LİMAK ve İÇTAŞ holdinge bağlı Yeniköy-Kemerköy enerji AŞ tarafından Muğla Akbelen – İkizdere sınırındaki zeytinlikler sayılmaya başlandı. Zeytinlikleri korumaya giden köylülerin gözaltına alınmasına Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu oturma eylemi ile tepki gösterdi. Platform üyeleri Köprübaşında bir araya gelerek yaşananları protesto etmek için oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemde Platform Üyesi Özlem Bahçeci, açıklamalarda bulundu. Bahçeci, “İÇTAŞ ve LİMAK holding bu kıyıma, AK Parti milletvekillerince meclise sunulan ve AK Parti MHP oylarıyla mecliste kabul edilen Maden kanunu hakkındaki torba yasa sayesinde girişebildi. Yasada yer alan ve sermayeye adrese teslim geçici madde ile Zeytinlikler özel olarak hedef alındı. 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu delinerek maden şirketlerine imtiyaz sağlandı. Muğla yöresindeki termik santrallere kömür sağlamak için Kanun teklifi ekinde yer alan iki adet kroki ve koordinat tablosunda belirtilen ve bugün LİMAK holdingce kıyımı başlatılan Akbelen ve İkizköy’deki zeytinlikler termik santrallere kömür olacak! Bu yasa Madencilere ve Enerji Şirketlerine “Kıyak Yasası”dır. Bu yasayla , Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve ekosistemin yaşamsal hakları hiçe sayılmıştır. Maden ve enerji şirketleri için dikensiz gül bahçesi yaratılmak istenmiştir” ifadelerini kullandı.
“Sermaye Gruplarına Peşkeş Çekiliyor”
Maden yasası ile çevre etki değerlendirme süreçlerinin işlevsizleştirildiğini aktaran Bahçeci, kamuoyu ve yargı denetimine ve itirazlara engel olmak için çevre etki değerlendirme (ÇED) muafiyetinin genişletildiğini kaydetti. Bahçeci, “Bu yasayla, Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler tanındı. ‘Stratejik veya kritik’ olarak tanımlanan madenlere ilişkin izinlerin verilmediği durumlarda, nihai kararı, cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen cumhurbaşkanı yardımcısının başkanlık ettiği kurul verecek. Stratejik ve kritik olarak tanımlana madenlere ilişkin şirketlere izin verilmese dahi bu kurul devreye girerek izinleri verecek. Yine yasayla, ormanlar 2 yıl bedelsiz madencilere tahsis edilebilecek. Ruhsatsız enerji tesisleri ve kaçak yapılar yasallaştırıldı, yıkım kararları iptal edildi. Bu yasa, Anayasa’nın 56. maddesi ("Sağlıklı çevre hakkı") ve 169. maddesi ("Ormanların korunması") açıkça ihlal ediliyor. Doğamızı ve yaşam alanlarımızı şirketlerin yağma ve talanına açıyor. Tüm bu yaşananlardan görülüyor ki iktidar ve bağlı sermaye grupları ülke tarihinde eşi görülmemiş bir doğa talanına girişti. Sermayenin çıkarları için halkın tapulu arazileri bahçeleri tarlaları “ kamulaştırma” adı altında sermaye gruplarına peşkeş çekiliyor. Şehrimizde de Alpagut Atalan’da gerçekleştirlmek istendiği gibi ormanlarımız suyumuz, havamız yaşam alanlarımız maden şirketlerince talan edilmek isteniyor. Artık yeter. Doğamızdan ve yaşam alanlarımızdan elini çek. Yarattığın yıkıma ve talana son ver. Çağrımızdır, bu yasa iptal edilsin. Zeytinlikler, ormanlar, su havzaları ve tarım ve yaşam alanları sermayeye feda edilemez. Doğanın ve yaşam alanlarımızın sesi olmak için tüm halkımızı mücadeleye, iktidarın talan ve yağma projelerine karşı bulunduğu her alanda ses yükseltmeye çağırıyoruz” şeklinde konuştu.