Ülkenin gündeminde politik, ekonomik, sosyal alanlarda gelişen ciddi problemler var elbette.
Yaşanan bu süreç maalesef bazı önemli konuların göz ardı edilmesine yol açabiliyor. Gündem bu denli sert olunca çevre ve doğa bilinci gibi konular tabiri caizse “sümen altı kalabiliyor.
Güzel ülkemizi maden talanı ile sömürmenin peşinde olan sermaye odakları, Türkiye’de siyasi atmosfer ne olursa olsun kirli emellerinden asla vazgeçmiyor.
Evet, tahmin ettiğiniz üzere Beşli Çete’nin baş aktörlerinden Cengz Holding’in Eskişehir’in akcğerlerine yapmak istediği siyanürlü altın madeni hadisesine değinmek istiyorum.
Ben bu maden meselesi şehir gündemine geldiği günden bu yana yer aldığım tüm platformlarda Alpagut - Atalan altın madeninin doğaya ve insana ne kadar zarar verebileceğini en sert şekilde anlatmaya çalıştım, tepki verdim. Hatta elimden geldiğince bilimsel gerekçelerle karşıtlığımı anlattım.
Doğa talanına seyirci kalmak istemeyen birçok meslektaşım, birçok STK, muhalif belediye başkanları da benim gibi tepkiler vererek bu suça ortak olmamız gerektiğini anlatmaya çalıştı.
Fakat geçen süreç bize gösteriyor ki ne bu insanların çabaları, ne de halkın itirazı doğaya ciddi tahribat verecek madenin yapım sürecinin işlemesine henüz tam manada engel olamıyor.
Konu ile ilgili büyük mücadele veren oluşumlardan biri de Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu…
Maden için Ankara'da, 9 Nisan’da yapılacak İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı öncesi Doğa ve Yaşam Platformu yine önemli açıklamalara imza atarak madenin oluşturacağı tehditler ile ilgili bizleri uyarıyor.
Bu açıklamalara ciddi manada kulak asmak lazım. Bilim yalan söylemez…
Bakın açıklamanın şu kısmı bile bize çok şey anlatıyor,
“Bu maden projesinin düşünüldüğü bölge Eskişehir’e sadece 20 km uzaklıkta. Üretken, doğasıyla öne çıkan, mikroklima özelliği olan çok özel bir yer. Projenin büyüklüğü çok dikkat çekicidir. Madenin ruhsat alanı 18.4 kilometrekare. Bu, Eskişehir’deki 9 mahallenin toplam yüz ölçümüne denk geliyor. Liç alanı 1.12 kilometrekare. Bu da Gökmeydan Mahallesi kadar bir alan. Ocak alanı ise 1 kilometrekare, yani Vişnelik Mahallesi büyüklüğünde. Açılacak ocağın derinliği 480 metre, yani yaklaşık 160 katlı bir apartman kadar. ÇED raporuna göre 10 yıllık bir kazı sürecinden söz ediliyor ama bu projeler genelde uzar. Toplamda 120 milyon ton malzeme çıkarılacak. Bu, 30 tonluk 4 milyon kamyon yükü demek. En kritik mesele ise su. Proje kapsamında yaklaşık 10 milyon ton su kullanılacak. Bu miktar, Eskişehir’in yıllık içme ve kullanma suyunun 5’te 1’i kadar. Peki bu su nereden gelecek? Bölgedeki derelerden, yeraltı sularından ve Sakarya Nehrinden…”
Ne kadar büyük bir alanın tahrip olacağını görmemek, ne kadar suyun kullanılacağına kulak asmamak, Sakarya havzasını tehdit eden madeni sümen altı etmek ancak karanlık kalplere yakışır, ya da salt bir cehalet bu işi savunabilir.
Eskişehir’in cennet köşesini Cengiz’in rantına kurban etmemeliyiz. Sonrasında geri dönüşü olmayan çok büyük yaralar ile karşı karşıya kalabiliriz.
Herkese keyifli bir hafta sonu diliyorum, sevgiyle kalın.