Son günlerde adâlet konusunda herkes kendine göre bir şeyler söylemeye başladı. Ağzını her açan kendine göre bir adâlet tanımı yaparak insanların son sığınağı olan adâletin mülkiyetini şahsi tapularına kaydetmektedir. Oysa sözlükler adâlete daha objektif tarifler getirmektedir: ''1. Şeylerin yerli yerine konması. Her şeyin olması gerektiği yerde bulunması. 2. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi; haklıya hakkının verilmesi; kişilerin hak ettikleri şeye sahip olabilmeleri. 3.Kendine ait olan alanda, kendi mülkünde tasarrufta bulunmak; başkasının hakkına tecavüz etmemek.''
Namık Kemâl'in, Hürriyet Kasidesi adlı şiiri edebiyatımıza konu ve şekil yönünden yenilikler getirmiş ve etkisi günümüze kadar uzanmıştır. Şiirde ağırlıklı olarak temel hak ve hürriyet kavramıyla adalet üzerinde durulmuştur. İşte bu beyitlerden birisi şöyledir:
''Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten''
( Ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın; senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.)
Siyasetname isimli eserinde Selçuklu veziri Nizam-ül Mülk; "Küfr ile belki amma, zulm ile payidar kalmaz memleket" diyerek yönetenlerin âdil olmaları gerektiği üzerinde durmuştur.
Yine çok önemli bir kültürel değerimiz olan Yûsuf Has Hâcip'in Kutadgu Bilig adlı eserinde dört temsilî kişilikten birisi hükümdar Kün Toğdı (Güneş Doğdu)'dur. Kün Toğdı, adâletin simgesidir. Adâlet; güneştir, ışık ve ısı verici özelliğiyle bütün insanlığı kuşatarak hak ve hukuk çerçevesinde erdemlilik yönünü öne alıp bunları herkese eşit dağıtır. Güneşle adâlet ilişkisi Kutadgu Bilig'te çarpıcı örneklerle açıklanır: "Güneşe bak, küçülmez, bütünlüğünü
muhafaza eder; parlaklığı hep aynı şekilde kuvvetlidir. Güneş doğar ve bu dünya aydınlanır; aydınlığını bütün halka eriştirir, kendinden bir şey eksilmez. Güneş doğunca yere sıcaklık gelir; binlerce renkli çiçekler açılır."
Yönetim, ancak adâletle süreklilik kazanır. Yöneticinin; kibri, nefreti, bencilliği, öfkesi, ihmalkârlığı, tamahkârlığı ve diğer kötülük duyguları adâleti ortadan kaldırır.
Pascal, "Sevgi ve kin, adâletin yolunu şaşırmasına neden olur." diyor. Pascal'ın bu sözü, ülkemizin gündeminde bulunan ''Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu''yla çok yakından ilgili olup adeta bugünler için söylenmiştir. Konunun üzerine akl-ı selimle gidilmiş olsaydı, bir kriz ortamına girilmeden sorun aşılabilirdi. Ancak yetkililer, başkalarını eleştirmek için kullandıkları. ''niyet okuyuculuğu''nun kanatları altına sığınarak operasyonu âdil biçimde yönetmek yerine, sorunu ''hükûmete darbe yapma'' hezeyanına sokarak krizden kâr elde etme kurnazlığına başvurmuşlardır. Şimdi gelinen bu noktada, adâlet konusunda ilkeli, tarafsız ve eşitlik prensiplerine uyulduğu söylenebilir mi? Sizce adâlet terazisinin kefeleriyle kimler oynuyor, terazinin dengesini kimler bozuyor?
ADALET GÜNEŞİ
Son günlerde adâlet konusunda herkes kendine göre bir şeyler söylemeye başladı. Ağzını her açan kendine göre bir adâlet tanımı yaparak insanların son sığınağı olan adâletin mülkiyetini şahsi tapularına kaydetmektedir....