Bu haftaki Pazar yazımızda bir dostumuzun kendi kaleminden izlenimlerini okuyacağız.
Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenen 'dost' isimli oyunu izleyen ve hayli etkilenen bu okuyucumuz, şık Veysel'i almış kaleme.
Bize Veysel'in hayatını birkaç cümleyle anlatmış.
Bir kez daha hatırlama imkanı vermiş büyük ozanı bizlere.
Ardından da Veysel'i sahneye taşıyan Büyükşehir Belediyesi'ni ise unutmamış.
Şimdi bu güzel yazıyı birlikte okuyalım.
Herkese iyi pazarlar.
"Aşık Veysel Şatıroğlu adıyla Sivas ilinin Şarkışla ilçesinde dünyaya gelmiş bir halk ozanı. Halk ozanı tabiri en çok ona yakışıyor dersek yanlış yapmış olmayız elbette.
Yedi yaşına kadar her çocuk gibi gülen, koşan, oynayan bir çocuktu Veysel.
Küçük yaşta geçirdiği çiçek hastalığı sebebiyle bir gözünü kaybetti.
Hayatı tek gözüyle görmeye çalışırken bir kaza sonucu diğer gözünü de kaybetti.
Bu olay onun için dönüm noktası olmuştu belki de...
Saz çalmayı öğrendi. Gönül gözüyle görüp, yüreğiyle söylemeyi, yazmayı öğrendi.
Okuma yazması da yoktu ama kendisinin de dediği gibi kalemi kağıdı, yüreği ve aklıydı. Bizler gibi göremiyordu dünyayı fakat bizden daha iyi anlayabiliyordu hayatın renklerini, dostluğu, sanatı, hoşgörüyü...
Güzelliği de kalp gözüyle görmeyi yüreğiyle hissetmeyi iyi biliyordu.
Böylelikle kalbiyle gördüğü bir güzele sevdalandı Veysel.
Sazını konuştururken o güzeli söyledi hep dili. Sonunda muradına erdi 'âşık' Veysel.
Sazına türkü, müziğine nağme yaptığı o kızla evlendi.
Mutluydular ama kaderin halk ozanına oyunu bitmemişti.
On günlük oğlu annesinin memesinde tıkanarak öldü. Böyle de bitmedi Veysel'in acısı.
Bir kızı oldu ilerleyen aylarda. Tam onun için mutlu olurken, sevdalanıp, yandığı Esma komşusuyla kaçınca iyice içine kapandı iyice dertlendi ozan.
Kızıyla bir de sazıyla kalakaldı.
Ama kızcağızda yaşayamadı fazla. şık Veysel sazıyla, sözüyle devam etti yoluna.
Sonraları bir kızla daha evlendirdiler Veysel'i. Altı çocuğu oldu. Onlardan da tam on sekiz torun...
O vakte kadar hep başka ozanların; Karacaoğlan'ın, Yunus Emre'nin, Dertli'nin şiirlerini çalıp söyledi.
Çekinirdi çünkü kendi şiirlerini söylemeye.
Kim bilir belki de farkında değildi sözlerinde ki yüceliğin...
Sonra ünlü şairimiz Ahmet Kutsi Tecer tanıdı Veysel'i. Onun yardımıyla gün yüzüne çıktı karanlık dünyasının parlak melodileri...
Böylelikle tanındı Veysel. Şehir şehir, köy köy gezdi.
Onu en çok duygulandıran şeyse; İstanbul da kendi türkülerinin söylenmesi, herkesin dilinde şiirlerinin olmasıydı.
Köy enstitülerinde saz öğretmenliği yaptı.
Öğrencileri onun nasıl görür gibi hareket ettiğine şaşırdılar hep.
Ustalığına hayran kaldılar. Eğitici yönüyle de gönüllere taht kuran ozanımız,yetmiş yılını sanatıyla ve tabi ki yüreğiyle geçirdi.
Yetmiş yaşında veda etti hayata.
Geride karanlık dünyasından kalan ışıl ışıl mısralarıyla...
Bu bağlamda Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin düzenlemiş olduğu şehir tiyatrolarının oyunlarından biri olan 'Dost' adlı tiyatro oyununu tavsiye ediyorum.
Tek kişilik bir oyun olmasına karşın Kazım Sinan Demirer'in bağlama çalmadaki ustalığı arada bir kendinden kattığı unsurlar ve oyunculuk kalitesiyle izleyiciye kalabalık bir kadroyu seyreder izlenimi vermesi de oyunun en keyifli yanlarından.
Bu noktada bizleri kültürel değerlerimizle tekrar bir araya getiren, tiyatro izleyicisini artıran ve her alanda sanat için çalışmalarını sürdüren Yılmaz Büyükerşen'e de teşekkür etmeden geçemeyeceğim..."
AŞIK VEYSEL VE ŞEHİR TİYATROLARI...
Bu haftaki Pazar yazımızda bir dostumuzun kendi kaleminden izlenimlerini okuyacağız.Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenen dost isimli oyunu izleyen ve hayli etkilenen bu okuyucumuz, şık Veyseli almış kaleme.Bize Veyselin...