Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF), Ankara’da, "Şiddetten uzak, sağlıklı ülke geleceği ve daha iyi aile hekimliği mitingi" düzenledi. 81 ilden, sağlık çalışanlarının katıldığı, mitinge, diğer sağlık meslek örgütleri de destek verdi.
Türkiye’de, 27 bin aile hekimi bulunduğunun ve bu hekimlerin, sağlıkta, şiddet, hak kayıpları gibi, çok sayıda sorunla, karşı karşıya olduğunun altını çizen, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Başkanı özlem SEZEN,” Meslek etiği gereği, usulsüz rapor ve reçete taleplerini, geri çevirdiğimizde, şiddete maruz kalıyoruz. Şiddet vakaları o kadar arttı ki artık sözel şiddeti şikâyet dahi etmiyoruz.” dedi.
Ayrıca Sayın SEZEN “ Aile sağlığı merkezlerinde (ASM,) elektrik, su, kira, hizmet için, gerekli sarf malzemeleri, eleman maaşları gibi, birçok ödemeyi yapmakla yükümlüyüz. Bu kalemler için, aldığımız cari gider ödenekleri yetersiz. Ekonomik olarak ASM’leri, ayakta tutmakta güçlük çekiyoruz “ ifadelerini de kamuoyu ile paylaştı.
Mitingde, son 9 yılda, aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının, gelirlerinin yüzde 40 oranında, eridiğine dikkat çekildi.Ayrıca , Aile Hekimleri, Şiddeti önlemek için gerçekten samimi adımlar atılmasını,. hak kayıplarnın, önlemesi için, çaba harcanmasını, İş yükümünü azaltacak, insani çalışma koşullarını sağlayacak, önerilerin getirilmesini, sorunlarına da ilgilerle birlikte çözüm getirilnesini istiyorlar.
Şu bir gerçek ki Aile Hekimliği, 1990 sonrası, birçok devlet dokümanında yer almıştır. Son olarak VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında, aile hekimliği uygulamasının gerçekleştirilemediği vurgulanmıştır. Ancak kalkınma planında, aile hekimliğinin uygulamaya konulması, sağlık sektöründe hedefler arasında gösterildi.
Diğer yandan ülkemizde, Aile Hekimliği uygulaması, 58. Hükümeti Acil Eylem Planı ve Sağlıkta Dönüşüm Programında yer aldı. Aile Hekimlerinin, mesleki sorunları ve çözüm önerileri, bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak, tanı ve tedavi hizmetlerinin, bireylerin kendi seçeceği doktorlar tarafından (aile hekimleri veya aile doktorları gibi) yürütülmesi 58. Hükümetinin, sağlık reformları arasında yer almıştı.
1984 yılında, Gazi üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, ilk Aiile hekimliği Anabilim Dalı kurulmuştur. 1985 yılında Aile Hekimliği uzmanlık eğitimine, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı eğitim hastanelerinde başlanmıştır.1992 yılında, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde Aile Hekimliği Anabilim Dalı kurulmuştur. 1993 yılında Yüksek öğretim Kurulu tıp fakültelerinde Aile Hekimliği anabilim dallarının kurulmasını uygun bulmuştur.
ESOGü Aile Hekimliği Anabilim Dalı ise 1994 yılında Prof.Dr. Sayın İlhami üNLüOĞLU tarafından kurulmuştur. Aile Hekimliği Anabilim Dalı, tıp fakültesinde mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası eğitime aktif olarak katılmaktadır.
1995 yılında, Avrupa Topluluğu üye ülkelerde, Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinde (BBSH) çalışacak hekimlerin, tıp eğitiminden sonra, en az 2 yıl eğitim görmelerini zorunlu hale getiren, bir karar almıştır. 1996 yılında, Avrupa Topluluğu bu zorunlu eğitim süresini iki yıldan üç yıla çıkarmıştır
ülkemiz, birici basamak Ale Hekimliğin de başarılı olmak zorundadır. çünkü birinci Basamak sağlık hizmetleri, tedavi edici kadar önemlidir. Hastalıklarla, baş etmenin en kolay ve ucuz yolu, hastalığa yakalanmadan önce, gerekli önlemlerin alınmasıdır.
Ayrıca birinci basamak sağlık hizmetleri, yani Koruyucu Hekimlik, tıbbın yarısıdır çünkü insan, vücudunun sağlıklı işleyişi, binlerce denge ve savunma sistemi üzerine kuruludur. Bu denge ve sistemlerin bozulmasına, engel olmaya yönelik, atılan her adım ve çalışma “Koruyucu Hekimlik” alanına girer.
Türkiye’de, sağlık hizmetlerine, politik ve ideolojik yaklaşım, siyasi iradenin arzu ettiği şekilde oldu. Bilimsel veriler ve ülke ihtiyaçları, sürekli göz ardı edildi. Dünyada, sağlık literatüründeki gelişim ve değişimlere ise itibar edilmedi
ülkemizde, tedavi edici hekimlik, sürekli ön planda tutuldu. Oysa Türkiye’de, sağlık hizmetlerinin odak noktası, tedavi edici hekimlik değil, koruyucu hekimliktir. Yani insanı, hasta olmadan sağlıklı tutmaktır.
Yine dünyada, sağlık, genel bakımın, sadece bir parçası olarak algılanıyor ve beslenme, eğitim, barınma ve temiz içme ve kullanma suyu gibi öğelerin, sağlığın minimum ön şartları olarak kabul görüyor. ülkemizde ise yıllarca, sağlık hizmetlerinde odak nokta, tedavi edici hekimlik oldu. Sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetle ise, arka planda tutuldu
Ayrıca, ülkemizde, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, “AİLE HEKİMLİĞİ” ve “SEVK ZİNCİRİ”, yeteri kadar sağlık sektöründe yerini almadı. Hastanelerde, fazla hasta yoğunluğunun, en önemli sebeplerinden biri de budur.
Oysa Aile hekimliği sisteminde, her hekime belli sayıda, aile bağlanmakta ve hekim adeta aileden bir kişi haline gelmektedir. Bu sebeple, aile konusunda planlanacak olan psikososyal hizmetlerde, aile hekimliği, adeta biçilmiş bir kaftandır. Aile hekimleri, ailelere hem fiziksel, hem de psikolojik, sağlık sorunları konusunda daha sağlıklı karar verebilirler.
Diğer yandan insanları, hasta olmadan sağlıklı tutmak, sağlık sorunlarına çözüm olurken, hastanelerde, hasta yoğunluğunu da azaltacak, kişi ve devlet sağlık harcamalarında da ciddi tasarrufta yapacaktır. O nedenle de Aile Hekimleri’ nin, sorunları, bir an önce çözülmeli, güncel ve çağdaş standartlara da ulşatırılmalıdır. çünkü dünyada, en büyük zenginlik sağlıktır.