Asker

Bir ülkede bir kadın oğlunu askere göndermek üzereydi. İki gözü iki çeşme ağlıyordu. Komşusu geldi ve başladı teselliye: ‘’Canım, bu ne telaş? Daha ortada fol yok yumurta yok, ne yapıyorsun?’’‘Askere gidince bakalım oğlunu...

Bir ülkede bir kadın oğlunu askere göndermek üzereydi. İki gözü iki çeşme ağlıyordu. Komşusu geldi ve başladı teselliye: ''Canım, bu ne telaş? Daha ortada fol yok yumurta yok, ne yapıyorsun?''
'Askere gidince bakalım oğlunu geri hizmete mi verecekler, yoksa muharip sınıfına mı ayıracaklar? Geri hizmete verirlerse mesele yok. Ama muharip sınıfına ayırırlarsa iki şık var; Savaş ya çıkar, ya çıkmaz. Çıkmazsa mesele yok. Ama çıkarsa iki şık var; Ya cepeye gönderirler, ya geri hatlarda kalır. Geri hatlarda kalırsa mesele yok. Ama cepheye gönderirlerse iki şık var; Ya yaralanır, ya yaralanmaz. Yaralanmazsa mesele yok. Ama yaralanırsa iki şık var; Yarası ya ağır, ya hafif olur. Hafif olursa mesele yok. Geri gönderirler. Hiç askere gitmemiş olur. Ama ağırsa iki şık var;
Ya iyileşir, ya iyileşmez. İyileşirse mesele yok. Yaralanmamış bile sayılır. Üstelik bir daha da cepeye göndermezler. Ama iyileşmezse iki şık var; Ya ölür, ya kalır. Ölmezse kendisine kavuşursun. Ama ölürse iki şık var; Ya cennete gider, ya cehenneme. Cennete giderse hiç üzülüp gözyaşı dökmene lüzum yok. Cehenneme giderse de cehennemlik bir evlat için ağlamaya değmez.'
Elbette düşünmek, şıkları ve ihtimalleri hesaba katmak çok güzel ama bu kadar da ölçüyü kaçırarak değil. Çünkü olumsuz bir gidişat varsa, bunda doğrudan veya dalaylı yoldan bizim de payımız vardır.

Haberleri