Atatürk'ün, din anlayışı ve din konusunda izlediği politika, bazı yanlış yorumların ve anlamaların, hedefi olmuştur. Bazı kesimler, Atatürk'ün, laiklik ilkesini, "din aleyhtarlığı" gibi yorumlamaya çalışmışlar ve halen de bu çabayı sürdürmektedirler.
Aslında Müslümanlık, Atatürkçülük ve laiklik, kavramları, yıllardır hep tartışma konusu oldu. Oysa Türkiye Cumhuriyeti' nin, bugünü ve geleceği açısından, en büyük dayanağımız, Atatürk İlke ve inkılâpları doğrultusunda, milli ve manevi değerler, çağdaşlık, demokratik ve laik düzenin, gerektirdiği ilkeler ve ilişkilerdir.
Ayrıca tarihsel gerçekleri, Atatürk'ün, dine bakışını ve uyguladığı, din politikasını değerlendirildiğinde, Atatürk, hem son derece samimi bir dindardır, hem de Türk milletini ayakta tutan değerlerin başında gördüğü dinin, toplum tarafından anlaşılması ve doğru uygulanması için, büyük bir çaba göstermiştir.
Atatürk, Allah'a ve İslam'a inanan, samimi bir dindardır. Pek çok sözünde ve tavrında bunu görebilmek mümkündür. Büyük Önder, birçok konuşmasında, samimi ve içten bir şekilde Allah'tan, İslam'dan ve Kuran'dan saygı ve bağlılıkla bahsetmiştir. Hz. Peygamberimizi övmüş ve Türk milletine, gerçek dine sarılmayı ve daha dindar olmayı tavsiye etmiştir.
Ülkemizde, bazı kesimler tarafından, ATATÜRK' ün, İslam dini ile ilgili düşünceleri, sürekli kamuoyundan uzak tutuldu. Türk halkı, Atatürk'ün, Hz. Muhammed' in mezarını yıktırmadığını da yıllar sonra, AKP Milletvekili Prof Dr.Yalçıntaş'dan, öğrendi.
Ülkemizde,"Müslümanlık ve çağdaşlık", "Atatürkçülük ve Müslümanlık", laiklik".,ne birbirine aykırı, ne de karşı kavramlardır. Ayrıca Atatürk' ü, sevmek, Atatürkçü olmak, Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkeleri doğrultusunda hareket etmek, ne "DİNSİZLİKTİR" ne de "İSLAMİYET", gericilik, bilime ve çağa karşı olmaktır.
Nitekim Milli Eğitim Bakanlarımızdan, Rahmetli Avni Akyol:
"Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız" demiştir. İşin doğrusu da bu değil midir?
Diğer yandan, genel ve ortak anlamıyla, laiklik, dini ve dünyevi otoritelerin yekdiğerinden ayrılmasını, din işlerinin, kişisel ve özel sayılarak, ferdin vicdanına terk edilmesini ve devletin, dinler karşısında, tarafsız kalarak, din hürriyetini sağlamasıdır.
Türkiye'de, devletin laikliği, siyasidir. Ancak idari bakımdan dini, devlete bağlı tutmuş ve kamu hizmeti olarak teşkilatlandırmıştır. Dini inanç ve kanaat hürriyetini temel hak ve hürriyetler arasında görmüş ve ibadet ve dini törenlerin, serbestliği, anayasal teminat altına alınmıştır.
Türkiye'de, laiklik yalnız dinle, devletin ayrılığı olmayıp, devletin dini çevreleri kontrol altında tutmasıdır. Ayrıca Laiklik, Atatürkçülüğün özüdür. Bundan dolayıdır ki, Atatürkçülüğü yıkmak isteyenler daima laikliğe saldırmışlardır. Laikliği de, din düşmanlığı biçiminde uygulandığını ileri sürmüşlerdir.
Türkiye'de, laiklik, diğer batı ülkelerinden farklı olarak, devlet ve toplum hayatında çok derin etkiler yapmıştır. Çünkü Atatürk' ün, düşündüğü laiklik, toplumu, yabancı kültür sistemlerinin, baskısından kurtarmayı ve milli bir toplum içinde özgür bireyi amaçlıyordu. Bu aynı zamanda, din ve vicdan özgürlüğünün de teminatı olacaktı.
Yine Atatürk," bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için, akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur. " sözleri ile de İslamiyet'i en güzel şekilde tanımlamıştır.
İslamiyet'i ve Atatürkçülüğü, kalp gözü ile göremeyen veya dış ve iç şer odakların taşeronluğunu yapan, çok az sayıda fanatik ve aşırılar, her dönem oldu. Bunlar hala çağımızın, İslam'ın, Atatürkçülüğün, aydınlığında dahi tehdit unsuru olmaya, insanları yanıltarak, şaşırtarak, hedef saptırarak, kullanmaya, güçlenmeye ve yayılmaya çabalamaktadırlar. Ancak Türk toplumu, hem Müslüman, hem Atatürkçü, hem de laik kalacaktır. Ülkemiz insanı, bu üç unsurda uzlaşarak, huzuru, barışı, refahı yakalayacaktır.
Öte yandan Atatürk, "Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları, tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler" demiştir
Bazı çevreler, artık geçekleri görmelidir. Cumhuriyetin, her döneminde, ülkemizde, İslam dinine bağlı yurttaşlar, tam bir özgürlük içinde, dinsel görevlerini eksiksiz yerine getirmişledir. Hiçbir güç, İslamlığın gerektirdiği, tutum ve davranışlara, engel olmamıştır.
ATATÜRK İNANÇLARA SAYGILIDIR
Atatürk’ün, din anlayışı ve din konusunda izlediği politika, bazı yanlış yorumların ve anlamaların, hedefi olmuştur. Bazı kesimler, Atatürkün, laiklik ilkesini, "din aleyhtarlığı" gibi yorumlamaya çalışmışlar ve halen...