Eğitim İş Anadolu Üniversitesi Eczacılık girişi önünde eylem gerçekleştirdi. Eylemde Eğitim İş Şube Başkanı Fadime Arslan açıklamalarda bulundu.
Arslan, “Rektör atamaları Cumhurbaşkanı'nın iki dudağı arasında! Anayasa Mahkemesi'nin rektör atamalarını iptal etmesine rağmen bu karar tanınmamış ve üstüne 56 üniversiteye anayasaya aykırı biçimde rektör atanmıştır. Bu, sadece bir anayasa ihlali değil, üniversite özerkliğine açık bir saldırıdır. İktidar AYM kararlarını tanımadığı ve uygulamadığı gibi, Meclis’e yeni bir yasa teklifi sunarak, Cumhurbaşkanına; YÖK üyesi ve üniversite rektörü atama anlamında tam yetki getirilmesini hedeflemektedir. Akademik kadrolar, bilimsel liyakate göre değil, siyasi sadakate göre şekilleniyor. Üniversitelerde yandaşlara yönelik kişiye özel kadroların açılması adeta normalleşmiştir. Üniversitelere yeterli akademisyen kadrosu da verilmiyor. Araştırma görevlisi sayısı 2022'de 52 binken, 2025'te 39 bine düşmüştür! 2025 yılında devlet üniversitelerine ayrılan toplam bütçe 487 milyar TL. Aynı yıl Diyanet İşleri Başkanlığı'na ayrılan bütçe ise 130 milyar TL. Üniversitelerimizin birçoğu teknik donanım, kütüphane, laboratuvar, derslik, yurt ve kampüs açısından yetersiz. Bilimsel üretimin temel unsuru olan araştırma ve kongre katılım imkanları, bütçe yetersizliği nedeniyle sekteye uğramıştır. Bu tablo ülkenin bilime değil, itaate yatırım yaptığını açıkça göstermektedir” sözlerini kaydetti.
“İktidar Öğrencileri Düşman Olarak Görüyor"
Üniversitelerde verilen eğitimin niteliğinin düştüğünü aktaran Arslan, 2016 yılında University Ranking by Academic Performance URAP’da akademik performansda ilk 1000’de Türkiye’de 18 üniversite yer alırken 20223 yılında rakamın 9’a düştüğünü dile getirdi.
Arslan, “Türkiye, bilimsel yayın kalitesi açısından birçok Orta Doğu ülkesinin bile gerisinde yer almaktadır. Üniversitelerimiz adeta liseden hallice yapılara dönüşmüştür. Akademik ve mali özerkliği olmayan, rektörler eliyle eşe dosta akademik unvan dağıtılan yerler olmuştur. Bu politikalar birkaç yıl daha sürdürülürse Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke Türkiye üniversitelerinden mezun olanlara denklik belgesi vermeyecektir. Bunun küresel ekonomide karşılığı, gençlerimizin ellerindeki diplomalarla yurt dışında çalışamamaları olacaktır. Üniversiteler, liyakat yerine iktidara bağlılık esasına dayalı olarak atanan yöneticiler eliyle adeta siyasallaştırılmış, özgür düşüncenin ve bilimsel üretimin engellenmeye çalışıldığı kurumlar haline getirilmiştir. Söyleşi, anma, eğlence gibi etkinlikler bile çağdışı gerekçelerle yasaklanırken, iktidarın sırtını sıvazladığı gerici yapılar üniversitelerde hakim hale getirilmiştir. 6 yaşında bir çocuğun evlendirilmesini savunarak pedofiliyi meşrulaştıran Nurettin Yıldız isimli sapkının üniversitelerde konuşturulması, bu ülkenin eğitim sisteminin nasıl bir çöküş içinde olduğunu tescillenmesi olmuştur. AK Parti iktidarı kendisine boyun eğmeyen, itaat etmeyen üniversite öğrencilerini adeta düşman olarak görmektedir. Bu ülkenin en başarılı öğrencilerini haklarını aradıkları için tutuklamanın hiçbir meşru gerekçesi olamaz” ifadelerini kullandı.
“Hukuksuz İşlemleri Yargıya Taşıyacağız”
Üniversitelerdeki idari ve teknik personelin görmezden gelindiğini ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kaldıklarını ifade eden Arslan, Görevde Yükselme ve Unvan değişikliği sınavının merkezi olarak her yıl açılmamasının ve mülakat uygulamalarının haksızlıklara yol açmakta olduğunu dile getirdi.
“Bu sınavlar her yıl en az iki kez yapılmalı ve atamalar bu sınav sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir. Ayrıca bu sınavlar, sadece şef ve şube müdürlüğü gibi kadroları değil, fakülte/enstitü/yüksekokul sekreteri ve daire başkanı gibi kadroları da kapsamalıdır. İdari personelin çalışma ortamları fiziki olarak yetersizdir. Döner sermaye payları adil bir şekilde dağıtılmamaktadır. Kamu personelinin önemli bir bölümü için yapılan ek gösterge değişiklikleri, teknik hizmetler sınıfında çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına yapılmamıştır. Bu unvanlarla çalışanların ek göstergeleri 4800-6400 aralığında olmalıdır. Ülkemizin bilimsel geleceği, aydınlık yarınlarımız için üniversitelerin özerk, demokratik ve özgür yapıya kavuşması elzemdir. 12 Eylül darbesinin mirası olan YÖK kaldırılmalı, üniversiteler siyasi otoritelerden bağımsız, demokratik birer eğitim ve araştırma kurumu olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Üniversitelerin yönetim mekanizmalarının demokratik ve katılımcı yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir. Üniversitelerimizde sürdürülmekte olan özerkliği yok eden müdahaleci politikalar ve akademisyenler, öğrenciler ve idari personel üzerindeki baskılar derhal sonlandırılmalıdır. Yükseköğretime yeterli bütçe ayrılmalı, üniversiteler kamu yararına ve evrensel bilginin ve bilimin üretildiği, ARGE çalışmalarının güçlendirildiği bilim yuvaları haline getirilmelidir. Bilimsel özgürlükler kullanılırken, toplumun gereksinimleri ve öncelikleri temel alınmalı, araştırma alanları bilimsel gelişmeler doğrultusunda seçilmeli, eğitim ve öğretim programları ile ders içerikleri akademik gelişmelere uygun olarak düzenlenmelidir. Akademik ve idari personelin maaş, çalışma koşulları, mesleki ve özlük hakları insanca yaşama ve çalışma koşullarını sağlayacak ve liyakati esas alacak şekilde düzenlenmelidir. Üniversitelerin özgürlük ve özerklik mücadelesine olan desteğimizi kararlılıkla sürdürecek, hukuksuzca yapılan işlemleri yargıya taşıyacağız. Üniversitelerimizi kurtarmak için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz”
Kaynak: Haber Merkezi