Seçimlerin üzerinden 5 gün geçti.
Hala, kazananların sevinci ya da kaybedenlerin üzüntüsü devam ediyor mu bilemiyoruz ama Psikiyatri uzmanlarının yaptığı “sandık sonrası psikolojik durum tespiti” ne göre, bu işin 10 gün içinde bitmesi gerekiyor.
çünkü:
Seçim sonuçları sonrası, kaybedenin hayal kırıklığı ve acısı ile kazananın yaşadığı sevincin süresi, her ki taraf için de 15 gün sürüyormuş.
Yapılan tespitte duygusal bir toplum olduğumuzdan söz ediliyor.
Toplumda yaşayanların karar verirken duygularıyla karar verdiği söyleniyor.
Seçimler için de aynı durumun söz konusu olduğu belirtilerek:
-“mantık- Hafıza ve duygular sıralamasında, Duygular yüzde 60, Akıl ve mantık yüzde 20, hafıza ise yüzde 20 paya sahip. Bu oranlar doğrultusunda seçim yapıyoruz. Böyle olunca da en büyük payı vererek duygularımızla yaptığımız seçim sonuçlarının olumlu çıkması halinde sevinç, sonuçlarının olumsuz çıkması halinde ise, büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor” deniliyor.
Dahası…
Bu yüzden, sandıktan beklediği sonuç çıkmayanlar ve böylece oyunun boşa gittiğini düşünenleri, demoralizasyon dediğimiz, 2 hafta sürecek bir moral bozukluğu döneminin beklediği ifade ediliyor.
Bu 2 haftalık süre içinde, kişinin zevk aldığı etkinliklerden biraz soğuyup, uzaklaşma eğiliminde olacağı özellikle belirtilirken “Eğer bu süre 2 haftayı geçiyorsa mutlaka bir hekime görünün” tavsiyesinde özellikle bulunuluyor.
O yüzden…
Seçimlerin yapılmasının üzerinden henüz 3 gün geçti.
Hala, seçimin sevincini ve üzüntüsünü, etkileriyle birlikte ilk günkü gibi yaşıyorsanız, 2 haftanın dolmasına önünüzde sadece 12-13 gün kalmış demektir.
Eğer bu 12-13 günün sonunda, durumunuzda bir değişiklik olmazsa, uyarıyı dikkate alıp bir hekime görünmenizde yarar var.
çünkü bu durum normal değil, hatta depresyona işaret de bir durum içeriyor…
Bizden söylemesi…
.....
İntikam oyları…
İnsan niçin kendi partisine oy vermez?
Birkaç sebebi var bunun…
1-Genel başkanı beğenmez, ifrit olur…
2-Partinin ilke ve söylemlerinin değişmesine kızar…
3-Partinin gösterdiği adaylar içine sinmez.
4-Kendini partinin üzerinde gören, “Ben varsam parti var” diye düşünen, elindeki gücü şantaj aracı gibi kullanıp, her dediği yerine getirilen insanlara ders vermek ister…
Bunun dışında…
İktidarın önünün kesilmesi adına, kendi düşüncesine yakın bir partiye, sırf o seçime özel oy verme de olabilir ama yukarıdaki ilk dört madde, insanların kendi partisine oy vermeme gerekçelerinin başında gelen ilk 4 maddedir.
Partili, partisine vermediği bir tek oyla, genel başkanından, partiyi yönetenlerden, hak etmediği şekilde aday olanlardan, hak etmeyen isimleri aday gösterenlerden ve partinin üzerinde olduğunu zannedenlerden resmen intikam alır.
Genel Başkan, Parti yönetimleri, hak etmeyen adayları gösterenler ve kendini partinin üzerinde görenler buna devam ettiği sürece, intikam oyları verilmeye devam edip gider…
.....
İlk’ler hep onu buldu.
Eskişehir’in 7 milletvekili hafta sonu yapılan seçimle belli oldu.
Milletvekillerinden biri de İYİ partinin vekili Arslan Kabukçuoğlu.
Kabukçuoğlu ilk’lerle anılacak.
Şöyle ki:
Yeni kurulan partinin atanan ilk il başkanı oldu.
Yeni kurulan partinin seçilmiş ilk il başkanı da oldu.
Yeni kurulan partinin ilk Eskişehir milletvekili de oldu Arslan kabukçuoğlu.
öte yandan…
24 Haziran seçimleri ile ilgili hemen hemen tüm partilerin il başkanları istifa edip milletvekili adayı oldu.
Ancak…
İl başkanları arasından milletvekili olabilen tek isim yine Arslan Kabukçuoğlu oldu…
Yukarıda da söyledik ya…
Eskişehir’de Arslan Kabukçuoğlu ilerde ilklerle anılacak…
....
Siyaset de böyle bir şey işte…
Temel elindeki çatalı tabaktaki zeytin’e geçirmek için 20 dakika uğraşmış.
bir türlü denk getiremiyormuş.
Dursun almış elinden çatal’ı.
Bir defada zeytin’e saplamış ve vermiş Temel’e…
Temel: “Tabi saplarsın! Ben yordum, sen tuttun”
Siyaset de böyle bir şey.
Uğraşırsın Belediye Başkanı ya da milletvekili olmak için.
Gece gündüz uğraşırsın.
Yapmadığın hiçbir şey kalmaz.
Her defasında başarısızlığa uğrasan da yine her defasında hedefe biraz daha yaklaşırsın.
Tam ortam istediğin hale gelir, hedefe tek bir adım kalır.
Senin yerine bir başkası gelir ve senin yıllarca ulaşamadığın hedefe hiçbir emek harcamadan ulaşıverir.
O’nun hedefe ulaşmasının altında büyük ölçüde senin verdiğim mücadele vardır.
İşte bu duruma çoğu zaman “Karıncalar toplar, deve gelip bir lokmada yer” de denir…