FETÖ Darbesi, ülkemizde, tüm kesimleri, bir araya getirdi. Özellikle de Türkiye tarihinin, en kalabalık ve geniş katılımlı ve aynı anda, Türkiye'nin, bütün kentlerinde yapılan, " Demokrasi ve Şehitler Mitingleri" ile elde edilen birlik ve beraberliğin korunması için muhalefet ve iktidar toplumun, hassas olduğu alanlarda, ısrarcı olunmayarak, oluşan bu ortam korunmalıdır,
Özellikle de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın, Başdanışmanı Sayın Uçum'un, AKP'nin hazırladığı, laikliği de hedef alan, "TÜRK" süz, yeni Anayasa'ya, ilişkin açıklamalarında, Atatürk'ün, sadece "Kurucu" sıfatıyla, yer alacağı ile ilgili söylemleri, gündemde tutulmamalıdır.
Ayrıca "Atatürk'e, atıfta bulunan yasalar, yeni Anayasa'da olmayacak, Atatürk ilke ve inkılâpları ile Atatürk milliyetçiliği gibi, ifadelerin de çıkartılacağı söylemleri de gündemden düşürülmelidir. Çünkü son yaşanan, "DARBE" , Atatürk' ün, fikir ve düşüncelerinin, Türkiye için, ne kadar önemli olduğunu, bir kez daha gösterdi.
Öte yandan, Anayasa'dan, "TÜRK" sözcüğünün, çıkartılmasının, ne mazereti ne de kabul edilir tarafı vardır. Çünkü "TÜRK" sözcüğü, bir milleti ve ulusun adıdır. Etnik, grubun adı değildir.
Nitekim Eylül 2005'te, AB, Eurobarometer Anketi'nde, ülkemizde, ana dilini Türkçe olarak bildirenlerin, (yani Türk kimliğini benimseyenlerin) oranı, yüzde 93 olarak tespit edildi.
Yine ABD'de, 'Ethnologue Data from Languages of the World' adlı araştırma kurumunun hazırladığı, 'Türkiye'de Etnik Dağılım' başlıklı raporda, 2001 yılı içinde, Türkiye'de, etnik nüfus oranı, yüzde 13.79 olarak gösterilmiştir. Buna göre Türkiye' de mevcut nüfusun, yüzde 86.21 Türk asıllıdır.
Anayasa yapımızda, gereksiz tartışmalardan kaçınılmalıdır. Nitekim Eskişehir' de, Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), tarafından hazırlanan, Yeni Anayasaya, Doğru Kurumsal Reform ve Demokrasi Kültürünün Gelişimi Raporu tanıtılmasında, AK Parti Milletvekili Cemil Çiçek'in, "herkesin değişmesinden yana olduğu Anayasanın, tam 33 yıl, 5 ay, 11 gündür tartışıldığını belirterek, "Ya biz tartışmayı bilmiyoruz, ya sorunu çözmeyi bilmiyoruz, ya üslubumuzda bir sıkıntı var" demişti.
Sayın Cemil ÇİÇEK' in, bu tespit, Rahmetli Uğur Mumcu' nun, " TARTIŞMA YERİNE KAVGA, DİNLEME YERİNE SUÇLAMA, YANITLAMA YERİNE SALDIRI... BİZİM YATIĞIMIZ BU İŞTE " sözünü hatırlattı.
AKP iktidar döneminde, anayasa çalışmaları, sürekli tedirginlik yaşattı. " Laiklik, türban, imam hatip, TSK ve YÖK gibi konular, sürekli gündeme geldi. "TÜRK" sözcüğünün kaldırılması gündemden düşmedi. Bugünde, AKP iktidarının, anayasa çalışmaları üzerinde, kaygılar, hala devam ediyor.
