Sosyal medyayı iyi takip ettiğimi düşünüyordum.
Sosyal medya üzerinde bazılarını yakından tanıdığım, bazıları ile uzaktan tanıştığım, bazılarını ise hiç tanımadığım ama AK partili olduğunu bildiğim isimler var.
Tanıdığım tanımadığım AK partililerin sosyal medya üzerindeki paylaşımlarını ya da yapılan bazı paylaşımların altına dile getirdikleri düşüncelerini de iyi biliyorum.
Şu son bir haftaya gelinceye kadar tanıdığım-tanımadığım hiçbir AK partili ne partiye, ne de Recep Tayyip Erdoğan'a laf söylemediği gibi laf da söyletmiyordu.
Erdoğan'ın söylemlerindeki çelişikleri bile "Reis ne düşünüyorsa doğrusunu düşünür, ne yapıyorsa doğrusunu yapar" düşüncesini alenen dile getiriyordu.
Elbette hala bu şekilde bir düşünce yapısı içinde olanlar mevcut.
Ancak...
Ahmet Davutoğlu'nun bir günde Başbakanlık görevinden adeta azledilmesiyle başlayan...
Rusya'dan özür dilenmesi ile devam eden...
İsrail ile yapılan anlaşma ile had safhaya ulaşan...
Ve en son Mavi Marmara ile ilgili "Giderken bana mı sordunuz" cevabı sonrasında, tanıdığım-bildiğim AK partili isimlerin büyük bir kısmının sessizliğe büründüğünü rahatlıkla görebiliyorum.
Öte yandan...
Bazı AK partili isimlerin de gerek paylaşımları ve gerekse diğer paylaşımlar ile ilgili yaptıkları yorumlara bakıp "bu kadarı da artık insanda savunacak taraf bırakmıyor" psikolojisi içinde olduklarına da şahit oluyorum.
Kısacası...
Küçük de olsa benim çevremdeki AK partililerin, yapılan her şeye, söylenen her söze eskisi kadar destek olduklarını, yapılanlar ve söylenenlere eskiden olduğu gibi kayıtsız şartsız sahip çıktıklarını şu günlerde pek göremiyorum.
Aksine...
Eskiden yanlışa da "doğru" diyen AK partililerin bu gün yanlışa "yanlış" diyebildiğini, bunu da sosyal medya mecrasında dile getirdiklerini görebiliyorum.
Üstelik...
Bu gibi durumlarda, süreç içinde bir sorgulama başlayacağını da tahmin ediyorum.
Tüm bu anlattıklarımızdan hareketle, AK Parti'de koşulsuz biat için kritik bir süreç başlıyor sanki...
Çünkü...
Geçmişin yanlışlarının bile doğru olduğuna kendisini inandıranların büyük bölümü, bugün "Bu yapılan da bu söylenen de yanlış arkadaş" demeye başladı.
.........
Siyaset ve siyasetçi...
-"Politikacılar, Nehri olmayan bir yere bile köprü kurma sözü verirler"
-"Hata yapmak insanlara özgüdür. Bunu başkalarına yüklemek ise politikadır.
-"İyi bir partili, başkasının doğum gününü hiç unutmayıp, kaç yaşında olduğunu ise hiç hatırlamayandır"
-"Politikacı, hakkında hiçbir şey bilmediği toplantıya katılmakta hiç bir mahsur görmeyen kişidir"
-Politikacı için tehlike, insanların hatırlayabileceği şeyler söylemektir"
Gördüğünüz gibi siyaset ve siyasetçi ile ilgili pek çok söylenmiş olumsuz söz var.
Belki, siyasetin yapılış şekli ve bu güne kadar görülen siyasetçilerin büyük çoğunluğu bu sözleri hak ediyor.
Ama yine de şöyle bir gerçek var...
-"Siyaset, insana hizmet edebilmenin en demokratik yolu ve aracıdır"
Her defasında tekrarlıyoruz...
