Alice'i Düşünmek

Yaşadığımız tarza ve biçime öylesine alışıyoruz ki, sanki bir başka yaşam mümkün değil gibi bir ezber yapıyoruz. Bu yaşamsal tekleşme ile birlikte anlam ve değerler de silikleşiyor. Hâlbuki insanın en değerli yeteneklerinden...

Yaşadığımız tarza ve biçime öylesine alışıyoruz ki, sanki bir başka yaşam mümkün değil gibi bir ezber yapıyoruz. Bu yaşamsal tekleşme ile birlikte anlam ve değerler de silikleşiyor. Hâlbuki insanın en değerli yeteneklerinden biri, ‘şeyleri’ karşılaştırmak ve farklılıkları kavramaktır. Farklar silikleştiğinde veya kavranamaz hale geldiğinde yaşam da lezzetini yitiriyor. Varlıkla yokluk arasındaki çizgi ortadan kalkıyor.

Eğer geceyi seviyorsanız, güneşin batışı sizin için değerlidir. Ama bir gündüz yaşayanı iseniz, gün bitimi size hüzün verebilir. Hatta aynı anda aynı olay için farklı algı ve düşünceleri olanlarımız var. Muhtemelen bu dünyada insanı farklılaştıran unsurlardan biri, bakış açısı farklılıkları üretebiliyor olmamız.

Bir müzik parçasını ‘müzik yapan’ öz, tek tek notalar veya es işaretleri değil; sesler arasındaki farklılıktır. Örneğin bir resmi algılamamızdaki en önemli faktör de ışık ile gölge, renkler, tonlar ve biçimler arasındaki farklılıkların oluşturduğu uyumdur. Tabii ki; iş, bu farklılıkların vardığı ile bitmiyor. Farklılıkları algılama biçimlerimiz arasında da farklar var.

Farkların bir kısmı kişisel tanımlarımızdan, kimileri ise yorumlarımızdan kaynaklanıyor. Mantık kullanmayı gerektiren durumlarda ise analitik düşünmeyi yeterince iyi bilmemekten kaynaklanan farklılıklar da var.

Bakış açımızın yaşamımıza göre renklenmeler ve değişimler geçirmesi, en ilginç özelliklerimizden birini oluşturuyor. Bazı olaylar veya edindiğimiz yeni bilgiler, bakış açımızı değişim yönünde etkilerken; buradaki değişiklik, daha sonraki davranışlarımızda da değişikliğe yol açıyor. Anlamlı bulduğumuz, değerini yitirirken ondan uzaklaşmayı tercih edebiliyoruz. Bir sevgiliye verirken dikenin acısını duymadığımız gül, ilişki olumsuzluğa sürüklendiğinde dikeniyle acı verebiliyor.

Bazı anlarda zamanın ruhu da bir olumsuzluklar sarmalına takılıp kalıyor. Bir başka deyişle; her an, aynı zaman olmayabiliyor. Kimi durumlarda sanki ilham pınarımız kurumuş gibi bir çöl ortamında buluyoruz kendimizi. Çölden tekrar yeşilliğe ve suya yürümek, cesaret ve azim gerektiriyor. Gayret etmeden, emek vermeden ve ısrarlı olmadan, içinde düştüğümüz umutsuzluk ve anlamsızlık kuyusundan çıkamıyoruz. Nitelikli insan odur ki; böyle zor bir durumda başını göğe kaldırıp ışığı görebilir ve ona ulaşmak için gayretli ve azimli olur. İyi insan odur ki; kendini bir kuyuda hissedenin ışığı görmesini sağlar ve ışığa ulaşmak için onu yüreklendirir.

Bakış açısı ve yorumlama esnekliği, insanın zenginliğidir. Bakış açısı, insanın bilgi ve deneyim birikimi ile bunu özümleme başarısının bir ifadesidir. Bir anlamda bakış açısı, sıradanlıkla bilgelik arasındaki uzun yolu ölçü göstergesidir. İnsana ait değerler terazi ile tartılmaz ama kendimize örnek olarak seçeceğimiz kişilerin belirlenmesinde bakış açısı önemli ipucu sağlar. Çünkü bakış açısı, değerli bir taşın güneş altında gözlerimizi alan ve “Ben buradayım” diyen ışıltısı gibidir.

Düzenli biçimde teknik diyebileceğimiz konularda okuma yapıyorum. Öğrendiklerimden ve yorumladıklarımdan yazdıklarım da oluyor. Biteviye benzer konuları okumak derinleşme sağlasa da bir süre sonra sıkıcı ve tekdüze olmaya başlıyor. Kimi zaman okumada çeşitleme yapıyorum. Tekrar okuduklarım arasında Lewis Carroll’un çocuklara yönelik bilinen “Alice Harikalar Diyarında” isimli kitabı vardı. Geçmişte okuduğum ve daha sonra sinema veya TV filmi olarak izlediğim bu hikâyeye farklı bir gözle bakmak ilginç oldu.

Geçmişte okuduğum, editörlüğünü Richard Brian Davis’in yaptığı, bir dizi makaleden oluşan “Alice Harikalar Diyarında ve Felsefe” isimli kitabı hatırlıyorum. Carroll’un ünlü hikâyesinin farklı felsefi açılardan yorumlanmasına dayanıyor. Kitabın verdiği çeşni bir yana bakış açısının, farklılığın ve yorumlamanın tadını duyumsamıştım. Bir de kitaba katkı veren makale yazarlarının ustalığını takdir ettim. Kâğıt kaleme, daktiloya veya bilgisayara sahip olmak yazar olmak ‘yeter şart’ değil.

Haberleri