25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün yalnızca bir anma ya da farkındalık günü olmadığına dikkat çeken Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, “Bu tarih, kadınların yüzyıllardır sürdürdüğü eşitlik mücadelesinin, yaşam hakkı savaşının ve özgürlük talebinin tüm dünyaya yeniden hatırlatıldığı gündür. Bugün aynı zamanda, devletlerin, toplumların ve kurumların, kadınlara yönelik şiddet karşısındaki gerçek tutumunun sorgulandığı bir aynadır” dedi. Başkan Kurt, Mesajına şu sözlerle devam etti: “2025 yılında, daha yıl bitmeden en az 408 kadın erkek şiddeti yüzünden hayatını kaybetti. Bu kayıpların her biri; bir evladın annesini, bir çocuğun geleceğini, bir toplumun vicdanını yakan geri dönülmez acılardır. Bu cinayetler bir kader değil, ihmallerin sonucudur. Uygulanmayan yasalar, caydırıcılıktan uzak cezalar, cinsiyet eşitliğini reddeden politik tercihler ve toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan söylemler, şiddetin büyümesine zemin hazırlamaktadır.
Kadına yönelik şiddet bireysel değildir; politiktir. Kadını aile içinde tanımlayan, onu kamusal yaşamdan dışlayan, eşitlik taleplerini itibarsızlaştıran her yaklaşım şiddetin bir parçasıdır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla kadınların yaşam güvencesi zayıflatılmış; kadın cinayetleri, şiddet, taciz ve istismar karşısında devletin koruyucu mekanizmaları daha kırılgan hale gelmiştir. Bu politikalara sessiz kalmak, şiddetin sürmesine göz yummaktır.
Odunpazarı Belediyesi olarak, kadınların özgürce yaşayabildiği, sokakta, işte, evde güvende hissettiği bir kent inşa etmek için kararlılıkla çalışıyoruz. Kadın dayanışmasını büyüten, eşitlik politikalarını merkeze alan ve şiddet karşısında tek bir adım geri atmayan bir yerel yönetim anlayışını sürdürüyoruz. Danışmanlık hizmetlerinden, eğitim programlarına ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarına kadar her alanda üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz.
Buradan bir kez daha açıkça ifade ediyorum: Kadına yönelik şiddeti, şiddeti besleyen ayrımcı zihniyeti ve buna sessiz kalan tüm siyasi yaklaşımları güçlü bir şekilde kınıyorum. Kadınların yaşam hakkını savunmak bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bu mücadele yalnızca kadınların değil; demokrasiye, eşitliğe ve insan haklarına inanan herkesin ortak mücadelesidir.
Kadınların özgür, eşit ve güvende yaşadığı bir Türkiye mümkün. Bu kararlılıkla yan yana durmaya, sesimizi yükseltmeye ve değişimi birlikte yaratmaya devam edeceğiz.”