AK parti'nin büyükşehir adayı...

 Sürpriz bir isim ya da dışarıdan gelecek bir isim olmazsa, AK parti’nin Eskişehir büyükşehir belediye başkan adaylığı için hakkında en çok konuşulan isim Harun Karacan…Ancak…Önce partinin MKYK üyeliği, ardından da...

 


Sürpriz bir isim ya da dışarıdan gelecek bir isim olmazsa, AK parti’nin Eskişehir büyükşehir belediye başkan adaylığı için hakkında en çok konuşulan isim Harun Karacan…


Ancak…


önce partinin MKYK üyeliği, ardından da Genel Başkan Yardımcılığı görevi Harun Karacan’ı Eskişehir büyükşehir belediye başkan adaylığından uzaklaştırıyor.


Şöyle ki:


Son aldığı görevler Karacan’ı, Erdoğan’ın yakın çalışma ekibi içine sokuyor ki, bu ekibin içinde olmanın görev alanı kapsamında belediye başkan adaylığı gibi bir durum pek söz konusu değil.


Zira…


Karacan’ın önce MKYK, ardından da genel başkan yardımcısı olmasıyla birlikte Erdoğan’ın kendisine “Artık senin işin Ankara’da” mesajını verdiği açıkça anlaşılıyor.


Kaldı ki…


Eskişehir büyükşehir belediye başkan adaylığı konusunda Karacan’ın da çok hevesli olmadığını, yakın çevresine “bir defa denedik. Zaten parti içinde görevimiz de kulvarımız da değişti” dediği açıkça konuşuluyor.


Bunun olması halinde, yani Karacan’ın aday ol(a)maması halinde, AK parti içinden, Eskişehir büyükşehir belediye başkan adaylığı için tek bir isim öne çıkıyor: Nabi Avcı…


İki farklı bakanlık görevini üstlenmiş olan ve 2 dönemdir Eskişehir milletvekilliğini yapan Nabi Avcı bugünden bakıldığında AK parti’nin en muhtemel büyükşehir belediye başkan adayı olarak görülüyor.


Yukarıda da söyledik, yine tekrarlıyoruz.


Eğer sürpriz bir isim olmadığı ve dışarıdan bir ismin getirilmesi gibi bir yola da başvurulmaması halinde, AK partinin büyükşehir adaylığı sanki “Nabi Avcı” ismine çıkıyor gibi…


 .....


 


Ne diyelim? Allah çarşınıza Pazar versin!


 


Türkiye’nin hangi şehrinde hangi pazara giderseniz gidin, tezgâhlarda bulunan sebze ve meyveleri kendiniz seçersiniz.


Pazarcı, önünüze bir naylon poşet atar ve siz beğendiğiniz sebze ve meyveleri doldurursunuz o poşete.


Sonra da tartıp parasını alır.


Türkiye’de bir tek Eskişehir’deki semt pazarlarında pazarcılar sebze ve meyve seçtirmez.


-“Ben poşetine ne koyarsam onu eve götürürsün” havasındadır yıllarca.


-“Almıyorum o zaman!” diye atar yaptığınızda “Alma o zaman” diyecek kadar cüretkârdırlar aynı zamanda.


çünkü bilirler dönüp dolaşıp geleceğinizi…


Bütün pazarcılar seçtirmeyeceği için o sebze ve meyveleri mecburen alacağınızı bilirler.


İşte bu yüzden…


Seçemediğiniz, pazarcının poşete yerleştirdiği sebze ve meyveleri mecburen alır götürürsünüz.


Eve geldiğinizde ise poşetin içindekilerin en az dörtte birinin çürük olduğunu görür ve direkt çöpe atarsınız.


Pazarcıya “Niye böyle yapıyorsun?” diye sorduğunuzda “Ne yapayım. Benim aldığım malın yarısı bozuk çıkıyor. Bunun parası benden mi çıksın?” cevabını verir.


-“Sen de hal’den seçerek al ki, müşterine de seçtir” dediğinizde, “Hal seçtiriyor mu ki ben seçtireceğim” diye cevabı yapıştırır.


Böylece…


Hal’cinin ve pazarcının çürük çarık sebze ve meyveleri vatandaşa bir güzel kakalanır Eskişehir’in pazarlarında.


Yıllardır buna kimse engel olmaz.


Yıllardır bu duruma bir “dur” diyecek çıkmaz.


Tüketici dernekleri bu konunun yanından dahi geçmez.


Vatandaşa parasıyla çürük sebze ve meyveyi zorla satan bu sistem yıllarca devam edip gider bu şehrin kurulan pazarlarında.


Pazarlarda yaşanan olumsuzluk sadece bu mu?


Elbette değil.


Her Pazar kurulduğunda, yenmeyecek görünümde olan sebze ve meyveler yerlerde gezer.


İnsanlar bu yerlere atılan sebze ve meyvelerin üzerinde adeta gezinerek alışveriş yapar.


Her Pazar bittiğinde ise, bu yerlere atılan sebze ve meyveleri toplayanlar vardır.


Hiçbiri düşünmez “Biz bunları yerlere atacağımıza bir yerde biriktirsek de ihtiyacı olanlar yerlerden toplayacağına gelip buradan alıp götürse” diye.


Yıllardır böyledir Eskişehir’de kurulan semt pazarları.


Bunun böyle olduğunu herkes bilir de, gözler görmez, kulaklar duymaz, ağızları bıçak açmaz.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Sonra birileri çıkıp “çağ atladık” diyor iyi mi?


 


Yorucu bir hafta geride kalmış.


Hafta sonu gelmiş.


2 gün yorgunluk atacaksınız, evinizde hafta boyunca yapamadığınız işlere vakit ayıracaksınız.


Keyifli olduğunuz tam o anda elektrikleriniz gidiyor iyi mi?


Ya da internetiniz şak diye kesiliyor.


Tüm keyfiniz kaçıyor.


Başlıyorsunuz aramaya sağı solu.


Elektrik ve interneti size ulaştıran firmalara sizin ulaşmanız mümkün değil.


Ulaşmak için aradığınız çabayı Başbakan’a ulaşmak için ayırsanız emin olun karşınıza çıkıp, görüşür.


O denli yani.


Her firma işi bir çağrı merkezine yüklemiş.


Aradığınızda otomatik sesler sizin sıkıntınızı aktarabileceğiniz bir ortamı zaten sağlamıyor.


Telefon başında bildiğiniz deliriyorsunuz.


Hayatınızda etmediğiniz küfürleri ediyorsunuz.


Sonuçta bir yere varamıyorsunuz.


Sorun çözülürse kendiliğinden çözülüyor.


çözülmezse öyle bekliyorsunuz elektriksiz, internetsiz.


Avrupa ülkelerinin hiçbirinde göremeyeceğiniz şeyler oluyor bu ülkede.


Elektrikler kesiliyor, internet kesiliyor.


Hiçbir kurum işini ciddi yapmıyor.


Hiçbir kurum insanların mağduriyetine neden olmamak için hassasiyet göstermiyor.


Kervan yolda düzülür misali yürüyor her işimiz.


Sonra birileri çıkıp “Türkiye çağ atladı” diyor iyi mi?


İşin kötüsü…
Bunu diyen, bunu dediği anda çağ’ın hangi evrede olduğunu bile bilmiyor…


 


 


 


 

Haberleri