2025 yılında eğitim alanında çeşitli sorunlar yaşandı. Eğitim alanında geçmişten gelen ve 2025 yılında da devam eden sorunlar ile ilgili Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Özkan Demirkol, değerlendirmelerde bulundu.
2025 Yılında da eğitim sorunlarının derinleştiğini aktaran Demirkol, 2025 yılı eğitim-öğretim süreci, eğitim sistemimizin uzun süredir çözülemeyen yapısal sorunlarının devam ettiğini gösterdiğini belirtti. Demirkol, “Eğitim emekçilerinin, öğrencilerin ve velilerin beklentileri karşılanamazken; alınan kararların sahadaki gerçeklerle yeterince örtüşmediği görülmüştür. Okullarımıza yeterince ayrılmayan ödeneklerden kaynaklanan bütçe açığı, bağış, aidat gibi adlarla velilerin üzerine yıkılmıştır. Okullardaki, temizlik malzemesi, yardımcı personel eksikliği ve güvenlik görevlisi tahsisi yapılmamasından kaynaklı okul idareleri bu açığı okul aile birlikleri üzerinden velilerin sırtına yüklemek zorunda kalmışlardır. Öğretmenler açısından 2025 yılı; güvencesizliğin, belirsizliğin ve keyfi uygulamaların arttığı bir dönem olmuştur. Resen yer değişiklikleri, öğretmenlerin yaşam düzenlerini altüst etmiş; aile bütünlüğü, mesleki verimlilik ve çalışma barışı hiçe sayılmıştır. Öğretmenlerin iradesi yok sayılarak yapılan bu uygulamalar, eğitimde istikrarı bozmuş, okullarda ciddi motivasyon kayıplarına yol açmıştır. Proje okullarına yapılan atamalarda ise şeffaflıktan ve liyakatten uzak bir tablo ortaya çıkmıştır. Objektif ve denetlenebilir kriterler yerine, keyfi değerlendirmelerin öne çıkması; yıllardır emek veren öğretmenlerin dışlanmasına neden olmuştur. Proje okulları, nitelikli eğitimin adresi olması gerekirken, adaletsiz uygulamaların simgesi hâline getirilmiştir” diye konuştu.
“Velilerimiz Nefes Alamaz Hale Geldi”
Öğrenciler açısından bakıldığında sınav odaklı, rekabetçi ve ezberci eğitim sisteminin 2025 yılında da değişmediğini söyleyen Demirkol, okullar arasındaki fiziki ve akademik imkân farklılıklarının büyüdüğünü özellikle dezavantajlı bölgelerde nitelikli eğitime erişim ciddi bir sorun olmaya devam ettiğini kaydetti. Demirkol, “Deprem nedeniyle yıllar önce boşaltılan okullarımızla ilgili ne yazık ki 2025 yılında da çözüm üretilememiş, okul binalarının yapımına ya hiç başlanmamış, ya da tamamlanmadığı için pek çok mahallede ikili eğitim devam etmektedir. Tam gün eğitim ve ikili eğitim yapan okullarımızda ders sürelerinde ki eşitsizlikler öğrencilerimizin akademik gelişimleri ve pedagojik açıdan kabul edilemez. Artan enflasyon ve ekonomik kriz, velilerimizi nefes alamaz hale getirmiştir. Kantin fiyatları el yakarken, aileler çocuklarının beslenme çantasına bir meyve dahi koymakta zorlanmaktadır. Defalarca dile getirdiğimiz "Her Çocuğa Bir Öğün Ücretsiz Yemek" talebi, 2025 bütçesinde de görmezden gelinmiş, bununla ilgili görüşülmekte olan 2026 bütçesinde de gerekli planlama yapılmamıştır. Asgari ücretle, açlık sınırının altında ücretlerle geçinmeye çalışan yoksul halkın çocukları açken, hangi "maarif modelinden" bahsediyorsunuz?” sözlerini kaydetti.
“Öğrenciler Ucuz İş Gücü Olarak Görüldü”
Öğrenci kenti olan Eskişehir’de, üniversite öğrencilerinin birçoğu hem çalışıp hem okumak zorunda kaldığını ifade eden Demirkol, üniversitelerde hak arayan öğrencilerin rektörlük emriyle özel güvenlik görevlileri tarafından darp edildiğini ve insan hakları ihlalleri yaşandığını dile getirdi. Demirkol, “Yine akademik, idari ve yardımcı hizmetler personelleri üzerinde baskı ve mobbing uygulamaları 2025 yılında da artarak devam etmiştir. Bilimsel ve laik eğitimin olması gereken kamusal eğitim ÇEDES ve benzeri protokollerle sarsılmaktadır. Okullarımız, pedagojik formasyonu olmayan dini vakıf ve derneklerin faaliyet alanına dönüştürülmüştür. Eğitim sisteminin bir diğer sorunlu alanı ise Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulamalarıdır. MESEM’ler, mesleki eğitimi güçlendirmek yerine; çocuk işçiliğini yaygınlaştıran, öğrencileri eğitim ortamından koparan bir yapıya dönüşmüştür. Öğrenciler ucuz iş gücü olarak görülmekte, pedagojik ve sosyal gelişimleri geri plana itilmektedir. Bu uygulamalar, çocukların üstün yararını değil; piyasaların ihtiyaçlarını önceleyen bir anlayışın sonucudur. Eğitim emekçileri olarak; okullarımızın birer ticarethaneye, öğrencilerimizin ise ucuz iş gücü veya mürit haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.