Kamu İşveren Heyeti, 8. Dönem Toplu Sözleşme için son teklifini sundu. Heyet, 2026 yılı ilk altı ayı için yüzde 11, ikinci altı ayı için yüzde 7, 2027 yılı ilk altı ayı için yüzde 4 ve ikinci altı ayı için 4 zam teklifinde bulundu.
Yaşanan süreçten memur emeklileri de etkilenecek. Sürece dair Tüm Emeklilerin Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Ali Paşa Şanlı açıklamalarda bulundu.
Şanlı, “İşçi sendikaları, başta Türk-İş ve Hak-İş olmak üzere, iktidarla yaptıkları sözleşmelerle işçilerin haklarını yok saydılar. Açık söylemek gerekirse, işçi ve emekçi kesimini resmen sattılar. Bu durum, kamuda çalışan memurların da benzer bir tabloyla karşı karşıya kalacağının göstergesiydi. Memurlar açısından yetkili sendika olan Memur-Sen’in, siyasi iktidara yaslanan bir yapıya sahip olması nedeniyle çalışanların hakkını savunması mümkün değildir. Bu, hem işçiler hem de memurlar için geçerlidir. Sendikalar kendi tabanlarının tepkisinden dolayı karşı bir duruş sergilese de, kamu çalışanlarının toplu sözleşme hakkı yoktur. Yapılanlar yalnızca görüşmedir. Masada işveren olarak devlet teklif sunar, sendikalar da karşı teklif yapar. Bu görüşmelere Kamu-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen katılır. Ancak toplu sözleşme olmadığı için sonuç, genellikle Uzlaşma Heyeti’ne gider. Heyet neyi kabul ederse, kamu çalışanları da onu kabullenmek zorunda kalır. Yetkili sendika olan Memur-Sen ise topu iktidarın sahasına atmış, çalışanları çaresiz bırakmıştır. Böylece adaletsiz gelir dağılımı devam etmektedir” diye konuştu.
Kamu çalışanlarının yoksulluk sınırının altında maaş aldığını aktaran Şanlı yoksulluk sınırının 90 bin liraya dayanmışken memurların maaşlarının 50-60 bin lira seviyesinde olduğunu kaydetti.
Şanlı, “Memur emeklileri daha da sıkıntılıdır. En düşük memur emekli maaşı 22 bin lira, diğer emeklilerin maaşı ise 16 bin 881 liradır. Oysa açlık sınırı 36 bin lirayı aşmıştır. Bu, gelir adaletsizliğinin açık göstergesidir. Emekliler, kendi hakları için örgütlenmedikçe ve demokratik tepkilerini ortaya koymadıkça, ne mevcut iktidar ne de gelecektekiler haklarını verecektir. Şu anda 16 milyonu aşkın emekli, asgari ücretlilerle birlikte 20 milyonu aşan bir kesim açlık sınırının altında yaşamaktadır. En az 25-40 yıl çalışan emekliler aynı maaşa mahkûm edilmektedir. Bu, büyük bir haksızlıktır. Bugün hükümet varmış gibi görünse de, aslında Çalışma Bakanı’nın da Maliye Bakanı’nın da bir yetkisi yoktur; tüm yetki Cumhurbaşkanı’ndadır. Dolayısıyla bu adaletsizliği giderecek olan da odur. Cumhurbaşkanı, emeklilerin aldığı maaşla bir ay geçinmeye çalışsa, durumun vahametini bizzat görecektir. Emeklilerin tek çözümü örgütlenmek ve hakları için mücadele etmektir. Sessiz kaldıkça hiçbir kazanım elde edilemez. Emekliler büyük bir kitleyi oluşturuyor ve seçimleri belirleme gücüne sahip. Bu gücün demokratik yollarla kullanılması şarttır. Biz de Tüm Emeklilerin Sendikası olarak bildiri dağıtarak, sokakta taleplerimizi haykırarak mücadelemizi sürdürüyoruz. Çünkü başka bir yol yok. Emekliler sessiz kaldıkça yok sayılacak, mücadele ettikçe haklarını kazanacaktır. Hep söylüyoruz: Emekli olmak, siyasi düşünce veya inanç fark etmeksizin herkes için insanca yaşama hakkı demektir. Biz sadaka değil, hakkımız olanı istiyoruz” şeklinde konuştu.