ANAYASAL SUÇ!

Okuyucularımızdan ayrı kaldığımı süre içinde, Marmara ve Ege bölgelerindeki kıyılarda orman gibi, yemyeşil kuşaklar oluşturan zeytinlikler, ikinci konut ve yazlıklara kurban edildiğini gördük. Koruma altında olan zeytinlikler...

Okuyucularımızdan ayrı kaldığımı süre içinde, Marmara ve Ege bölgelerindeki kıyılarda orman gibi, yemyeşil kuşaklar oluşturan zeytinlikler, ikinci konut ve yazlıklara kurban edildiğini gördük. Koruma altında olan zeytinlikler bile, imar planlarında tadilat yapılarak betonlaşmaya açılıyor. Bu yeşil katliamının örneğine, İzmir'in, Dikili ve Aliağa ilçelerinde, tanık olduk.
Oysa Zeytinciliğin Islahı Yasası, ağır hükümler getiriyor. Yasa hükmüne göre,
''Zeytincilik sahaları, daraltılamaz. Ancak belediye sınırları içerisinde bulunan zeytinlik sahalarında, imar hudutları içine alınması halinde sosyal tesisler dahil, toplam yapılaşma yüzde 10'u geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın fenni gerekçeye dayalı iznine bağlıdır. Bu kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planı geçerlidir.''
Tarım alanları da zeytinliklerle, aynı kaderi paylaşmıştır. Binlerce tarım alanı Anayasanın ilgili maddeleri göz ardı edilerek, yazlıklara kurban edilmiştir. Hâlbuki ülkemizde her ilde, " TOPRAK KORUMA KURULU" var. Bu kurul, arazi kullanılan, tüm faaliyetlerde, arazinin korunması, geliştirilmesi ve verimli kullanılmasına yönelik inceleme, değerlendirme ve izleme yapmak, ortaya çıkan, olumsuzlukları belirlemek, toprak korumayı ve bununla ilgili sorunları giderici önlemleri almak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak için, görüş oluşturmak. Tüm girişimleri yönlendirmek üzere, yerel plân veya projelerin uygulanması amacıyla takibini yapmak ve toprağın korunması ve gerektiği şeklide kullanılmasını da sağlamakla görevlidir.
Ayrıca Anayasamıza göre, tarım alanlarındaki yapılaşmalar, ANAYASAL SUÇ" Nitekim Anayasa' nın 45. maddesine göre, tarım arazileri, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını, tahribini önlemek devletin görevleri arasındadır. Yine İmar ve çevre kanunları ve yönetmelikleri, tarım topraklarının, özellikle de sulanan tarım alanlarının, tarım dışı gayelerle kullanılmasını yasaklamıştır. Ne var ki anayasamızın, kanun ve yönetmeliklerin açık ve emredici hükümlerine rağmen, ülkemizde tarım alanları, zeytinlikler, hem de devlet kurum/kuruluşları, özellikle de belediyeler, tarafından yok edilmektedir.
Hülasa Türkiye'nin genelinde, verimli topraklar, konut ve sanayi tesisleri yapılması suretiyle, yağmalama derecesinde hızla yok olmaktadır. Son 15 yılda, bu şekilde yok edilen tarım alanları, 600.000 hektar civarındadır. Bu alan, Seyhan sulamasının 4 katı, Manisa ovasının 20 katı, Eskişehir ovasının ise 25 katına eşittir.
Öte yandan ülkemizin, 77.945.200 hektar olan yüzölçümü içerisinde, tarım yapılabilir 28.059.000 hektar arazi bulunmaktadır. Devlet Su İşleri verilerine göre, bu alan içinde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi, 8.500.000 hektardır. Hala kamu yatırımları ile gerçekleştirilen sulamalar ve halk sulamalarının, toplam alanı 3.829.175 hektardır.
Ülkemizde, ne sanıldığı kadar tarım toprağı, ne de sulanabilecek tarım alanı bulunmaktadır. Kullanabilir tarım alanlarımızın, sınırlarına dayanmış bulunuyoruz. Bundan böyle de yeni tarım alanları bulmamız veya mevcut tarım alanlarının sınırlarını büyütmemiz mümkün olmadığına göre, mevcut tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerekiyor.
TOPRAK KORUMA KURULULARI, Valiler, Belediyeler ve diğer ilgililer, Tarım alanlarını ve zeytinlikleri imara açarak, "ANAYASAL SUÇ" işlemişler, tarım alanları ve zeytinliklerin yok edildiği dönemlerde, bu ilerde, görevli savcılar ve yargıçlar, bu gelişmeler karşısında, görevlerini yapmayarak, suça iştirak etmişlerdir.
Hülasa yıllardır, valilikler ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını yok ediyorlar. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya, yapılan tesislerin temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar...
Oysa TARIM ALANLARINI, ZEYTİNLİKLERİ, BAŞKA AMAÇLA KULLANARAK YOK ETMEK, ÇOCUK VE TORUNLARIMIZA, İHANETTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.
Ayrıca tarım alanları, zeytinlikler, torunlarımızın bize emanetidir. Dünyada yaşananlar ise ortada. Yükselen gıda fiyatları, yoksul halkları vuruyor. Nitekim Dünya Bankası Başkanı Zoellick, gıda fiyatlarının, son 3 yılda, ikiye katlanmasının yoksul ülkelerde geliri düşük 100 milyon insanı açlık tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını söyledi. The Food and Agricultural Organization (FAO) araştırmasına göre ise bu yıl 36 ülkede toplam tam 1.1 milyar kişi gıda yardımına muhtaç olacaktır.
Tablo, dünya için tam bir felakettir. Önümüzdeki yıllarda, dünyada, en büyük tehlike, açlık ve susuzluktur. Dünya' da, açlık ve susuzlukla ilgili tedbir alınmaz ise, bu iki unsurla ilgili savaşlarda, kaçınılmaz olacaktır. O nedenle de tarım alanlarını, zeytinlikleri yok etmek Türk toplumuna, özelliklede çocuk ve torunlarımıza, "İHANET" değil de nedir?

Haberleri