ABANT TOPLANTILARI!

AKP Grup Başkanvekillerinden Ayşenur Bahçekapılı, hükümetin, "PKK açılımı" politikasının bir sonucu, anayasanın değiştirileceğini belirterek, "Demokratikleşmek için Türklük tanımının, anayasadan çıkması gerektiğini"...

AKP Grup Başkanvekillerinden Ayşenur Bahçekapılı, hükümetin, "PKK açılımı" politikasının bir sonucu, anayasanın değiştirileceğini belirterek, "Demokratikleşmek için Türklük tanımının, anayasadan çıkması gerektiğini" gündeme getirmişti.
Her yıl yapılan, Abant Toplantılarında da bu tür konular güdeme getirildi. Nitekim 26. Abant Toplantısı, 9-11 Mart günleri, Abant Palas Oteli'nde, yapılmıştı. Yeni Anayasa tartışıldı. Toplantıda. "Vatandaşlık ve Kimlikler, Ana Dilde Eğitim, Üniter Devlet-Özerklik Dengesinde Yerel Yönetimler, İnanç Özgürlüğü, Diyanet ve Din Dersleri, Yeni Anayasada Cumhurbaşkanının Konumu," başlıklı beş oturum yapılmıştı.
Toplantı sonrası, yayınlanan sonuç bildirgesinde, ilginç ve dikkat çeken öneriler yer aldı. Anayasa' nın, başlangıç noktasında, İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan onuruna saygı dışında, Anayasa'nın dibacesinde herhangi bir ifade olmamalıdır önerisi kabul gördü. Mevcut Anayasa' nın, değiştirilemez hatta teklif bile edilemez maddeleri, hususunda bir açıklama yapılmadı.
Toplantıda, "TÜRK" kavramı kabul görmedi. Nitekim "Anayasa'da vatandaşlığı tanımlamaya gerek yoktur ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olduğu mahallerde doğan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olmadığı mahallerde, vatandaş anne, ya da babadan olanların vatandaşlığı kanunla düzenlenir" önerileri kabul gördü. Toplantıda,"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, anne ya da babadan olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır." ifadeleri bile kabul görmedi. Yani "TÜRK" Kavramının, anayasa da yer almaması istendi. Oysa azınlıklar bile, aynı kanıda değildir.
Nitekim Patrik Bartholomeos bile, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda vatandaşlık tanımı yaparken, "TÜRK DEVLETİNE VATANDAŞLIK BAĞIYLA BAĞLI OLAN HERKES, DİN, MEZHEP, DİL VE ETNİK KÖKEN GÖZETMEKSİZİN TÜRK'TÜR, TÜRKLÜK, BÜTÜN TÜRK VATANDAŞLARININ BERABERCE VARLIĞININ VE DAYANIŞMASININ İFADESİDİR." diye konuşmuştu.
Ayıca Türk kavramı, her zaman dışlayıcı değil, içselleştirici, ayrıştırıcı değil birleştirici, tek tipleştirici değil bütünleştirici, bir anlamda kullanılmıştır.
Toplantıda, "anadilde eğitim, temel bir insan hakkıdır. Anayasa'da, anadilde eğitimle ilgili herhangi bir kısıtlayıcı hüküm olmamalıdır ve Anayasa'da farklı anadillerde eğitim yapılma hakkı tanınmalıdır önerisi ile resmi dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi şartı ile herkes eğitimde, anadilini kullanma hakkına sahiptir" görüşleri kabul gördü.
Türkiye' nin, idari yapısı ile ilgili olarak da, Türkiye'nin idari yapısı, yerinden yönetim (adem-i merkeziyet) esasına dayandığı gerekçe gösterilerek, Yerel yönetimler üzerindeki her türlü idari vesayet kaldırılmalı ve resmi dil mecburi olmak kaydı ile kamusal iletişimde, farklı dillerin kullanılması serbest olmalıdır önerisinde fikir birliği oluştu.
Oysa Belçika'da bölünme, büyük ölçüde dil çatışmasından kaynaklandı. Ayrıca Resmi dilin Türkçe olması, birleştirici, bütünleştirici, kaynaştırıcı bir işlev görür.
Toplantıda, idari yapı ile kamu hizmetlerinin belirlenmesi ve örgütlenmesi yerinde ifa edilir ve Merkezden yönetim istisna, yerinden yönetim esastır. Merkezde üretilecek kamu hizmetleri, açıkça sayılır. Geri kalan bütün kamu hizmetleri yerinde ifa edilir. Bu yetkiler arasında, yerel yönetimin yerel hizmetlerle ilgili vergi salma yetkisi saklıdır" görüşleri ile de BDP ve PKK' nın, isteklerine zemin hazırlandı.
Oysa ÖZERKLİK" saçmalığı, demokratik hak değil bir kalkışma olur. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu'da yalnız Kürtler değil, "Zazaların", "Türkmenlerin", "Azerilerin", "Arapların", "Süryanilerin", "Keldanilerin", "Ermenilerin", "Yezidilerin", ayrıca sayıları az da olsa "Çerkez", "Çeçen ve Abaza" kökenli toplulukların da yaşadıkları unutulmamalıdır.
Aslında bir cemaat tarafından düzenlenen, Abant Toplantılarında, yaşananları yadırgamadık, Bu toplantılarda, akıl almaz öneriler yapılıyor. Nitekim 4-5-6 Temmuz 2008, tarihleri arasında Abant Platformu'nun, ''Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak'' konulu 17. toplantısında, akıl almaz öneriler yapılmıştı, Toplantıda, araştırmacı-yazar! Mustafa Akyol, "Bütün Türkiye Kürdistan'dır, başkent İstanbul'dur" gibi, sözler söylemişti.
O toplantıda, Cengiz Çandar' da," Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Kürtçe resmi dil kabul edilmeli, trafik levhalarındaki uyarılar da Kürtçe yazılmalıydı. Lazların yoğun olduğu bölgelerde Lazca, Çerkezlerin yoğun olduğu bölgelerde Çerkezce, Boşnakların yoğun olduğu bölgelerde de Boşnakça resmi dil olsun. Trafik levhaları da buna göre düzenlenmelidir" demişti.
Abant toplantılarında rejim, sürekli tartışma konusu yapıldı. Devletin üniter yapısı ve Türkler sürekli eleştirildi. Yeni Anayasa için de zemin yoklaması yapıldı. Bugün bu öneriler, Yeni Anayasa yapımında da gündemdedir.

Haberleri