ANAYASA, KEYFİ DAVRANIŞLARA SETTİR

AK Parti’ nin, kapatma davası, Anayasa değişikliklerini tekrar gündeme getirdi. Oysa Avrupa’ da, devletin temeli sayılabilecek olan yöneticilerin keyfi davranışlarına set çekebilecek, temel kuralları içeren belgelerin yaratılmasına...

AK Parti' nin, kapatma davası, Anayasa değişikliklerini tekrar gündeme getirdi. Oysa Avrupa' da, devletin temeli sayılabilecek olan yöneticilerin keyfi davranışlarına set çekebilecek, temel kuralları içeren belgelerin yaratılmasına yönelik çabalar, "anayasacılık hareketi" olarak belirlendi. Pek çok ülkenin anayasaları da bir asır' ın üzerindedir.
Ülkemizde ise yöneticilerin, özellikle de politikacıların keyfi davranışlarına göre Anayasa ve yasalar değiştirilir. Hülasa ülkemizde, Yasa anlayışı, gelişmiş ülkelerin ve çağdaş hukukun tam tersidir.
Nitekim Ülkemizde, Anayasa çalışmaları, 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamış ve ilk anayasa, 1876 yılında kabul edilmiştir (Kanuni Esasi). 1921 Anayasası, Kurtuluş Savaşı yıllarında çıkarılan, savaş koşulları ve gereklerinin zorunlu kıldığı kuralları içeren, ikinci anayasadır. Cumhuriyet döneminde üç anayasa çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk anayasası 1924'te, ikincisi 1961'de ve bugün yürürlükte olan üçüncüsü de 1982 yılında kabul edilmişti. Bugün de yeni bir Anayasa taslağı ülke gündemindedir.
Öte yandan ülkemizde politikacılar, kendi çıkarı için, yasaları açık ve net olarak yapmadı. Yorumları da muallâkta bıraktı. İşine geldiği şekilde de yorumladı ve uyguladı. Hatta pek çok alanda, yeni yasalar çıkarmasına rağmen, eski yasaları da yürürlükte bırakıldı. İşine geleni uygulandı. Son yıllarda ise her soruna, hatta kişi/kişilere göre, anayasa maddeleri bile değişikliğe uğratılıyor.
Oysa Türk Dil Kurumuna göre, hukuk kelimesi, "Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen, yasaların bütünüdür".
Teknik anlamda, en çok kabul edilen tanımı ise: "Belirli bir zamanda, belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet zoruna (müeyyide) bağlanmış kurallar bütünüdür" Ancak Kant göre de, "Hukukçular, hala hukukun tanımını aramaktadırlar"
Ülkemizde, kanun yapıcılar ve uygulayıcılar ise Kant' ın söylediği gibi, hala hukuk tanımını kavrayamadıkları gibi, kendi yaptıkları yasları dahi yorumlamakta, fikir birliği içinde değiller.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı ile ilgili Anayasa'nın, ilgili hükümleri ortada iken Hukukçular ve politikacılardan bazıları, "Cumhurbaşkanı seçimi yapılırken Meclis Genel Kurulu'nda, 367 milletvekilinin hazır bulunması gerekir." derken, diğer taraf ise "Cumhurbaşkanı seçimi yapılırken, Meclis Genel Kurulu'nda 184 milletvekilinin hazır bulunması yeterlidir." diyerek halkın kafasını karıştırdılar.
Hâlbuki doğru tekdir Ancak anayasa' nın ilgili maddeleri, herkese göre değişik bir anlama taşıyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı ile ilgili Anayasa maddeleri, açık ve net değildi. Politikacı istediği şekilde hareket etmek için, yasanın hükümlerini muallâkta bırakmış. Hal böyle oluca da, taraflar, yasayı istediği şekilde yorumluyor.
Bu işin öğretimini yapan yirmi altı Hukuk Fakültesi Dekanı, yargı ile ilgili olarak son yaşananlar üzerinde ortak bildiri yayınladılar. Bildiri de:" Yargı organları, yasama organı gibi, millet adına egemenlik yetkisi kullanır. Cumhuriyet Savcıları ise kanuni görevleri gereği dava açar. Bu nedenle, Cumhuriyet Savcıları, açtıkları davalarda kişisel olarak taraf değillerdir. Açılmış bir dava nedeniyle hakim ve savcılara yönelik tacizlerde bulunulması, yargı organlarının Anayasa ve kanunlarla belirlenmiş görevlerinin sorgulanması hukuk devletini yıpratır. Basın ve yayın organlarının yayınladıkları haberlerde ve yorumlarda, herkesin ve özellikle siyasi parti temsilcilerinin kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda yargı organlarını yıpratacak, hakim ve savcıları baskı altına alacak yaklaşımlardan özenle kaçınmaları zorunludur. Yargıyı korumak, hukuk devletini korumaktır. Bu görev, hepimizindir" diyerek uyarıda bulundular.
Şu bir gerçek ki Anayasa ve diğer yasaların, ilgili hükümleri, her türlü tefsire de açık, bir şekilde kaleme alınıyor. Sonuçta da pek çok hukukçu, hemen her gün yasaların ilgili maddeleri üzerinde değişik açıklamalarda bulunuyorlar. Ülkemizde, iktidar istediği zamanda anayasa maddelerini değiştirebiliyor. Yasalar yapılırken, siyasi çıkar ve gelecek, ön planda tutuluyor, açık ve net ifadeler içermiyor. Durum bu olunca da, kafalar karışık, ortam belirsiz oluyor. Sonunda da yasalar yaz-boz tahtasına dönüşüyor.

Haberleri