Türkiye, Suriye ilişkileri her dönem değişikliğe uğradı. Suriye'nin, Hatay ilimize yönelik talepleri, PKK terör örgütüne destek vermesi ve su meselesinden dolayı Türkiye-Suriye ilişkilerinde sürekli sorunlar yaşanmıştır.
20 Ekim 1998 tarihinde, PKK terör örgütüne karşı mücadelede işbirliği amacıyla, ADANA MUTABAKATI" nın imzalanması, güvenlik, ekonomi, siyasi, kültür ve diğer alanlarda, gelişmeye başlamıştır. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ve diğer düzeylerde karşılıklı ziyaret ve temaslar da artmıştır.
Esad'ın, 2009 Eylül ayında, Türkiye' yi, ziyareti sırasında, iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulmasına ilişkin olarak imzalanan ortak siyasi bildirge, iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası teşkil etmiştir. YDSK 'nın Bakanlar düzeyindeki ilk toplantısı 13 Ekim 2009 tarihinde Halep ve Gaziantep'te, Başbakanlar düzeyindeki ilk toplantısı ise 23 Aralık 2009 tarihinde Şam'da gerçekleştirilmiştir.
Ocak 2007 tarihinde, SERBEST TİCARET ANLAŞMASI" nın yürürlüğe girmesiyle, ikili ticaret hacminde kayda değer artış yaşanmış ve ticaret hacmi 2006 yılındaki 796 milyon ABD Doları seviyesinden 2010 yılında 2.5 milyar dolara ulaşmıştır.
2010 yılında, İstanbul'da Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi kurulmuştu. Dört ülke arasında, insanların ve malların serbest dolaşımının sağlanması ve siyasi, ekonomik, kültürel ve diğer alanlarda daha fazla işbirliği yapılması amaçlanmıştı.
Suriye ile bu ilişkiler, en üst düzeyde ve dostça götürürken, Arap Baharı'nın, Suriye'ye sıçraması ile bozuldu. Suriye'de ölen insanlara, İnsan hakları savunucusu, BM, ABD, AB ülkeleri ve örgütleri tepki göstermezken, Başbakan Sayın Erdoğan sert tepki gösterdi. Uluslararası her platformda, gündeme getirdi. Türkiye'nin, bu tutumu, Suriye muhaliflerinin, Türkiye'de, sürekli toplantı yapması, ilişkileri daha da bozdu..
Bu durumu, eleştiren köşe yazarları karşısında, Başbakan Sayın Erdoğan bazı köşe yazarlarının kalemlerinin satılık olduğunu iddia ederek, "Bazı köşe yazarları söylemlerini sert buluyorlar. Gelin bize ders verin de nasıl konuşacağımızı öğretin. Sizin köşenizde yaptığımız dalkavukluğu biz yapamayız. Kalemleriniz belli yerler satılmış olabilir. Ama siyasi irade halka ve hakka teslim olmuş bir iradedir. " diyerek eleştiride bulundu.
Elbette satılık köşe yazarları, var mı bilinmez ama demokrasi olan her ülkede, her türlü eleştiri ve görüş olacaktır. Bu demokrasinin de gereğidir. Hatta zenginliğidir. O nedenle de her türlü eleştiriyi, hoşgörü ile karşılamak gerekir.
Mülteci akınından sonra, Suriye'ye yönelik tutumunu sertleştirmeye başlayan Türkiye, Amerikalıların takdirini kazandı. New York Times gazetesi, Suriye rejimini kınamasından ve Suriyeli muhaliflere konferans düzenleme izni vermesinden dolayı "Başbakan Erdoğan'ı alkışladıklarını" ifade etti,
Suriye, Türkiye arasındaki gerginlik, her geçen gün arttı. Sonuçta Malatya'dan kalkan bir askeri uçağımız Suriye'ye yakın bir bölgede düşürüldü. O andan itibaren, "Türkiye savaşa mı girecek?" sorusu uyandı zihinlerde. Hükümet sağduyulu davranarak, bu soruya kısmen de olsa cevap verdi. Bir dizi karalar alındı.
Kuzey Afrika'dan başlayıp sonunda Suriye'ye kadar dayanan ve Batılı ülkelerin "Arap Baharı," Suriye' de Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Libya'da Muammer Kaddafi, gibi Beşar Esad'ın da fazla direnemeyeceği sanılıyordu. Ancak beklenen olmadı. İşin başında, ABD ve batı, Türkiye'ye destek verdiler. Ancak gün geçtikçe, Türkiye yalnız bırakıldı.
Suriye sorunun da, iki unsur ön planda, ilki mezhep, ikicisi ise Rusya ve ABD arasındaki güç elde etme yarışıdır. Rusya, yeniden süper güç olma çabası içinde olurken, ABD ise İran'ı, yalnızlaştırmayı ve İsrail'in güvenliğini artırmayı hedefliyor. Türkiye, bu güç gösterinde, serinkanlı olmalıdır.
Türkiye, BM, AB ve NATO' da arzu ettiği desteği alır mı zaman gösterecektir. Ancak, NATO, Türkiye'nin talebi üzerine toplandı. Genel Sekreteri Rasmussen toplantı sonrasında açıklamada, "Suriye'nin, Türk uçağını düşürmesi, kabul edilemez ve kınıyoruz" diyerek, destek verdiklerini açıkladı.
Türkiye, aldığı her kararın arkasında durmalı, kesinlikle de taviz verilmemeli, Çünkü Türkiye'de, iktidarlar, batı ülkelerine karşı, pek çok müeyyide uygulamaya kalktı ama bir müddet sonra, ya unutuldu, ya da sözde kaldı. Bu durum, Türkiye'yi, uluslararası ilişkilerde, çok zor durumda bıraktı. Misilleme tehditleri de dikkate alınmadı. O nedenle de
Türkiye uluslararası ilişkilerde, KARARLI DURUŞ SERGİLEMELİ, aklıselim davranmalıdır.
AKLISELİM DAVRANMAK
Türkiye, Suriye ilişkileri her dönem değişikliğe uğradı. Suriyenin, Hatay ilimize yönelik talepleri, PKK terör örgütüne destek vermesi ve su meselesinden dolayı Türkiye-Suriye ilişkilerinde sürekli sorunlar yaşanmıştır....