İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Bursa Yönetim Kurulu Üyesi Oytun Gökten, kamuda çalışan mühendislerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara dikkat çekti. Gökten, “Yeni atanan bir mühendisin bugün ev sahibi olma şansı neredeyse sıfır maalesef ki. Eğer ailesinden bir desteği yoksa kendini barındıracak şekilde bir ev sahibi olma şansı yok gibi bir noktaya geldi. Bundan dolayı sadece mühendis eksenine yaklaşmak da doğru olmaz. Bütün çalışanların ciddi anlamda bir enflasyondan kaynaklı bir geçim derdi yaşıyor. Bu mühendislik noktasında bu tabii bizleri daha çok etkilemeye başladı son süreçte. Neden? Çünkü hem okurken çok zorlanıp hem çalışırken çok zorlanıp hem de bir de üstüne geçim sıkıntısı yaşamak, bütün mühendisleri gerçekten ciddi anlamda olumsuzluğa sürükledi. Kamu mühendisleri de bundan payını fazlasıyla aldı. Bir ODTÜ mezunu bir mühendisin artık hayali kamuda mühendis olmak haline dönmüş. Sebebi ne? En azından diyor ki hiç değilse şurada sabit bir param olsun. Oraya girdiğinde de sadece karın tokluğuna ben sadece geçineceğim ve hayatım bir şekilde idare edecek diyor” diye konuştu.
“Yıpranma payı almıyoruz”
Kamu mühendisleri ismiyle bir platformun oluştuğunu kaydeden Gökten mühendislerin elde etmek istediği hakları ile ilgili değerlendirmelerde bulun Gökten, “Bu platform çünkü neden oluştu? Bunlar hiçbir şey, bu tepkiler durduk yere olmaz. Sonuçta bir sıkıntı yaşandı. Bu sıkıntılar hükümet tarafından çözülmedi. Başka bir noktaya götürüldü. Öyle olunca da bir kamu mühendisleri kendi içerisinde bir organizasyonun içine girdiler. Daha sonrasında da sendikalaşmaya gittiler. Ama bu konuda tabii benim küçük bir eleştirim var. Bu kadar bölünüp parçalanmak aslında emek mücadelesini biraz zedeledi. Bir kere mühendislik etiğinin, mühendislik etik kavramının gerçekten artık saygı duyulur bir hale getirilmesini ilk olarak talep ediyoruz. Diğer anlamda bizim mesleki denetim anlamında bir sigortalanmaya ihtiyacımız var. Tam anlamıyla bütün unsurları biz oluşturmuyoruz ama sorumluluk bizlere yükleniyor. Nedenini çok basit anlatmak gerekirse son yaşanan Hatay depreminde yaklaşık 600'e yakın meslektaşımız şu anda hapishanede maalesef suçlanmış boyutta maalesef attığı imza yüzünden ciddi anlamda sorumluluk yüklenmiş durumda. Bununla ilgili bir denetim sigortası, bununla ilgili bir denetleme sigortası talep ediyoruz. Bunun yanında yıpranma talep ediyoruz. Mesela Taşrada çalışan mühendisler, örneğin her gün 40-50 km yol gidiyor. Çeşitli riskler ile karşı karşıya kalıyor. hiçbir şekilde bir yıpranma payı alınmıyor. Bununla ilgili gerek erken emeklilik gerekse de yıpranma primi adında adı altında bir şeylerin olması gerektiğine inanıyoruz. Bu bizim en büyük taleplerimizden bir tanesidir” şeklinde konuştu.
“Ödüllendirilmiyor cezalandırılıyoruz”
Mühendislerin İhracat primi ile ödüllendirilmesi gerektiğini söyleyen Gökten ödüllendirilmek yerine cezalandırıldıklarını savundu. Gökten, “Bor madeni üzerinden bir talep var ve ciddi anlamda ihraç ediliyor. Yüzde95'i ihraç ediliyor. Bunu üreten mühendisler, bunu yapan mühendisler ama hiçbir şekilde ihracat primi ya da herhangi bir üretim primi adı altında ek bir gelirle ödüllendirilmiyorlar. Hatta cezalandırılıyorlar. Nedenini de söyleyeyim. Giyim yardımları alıyorduk. Son tahlilde bunlar da kesildi. İşte yeni dönemde bunu daha iyi noktaya getireceklerini söylüyorlar. Sahada sözle kazandığımızı düşünüyoruz ama maalesef yetkili sendikanın etkisiz mücadelesi yüzünden masada kaybediyoruz. Bu gerçeği unutmamak gerekiyor. Mühendislik etiği demiştim bunu da çok zorlamaya başladılar son dönemde sebebi de liyakatsiz tutum ve aynı zamanda siyasetin kamuya içine girmiş olması yani bir devletten çıkıp artık bir parti devleti olma yolunda ilerleyişimizden kaynaklanıyor. Bunlar da tabii mühendisliği, sendikal mücadeleyi, oda mücadelesini her şeyi etkilemeye başladı. Diğer taraftan mesleğimizin değerinin düşmesinin sebeplerinden bir tanesinde meslek odalarımızın güçsüzleşmesinden kaynaklanıyor. Yani meslek odalarımız ne zaman güçsüz hale geldi, mesleğimizin değeri de, etiği de o kadar aşağılara çekildi. Burada da hep beraber mücadele gerekiyor. Ben iki dönem KESK Üst Kurul delegeliğini yaptım. Orada yaklaşık 30 tane farklı ülkeden temsilci gelirdi. Onların işte işçi temsilcileri de memur temsilcileri çalışan temsilcileri. Yanlış hatırlamıyorsam Polonya temsilcisiydi. Bir cümle kullanmıştı hala söylerim hep anlatırım. Arkadaşlar haklı olmamız yetmiyor aynı zamanda güçlü olmak zorundayız diyor. Bizlerin, mühendislerin, çalışanların haklını gerçekten alabilmesi için önce haklı olması yetmiyor. Güçlü olmak gerekiyor. Sendikal anlamda, meslek odaları anlamda, demokratik kitle örgütleri anlamında bir araya gelmeleri gerekiyor ki bu yaşanan sıkıntıları daha hızlı bir şekilde çözsün. Nihayetinde yaşanan ekonomik sıkıntılar mühendisler tarafından yapılmadı. Siyasi iradenin yanlışları tarafındandır ama bedelini mühendisler ve bütün çalışanlar özelinde bizler ödemek zorunda kalıyoruz” sözlerini kaydetti.