Evrende ve yaşamda yalnız olmadığımızı bilmek ve bunun yaratacağı güven duygusu –bir başka deyişle onun varlığını bilmek– birinci dereceden önemlidir. Ben olan özne açısından baktığımızda; ne kadar değerli değil mi, varlığımla yokluğumun aynı olmadığı bir kişinin mevcudiyeti? O vardır; yakında veya uzakta, ama bize güven ve paylaşım duygusu verecek bir yerlerdedir.
Kendimizi ve dışımızı anlamak için duyularımızı ve aklımızı kullanıyoruz. Ama ne yazık ki bunlar özellikle sosyal (ilişkisel) yaşamı anlamak için yeterli olmuyor. Hâlbuki insan olarak gördüğümüzden, duyduğumuzdan ve dokunduğumuzdan –hatta hissettiğimizden– daha fazlasını istiyoruz. Örneğin karşımdaki insanın zihnini okuyabilmek istiyorum. Çevremdeki kişilerin benim yokluğumda –ya da varlığımda– benimle ilgili algı, düşünce, yorum ve önyargılarını tam olarak bilememek kendimi eksikli hissettiriyor. Söylediğim bir sözün veya yaptığım bir eylemin bir dış bakışa nasıl yansıdığını anlamak ve değerlendirmek istiyorum. Bu, sadece bir iştahlı meraktan ibaret değil. Kendimi geliştirmek ve daha ileriye taşımak için sahip olmam gereken enformasyonu içeriyor. Hâlbuki ilişkimin özelleşmediği insanlar bu konudaki yargılarını bizimle paylaşmakta o denli cömert ve istekli değiller. Tam da bu ‘eksiklik’ noktasında arkadaşlığın önemli bir niteliği devreye giriyor.
Gerçek arkadaşlığın en önemli unsurlarından birisi açık sözlülüktür. Arkadaşlığın bu niteliği üzerinden bakarsak, bu ilişkinin en önemli yanı yakınlık değil, açıklık ve dürüstlüktür. Bu da söylenmesi gerekenden başka bir nedene dayanarak kaçınmamak anlamına gelir. Eğer sözü –türü ne olursa olsun– bir çıkar kaybına neden olacağını düşünerek geri çekiyorsanız bu durumda başa dönüp arkadaşlığın ne olduğunu ve arkadaşlığınızın özünü gözden geçirmeniz gerekir.
Sözü esirgememek arkadaşlığın önemli unsurlarından olan saygı, empati ve hoşgörüden vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Eğer bir eleştiri veya düzeltme talebi adına bir söz söylüyorsak, daima yukarıda saydığım bu üç önemli ilkenin belirlediği çerçeve içinde kalmak zorundayız. Arkadaşlık kurumu asla gevşeklik, lakaytlık, ciddiyetsizlik veya herhangi bir nedenle değersizleştirmeye yol açacak olumsuz öğeleri içermez.
İlişkilerde sıkıntı yaratan en önemli konulardan birisi iktidar mücadelesidir. Eğer bir ilişki de iktidarın ele geçirilmesine ilişkin bir mücadele alanı söz konusu ise bu durum yaşanabilecek gerginliklere hazır olmayı gerektirir. Özünde aşk veya mülkiyet bulunan ilişki türünü bu kategoride sayabiliriz. Arkadaşlık ise çıkar üzerine kurulmadığından –daha doğrusu kurulmaması gerektiğinden– bir başka tür kategorisinde yer alır. Günümüzdeki arkadaşlıkların zaaf noktalarından birisi arkadaşlığın bu özelliğin farkına varılmasındaki aymazlıktır. Bir hedef uğruna kurgulanan ‘arkadaşlık’, bizi bir başka hedef uğruna feda eder.
Karşılıklı güven, açıklık ve açık sözlülük temelleri üzerine kurulmuş bir arkadaşlık olgusu, dıştan nasıl göründüğümüz konusunda önemli bir yardımcıdır. Sonsuz büyüklükteki bir hamur teknesinden el atıp aldığımız kendi hamur parçamızı nasıl kendi varoluşumuz haline getirdiğimiz görmemizi sağlar.
Gerçek arkadaş, bana nasıl göründüğüm hakkında gerçek bir değerlendirme ve yorum sunar. Bunu ne kendine ne de bana bir imtiyaz tanıyarak, olabilen nesnelliği ile yapar. Kişinin kendisini görebilmesi gibi bir mutlu aşama var mı? Olsun veya olmasın; kendi varoluşunu olgunluğa eriştirme yolunda arkadaş kendimizi dışarıdan görebilmenin vazgeçilmezlerinden olmaya devam edecektir.
Arkadaşlık ve Açık Sözlülük
Evrende ve yaşamda yalnız olmadığımızı bilmek ve bunun yaratacağı güven duygusu –bir başka deyişle onun varlığını bilmek– birinci dereceden önemlidir. Ben olan özne açısından baktığımızda; ne kadar değerli değil...