Sağlık sektörü ile ilgili eleştirilerin, büyük çoğunluğunu, poliklinik hizmetlerinden gelmektedir. Polikliniklerden, hizmet alan, her hastanın, algıladıkları hizmet kalitesi çok değişiktir. Beklenti, değişik ve çeşni olunca da, elbette herkesi, memnun etmek de mümkün değildir.
Ayrıca hastanelerdeki polikliniklerde, performans uygulandığından dolayı, doktorlar, tıp biliminin, kabul ettiği standardın üstünde, hastaya bakmaktadır. Hal böyle olunca da muayene için, her hastaya, yeteri kadar vakit ayırmak mümkün olmuyor.
Elbette hastane polikliniklerine, fazla hasta gelmesinin de sebep/sebepleri de var. Doktorların performansı veya ünü, hastaların, ikamet yerlerine yakınlığı, doktorların tanıdık olması, reklâm ve diğer tanıtımlar, öncelikle düşünebileceğimiz sebeplerdir.
özel sigortalı anlaşmalar, polikliniklerin, kamu sağlık güvencesi olan hastaları kabul etmesi, hastanenin, kaliteli ve nitelikli sağlık hizmet sunması, tanıdık ve akraba olan kişi/kişilerin, hastanede çalışması da, tercih nedeni olabiliyor.
Hastanelerde, fazla hasta olmasının, en önemli sebeplerinden biri, ülkemizde sevk zincirinin olmayışı yanında,”AİLE HEKİMLİĞİ” ne, gerek devlet, gerekse halkımız gereken önemi vermemesinden kaynaklanmaktadır..
Oysa Aile hekimliği, sisteminde, her hekime belli sayıda, aile bağlanmakta ve hekim adeta aileden bir kişi haline gelmektedir. Bu sebeple, aile konusunda planlanacak olan psikososyal hizmetlerde, aile hekimliği, adeta biçilmiş bir kaftandır. Aile hekimleri, ailelere hem fiziksel, hem de psikolojik, sağlık sorunları konusunda daha sağlıklı karar verebilirler.
Ayrıca, ülkemizde, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, “AİLE HEKİMLİĞİ” ve “SEVK ZİNCİRİ”, yeteri kadar sağlık sektöründe yerine almadı. Nitekim Sağlık Bakanlığı’ nın haziran ayında, İstanbul için, 886 yeni aile hekimliği kadrosu açtı. Yalnızca, 35 hekim, boş kadrolara başvurdu ve bu başvuruların da 21’i ile sözleşme imzalandı.
Açılan kadrolara bakıldığında, birçoğunun binasının bile yoktur. Hekimin, kadro açılan yerlere yerleştirilmesi için, binayı bulma, kiralama, ekibi oluşturma, altyapının tamamını kendisinin tamamlaması gibi, durumlarla, karşı karşıya olduğunu basında yer aldı. Bazı semtlerde ise aile hekimine, kayıtlı nüfus sayısının, sıfır olduğu, atanan doktorların, bu nedenle ayrıca bir de hasta bulmak zorunda kalacağı belirtiliyor.
Sorunlar, bu kadarla bitmiyor. Atanan hekime, bakanlık, 22 günlük süre veriyor ve bu süre içinde, tüm eksikleri tamamlayarak, hizmete başlaması, aksi halde hiçbir haktan yararlanamayacağı, 1 yıl boyunca, yeniden aile hekimliği yerleştirme başvurusunda bulunamayacağı ifade ediliyor
Hekimler, aile hekimliğinin eskisi kadar cazip olmadığını, tercih edilmediğini, hatta istifaların bile yaşandığını belirterek, sisteme, “Aile hekimliği sistemi çöktü, sistem krizde. Koruyucu hekimlik yapılamaz hale geldi.” görüşü, hakimdir.
Oysa birinci basamak sağlık hizmetleri, tümüyle kamusal hizmet olsa, yani binası kamu binası, çalışanları da sözleşmeli değil, kamu personeli statüsüne alınsa,. Hekim bina bulma, araç-gereç temini gibi konularla ilgilenmeyerek, tamamen mesleğini icra etse, birinci basamak sağlık hizmetleri, gelişmiş ülke seviyesine ulaşacaktır.
Şayet Aile Hekimliği ve Sevk Zinciri, arzu edilen seviyelerde sağlık platformundaki yerini alsa, ikinci ve üçüncü basamak tedavi kurumlarında, sağlık hizmetleri, istenen ve özlenen boyutta olacak, hatta SKK’ nın, sağlık giderler daha da azalacaktır.
Aile hekimlikleri, hekim, bina, araç-gereç, demirbaş hatta motorlu taşıtını dahi kendisi temin edecektir. Artık bir ekip hizmeti kalmamıştır. Bir aile hekimliği birimi, bir hekim ve bir aile sağlığı çalışanından ebe, hemşire, sağlık memuru veya acil tıp teknisyeninden ibarettir ama bazı aile hekimliklerinde hekim kendi hizmet vermektedir.
Geçmiş yıllarda, sağlık sektörü üzerine sohbet ettiğimiz, Eskişehir ve Bilecik Tabip Odası Başkanı Sayın Prof. Dr. öZBABALIK,”,ülkemizde, aile Hekimliğinin, uygulanış şeklini ve altyapıyı, yeterli görmüyordu. Ayrıca hastanelerdeki yığılmaları, önlemek ve tanı, teşhis ve tedavide daha kaliteli sağlık hizmeti vermek için, mutlaka sağlık sektöründe, sevk zincirinin işletilmesi ve korucu hekimliğin ön planda olması gerektiğini söylemişti.
Sayın Prof. Dr. öZBABALIK haklıydı, sağlık sektöründe, sevk zincirinin işletilmesi, mutlaka sağlanmalıdır. Birinci basamaktan yönetilmeyen, hiçbir hasta, yataklı tedavi kurumlarına kabul edilmemelidir. Yataklı tedavi kurumlarında, kullanılacak teknoloji, gereksinimleri, bölge ve ülke koşullarına ve bölgenin de nüfusu gözetilerek sunulmalıdır.
Her insanımız için sağlık, en büyük zenginliktir. O nedenle de Türk toplumu ve devlet. Aile Hekimlerine her türlü imkanı ve olanağı sağlamalıdır.. Hastanelerdeki,, yığılmayı önlemek için de Sevk zinciri ve koruyu hekimlik ön planda tutulmalı, Aile Hekimliği hizmetleri de mutlaka gelişmiş ülkelerdeki statüye ulaştırılmalıdır.
AİLE HEKİMLİĞİ
Sağlık sektörü ile ilgili eleştirilerin, büyük çoğunluğunu, poliklinik hizmetlerinden gelmektedir. Polikliniklerden,...