaltmak, kan basıncını kontrol etmek, kan kolesterol dengesini sağlamak, kan akışkanlığını artırarak pıhtılaşmayı engellemek için yapıldığını söyledi. Girişimsel tedavilerin, anjiyo salonlarında daralmış koroner damar bölümlerine anjiyoplasti (balonla genişletme) ve /veya stent yerleştirilmesi yoluyla yapıldığını dile getirdi.
Cerrahi tedaviler hakkında bilgi veren Dr. Turan "Vücudun başka bölümlerinden alınan damarların kalbe taşınarak darlık olan bölgenin ötesine kan taşıyacak şekilde yerleştirilmesi ile gerçekleştirilen bypass ameliyatları" olduğunu ifade etti. Hastaların genellikle bu ameliyatlar sırasında kalp-akciğer makinesi adı verilen yapay dolaşıma bağlandığını; kalp ve akciğerin devre dışı bırakılarak operasyonun gerçekleştirildiğini; ardından tekrar çalıştırılarak makineden ayrıldığını anlattı. Son yıllarda çok sayıda damar müdahalesi bile yapılacak olsa yapay dolaşım kullanmadan kalp ve akciğerler çalışırken ameliyat yapıldığını; hastaların hızlı bir iyileşme süreciyle kısa sürede normal yaşama döndüğünü söyledi.
"Bu koruyucu önlemlere dikkat edin"
Bu hastalığa yakalanmamak, varsa da enfarktüs geçirmeden uzun bir ömür sürmeyi sağlamak için en önemli yaklaşımın "yaşam tarzı değişiklikleri ve koruyucu önlemler" olduğunun altını çizen Dr. Turan şunları dile getirdi: "Düşük kolesterollü, düşük yağlı sağlıklı beslenme alışkanlığı geliştirmek, tahıllı, yüksek lifli, meyve, sebze ağırlıklı düşük tuzlu gıdalar içeren kalp koruyucu diyetler uygundur. Sigara ve alkol tüketimini azaltmak, hareketsiz yaşam tarzını değiştirerek, yürüyüşler, egzersiz uygulamaları faydalı olacaktır. Stresli hayat tarzından uzak kalmak, gerekirse meditasyon ve yoga uygulamalarından yararlanmak olumlu olur. Düzenli sağlık kontrolleri, hastalığın erken yakalanması ve krizin önlenmesi ile uzun ve sağlıklı bir hayat sunacaktır. Ailevi yatkınlık olan bireylerde, erkeklerde 40 yaş, kadınlarda menopoz sonrası mutlaka düzenli kardiyoloji kontrolleri önerilmektedir".
Kaynak: İHA