Siyaset, demokrasinin en önemli unsurlarından biri.
Dolayısıyla...
Demokrasi içinde siyaset kurumunun kötü olması mümkün değil.
Zaten...
Kötü olan siyaset de değil...
Siyaseti kötü yapan ve yukarıda sıraladığımız alaycı ve eleştirisel sözlerin çıkmasına yol açan unsur, bizzat siyasetçinin kötü olmasından kaynaklanıyor.
O yüzden...
Siyasetçi iyi olacak ki, demokrasinin en önemli unsuru olan siyaset kurumu da onunla birlikte iyi bir konuma gelebilsin.
Çok yakın olmasa da şimdiden hedeflenen bir seçim var 2019'da.
Bu yüzden, iki buçuk yıl boyunca pek çok siyasetçi göreceğiz.
Hemen hepsinin çeşitli vaatleri olacak ilerleyen süreçte.
Bazılarını son derece mantıklı bulacağız, bazılarını da afakî.
Bazıları, yukarıda söylenmiş sözleri çağrıştıracak bizlere, bazıları ise "Gerçekten hizmet etmek istiyor" duygusu uyandıracak.
Sonuç olarak...
Önümüzdeki süreçte siyasetçilerin yürüteceği seçim çalışması bize, ya yukarıda ki sözlerin benzerini anımsatacak.
Ya da...
Siyasetin iyi siyasetçilerle kötü olamayacağını...
......
Şu Ankara gezileri...
Tepebaşı Belediyesinin her hafta düzenlediği Ankara gezisi var.
Önce meclis, ardından Anıtkabir ve sonrasında da müze ziyareti içeriyor bu gezi.
Gezinin meclis ayağında, CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında yaptığı konuşma izleniyor, ardından Eskişehir'den giden heyet Kılıçdaroğlu tarafından makamda ağırlanıyor.
Belediye'nin Ankara gezilerine eleştiri var.
İlginçtir, eleştiri AK Partiden değil de, bizzat CHP içinden geliyor.
Zira...
Bugüne kadar AK parti içinden Ankara ziyaretleri ve gezileri ile ilgili herhangi bir eleştiri açıktan açığa yapılmazken, CHP içinden bu eleştiriler yapıldı.
Hem de bizzat CHP seçilmişleri ve yöneticileri tarafından.
Elbette Ankara'ya yapılan bu geziler eleştirilebilinir.
Bunun doğru bir davranış olmadığını düşünebilinir.
Belediye kaynaklarının gereksiz yere kullanıldığını da ileri sürenler olabilir.
Ancak...
Meseleye biraz da başka açıdan bakmakta yarar var sanki...
Örneğin:
Götüren bu durumdan memnunsa...(Memnun ki götürmeye devam ediyor)
Giden bu durumdan memnunsa...(Memnun ki, giden hiç kimse memnun değilim demiyor)
Ve...
Ağırlayan bu durumdan memnunsa...(Ki, "Yeter artık bir daha gelmeyin" demiyor)
O halde, geriye kalan eleştiriler de zaten göze alınmış, kabullenilmiş demektir.
Yukarıda da söyledik.
Eleştiri yapmak herkesin hakkıdır.
Ancak.
Bu gezilere sadece siyaseten karşı çıkıp, eleştirmenin de temelinde siyaset olmadığını söylemek doğru olmasa gerek.
"Söz konusu geziler siyasi rant sağlamak adına yapılıyor" diye eleştiri yapanlar kendilerini sanki "Siyasi rant o tarafa gitmesin" pozisyonuna düşürüyor.
AK Parti'de koşulsuz biat sorgulanmaya mı başlanacak?
Sosyal medyayı iyi takip ettiğimi düşünüyordum.Sosyal medya üzerinde bazılarını yakından tanıdığım, bazıları ile uzaktan tanıştığım, bazılarını ise hiç tanımadığım ama AK partili olduğunu bildiğim isimler var.Tanıdığım...