Siyasi partiler, listelerini açıkladılar ama halk, aday belirlemedeki yönteme tepkilidir. Halkın istediği değil de her zaman olduğu gibi, liderlerin seçtikleri oy pusulularında yerini alacak, seçmen de noterlik görevini yerine getirecektir. TBMM' ye, halkın değil liderlerin seçtiği insanlar girecektir. O nedenle de bugünkü partilerin, aday listelerinin belirlenmesindeki yöntem tamamen antidemokratiktir.
Oysa Cumhuriyetin kurucusu Büyük Önder ATATÜRK' e, göre, Yasama Kurumu, hiçbir sınıfa dayanmayan ve hiçbir sınıfın temsil edilmediği, millet tarafından doğrudan doğruya seçilen, vazife ve yetkilerini, millete karşı sorumlu olarak, yerine getiren bir parlamentodur. O nedenle de Parlamentoya, bir sınıfı temsil eden, bir sınıfa dayanan hiçbir şahıs, zümre ve parti seçilemeyecektir.
Yine, Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız milletin elindedir. O nedenle de parlamento üyeleri de kayıtsız şartsız liderlere karşı değil, millete karşı sorumlu olacaklardır. Bu sebeple, PARLAMENTO ÜYELERİNİ, HALK DOĞRUDAN DOĞRUYA VE HİÇBİR ARACI OLMADA KENDİSİ SEÇECEKTİR. MİLLETVEKİLLERİNİN SEÇİMİNDE ARACILIĞI, NE DEVLETİN YÜRÜTME KURUMU OLAN HÜKÜMET, NE DE PARTİLER YAPABİLİR.
Bugün öyle mi?
ATATÜRK' ün, düşündüğü parlamentoda, halk, değer verdiği ve kendisinden hizmet beklediği kişileri, bizzat seçecektir. Halkı, hükümetin veya partilerin empoze edecekleri kişileri seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir. ATATÜRK' ün, ilkelerine de aykırıdır.
Antidemokratik yasalar düzeltilmeden, halk karar süreçlerine katılmadan Başkanlık si sistemini istemek krallık istemekle eş değerdir. 12 Haziran'da seçim yapılacak, milletvekilleri seçilseler bile, Genel Başkanlarının talimatlarının aleyhine asla tavır geliştiremezler. Seçim Yasası da zaten antidemokratiktir.
Elbette bu olumsuz tabloda, seçmenin de sorumluğu var. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde, bu tür sorunların çözümü seçmenin elindedir. Ancak seçmen bunun hala farkında değildir.
Hülasa Türk toplumu olarak, Atatürk'ü, yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik. İnsanımıza da, resim ve heykel olarak tanıttık. Onun fikir ve düşüncelerini, insanımıza aktaramadığımız gibi, hayata da geçiremedik. Sonuçta da yaptığımız her icraatta, hüsrana uğradık. Arzu edelin hedeflere de ulaşamadık.
Atatürk, "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir." demesine rağmen, ortama "POLİTİK" ve "ELİT" güçler hakim oldu. Padişahlık kaldırıldı ama çok partili dönemde, "CUMHURİYET PATİŞAHLARI", boy gösterdi. Yıllarca da millet olarak da siyasette, aynı isimlere, layık ve mahkûm olduk. .
Şu bir gerçek ki, yıllarca Atatürk, hep gündemde oldu. Her başı sıkışanda, ona inanmadığı halde, kalkan yaptı. Gerçek anlamda yorumlayan, çok az insan oldu. Çünkü Atatürk, milliyetçi bir insandı. Ancak, O'nun milliyetçi düşüncesinde, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktu. Bilakis, O'nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardı.
Hayatı boyunca, ulusal ve uluslararası barıştan yana oldu. Tüm insanların, barış, huzur ve refah içinde yaşamasını istedi. "Yurtta barış, dünyada barış " özdeyişiyle de, bugünkü ve gelecek nesillere hedefi gösterdi. Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı. Bugün ise bu çizgiden uzaklaşıldı. Siyasi partiler, halkın egemenliğine ve isteğine göre değil de liderlerin görüşlerine göre icraat yapmaktadır.
ABD, AB ve IMF ile Türkiye'deki siyasi otoritenin, ilişkileri ortadadır. Yıllarca bu kesimlerle ilişkilerde, bağımsız hareket edemedik. Oysa tam bağımsızlık, millet ve devlet olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Nitekim Atatürk, " Tam bağımsızlık dendiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlıktan mahrumiyet demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz " demiştir.
Ayrıca Atatürk ilkeleri de, birden bire ortaya çıkmadı. Bu ilkeler, tarihsel bir gelişim izledi ve Atatürk ideolojisi de zamanla oluştu. O nedenle de Atatürk devrimlerini, titizlikle korumak, ödün vermemek, yaygılaştırılması ve kökleşmesi için de, gayret ve caba göstermek zorundayız. Çünkü onun devrimlerine, fikir ve düşüncelerine, dünden daha çok, bugün ve gelecekte daha da muhtacız.
ATATÜRK VE ADAY BELİRLEME
Siyasi partiler, listelerini açıkladılar ama halk, aday belirlemedeki yönteme tepkilidir. Halkın istediği değil de her zaman olduğu gibi, liderlerin seçtikleri oy pusulularında yerini alacak, seçmen de noterlik görevini yerine getirecektir....