Ak parti İktidarı, FETÖ Darbesi ile ülkede birlik ve beraberlik açısından çok olumlu bir ortama sahip oldu. AKP, CHP ve MHP arasındaki diyalog, özellikle de demokrasi adına meydanlarda işbirliği umut vericidir.
Elbette Anayasa yapmak, güç bir iştir. İktidar ve muhalefet, Anayasa çalışmalarında," Toplum Katılımı" ve " Ortak akıl" ve "Orta payda" gibi kavramları ön planda tutmuyorlar. Özellikle de siyasi iktidar, mevcut anayasada, toplumun büyük çoğunluğun, karşı çıktığı ilk dört maddede yapmak istediği değişik ve başkanlık ısrarı, yeni Anayasa çalışmalarının önünde, en büyük engeldir.
Anayasa hazırlıklarını, AK Parti yanında, diğer siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, devletin önde gelen anayasal kurumları ve akademisyenlerde, katılımı ile gerçekleştirilsin. Bu tutum, hem demokratik olacak, hem de hazırlanan anayasa toplumun tüm katmanları tarafından da kabul görecektir. AK Parti' nin tek başına hazırladığı, Anayasa, toplumun büyük bir kesimi tarafından kabul görmediği gibi, sürekli de tartışma konusu yapılacaktır
Yeni Anayasa yapımında, AK Parti kurmayları i sadece "kendileri gibi" olanlara güveniyor, onlarla işbirliği yapıyor, onlara danışıyor. Oysa yeni Anayasa yapımında, muhalefet, her alanda yetkili ve etkili kesimlerle, işbirliği, hem ülkeye, hem de Ak Parti'ye çok şey kazandıracaktır
Anayasa, diğer yasalar gibi, hem kolay yapılamaz, hem de kolay değiştirilemezler. O nedenle de anayasa yapılırken, toplumsal mutabakat şarttır. Bunu sağlamak içinde, toplumdaki tüm kesimlerin, değerleri gözetilmeli, fikirleri alınmalıdır. Çünkü, " Ben Yaptım oldu" anayasası, toplumda kabul görmez.
Nitekim Anayasa Başkanlarımızdan, Sayın Haşim Kılıç: Barış için, gerekli olan iklimi oluşturmadan, güce dayalı yapılacak, anayasal düzenlemeler, 'ben yaptım oldu' anayasası olur. Bu yaklaşım, toplum barışının, en büyük tehdidi olmak yanında, sorunları büyütmekten başka sonuç doğurmaz" demiştir.
Öte yandan, ülkemizde anayasalar sürekli değiştirildi. Nitekim 1876 Kanun-i Esasi(I.Meşrutiyet): Türklerin ilk Anayasasıdır. Daha sonra 1921 Teşkilat-i Esasi: T.C.nin ilk Anayasası, 1924Teşkilat-Esasi, 1961 T.C.Anayasası, 1982T.C.Anayasası meydana getirilmiş bugünde iktidar ve muhalefet, 1982 anayasasını, tamamen yürürlükten kaldırılarak, yeni bir anayasa yapmak isteniyor.
Türkiye' de, sık anayasa değişikliği yapılırken, Pek çok ülkenin, anayasaları kalıcıdır. Nitekim ABD Anayasası 17 Eylül 1787'de Kanada Anayasası 1867, Fransız Anayasası, 1793'te meydana getirilmiş olup, hala yürürlüktedir. O nedenle de yeni anayasa, geniş toplumsal mutabakat içinde, bugün, özellikle de gelecek, düşünülerek hazırlanmalı, diğer ülkelerde olduğu gibi, kalıcı olması sağlanmalıdır.
ANAYASA MUTABAKAT METNİDİR
FETÖ Darbesi, ülkemizde, tüm kesimleri, bir araya getirdi. Özellikle de Türkiye tarihinin, en kalabalık ve geniş katılımlı ve aynı anda, Türkiyenin, bütün kentlerinde yapılan, " Demokrasi ve Şehitler Mitingleri" ile elde edilen...