Atatürk'le ilgili, yazımızdan sonra, bir okuyucumuz, " ... Atatürk'le ilgili görüşlerinize katlıyorum ama 10 kasım'da, bazı yayın organlarında, hakaret içren ifadelere de cevap vermenizi beklerdik." diyerek görüş belirtti.
Aslında İlimizde, Çağdaş Gazeteciler Derneği, CHP İl Başkanlığı, MHP İl Başkanlığı, Vatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Eğitim İş ve diğer bazı denekler tarafından, bazı medya yetkilileri hakkında, 10 Kasım'da yayımladıkları haberlerde, "Atatürk'ün hatırasına, alenen hakaret ettikleri" iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu.
Suç duyurusu sonucu, ne olacak bekleyip göreceğiz. Ancak tarihi olaylardan, medet uman kişi/kişiler, özellikle de siyasiler, "ACZ" içindedir. Çünkü o günün şartlarını, imkân ve olanakları düşünülmeden, eleştiri yapmak, ne hukukta, ne de bilimde yeri vardır.
Yıllarca, Atatürk'ün, ülkemize kazandırdığı, "LAİKLİK", kavramı, bazı kesimler tarafından, dine karşı gibi gösterildi. Bu kişileri, bu noktaya getiren nedir veya kimlerdir bilinmez. Ayrıca Atatürk' ü, İslamiyet karşıtı gibi göstermek, cehaletten başka bir şey değildir. Çünkü Atatürk, İslamiyet' i, en iyi bilen ve yorumlayan bir liderdir.
Nitekim ATATÜRK, " Bizim dinimiz, en makul, en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur. Müslümanların, toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafaza hakkı yoktur. Kendilerinde öyle bir hak görenler, dini emirlere uygun harekette bulunmuş olamazlar. Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerine eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için, bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. " demiştir.
Diğer yandan Atatürk, İslam dininin, felsefi gerçeğini inceleme, araştırma, öğrenme bakımından, ilmi ve fenni kudrete sahip olacak, seçkin ve hakiki din bilginlerinin yetiştirecek, yüksek müesseselere malik olunması gerektiğini her vesile vurgulamıştır
Atatürk, "Tanrı birdir, büyüktür. Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Dine, saygı gösterilmelidir. Türk milleti, daha dindar olmalıdır. Türk milleti, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri, hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır." Sözleri, onu din adına eleştirenlere en güzel cevaptır.
ATATÜRK, Hz. Muhammed' i, sönük bir derviş gibi gösterenlere karşıdır. Bu insanların, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını kavrayamadıklarını her vesile söylemiş, askeri dehasına, hayran olduğunu da sıkça vurgulamıştır. Nitekim ATATÜRK, " Büyük bir inkılâp yaratan Muhammed' e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli etmek gerekti. Peygamber ölür ölmez düşünülecek şey, onu bir an evvel toprağa tevdi etmek değil, yaratmış olduğu inkılâbı, emniyet altına almaktı. " demiştir.
Atatürk, hutbenin halkı genel durumdan, haber etmesi bakımından, son derece ehemmiyetli olduğunu, hutbenin halkın anlayacağı bir dille olmasını gerektiğini de ifade etmiş ve 7 Şubat 1923'te Balıkesir Paşa Camisi' nde bir konuşma yapmış, hutbe vermiştir.
Atatürk, camilerin, mukaddes minberleri, halkın ruhi, ahlaki gıdalarına, en yüksek, en verimli kaynaklar olarak görmüş ve " Minberlerden halkın anlayabileceği dille, ruh ve beyne hitap olunmakla, Müslümanların, vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur " demiştir.
Ayrıca Atatürk dinin siyaset ve ticarete alet edilmesine karşıdır
Atatürk, "ölülerden yardım istemek, medeni bir toplumun yüzkarasıdır" ifadesini kullanmıştır. Allah' ın Resulü de, ölülerden yardım etmeyi yasaklamıştır. Allah Resulü buyuruyor ki "İSTEDİĞİN ZAMAN ALLAH'TAN İSTE, YARDIM DİLEDİĞİN DE ONDA DİLE." Allah' u Tela buyurdu ki " ALLAH'I BIRAKIPTA DUA ETTİKLERİNİZ, SİZE YARDIM ETMEYE MUHTEDİR OLAMAZLAR. ONLAR KENDİLERİNE BİLE YARDIM EDEMEZLER."
ATATÜRK, dinin, siyasete ve çıkarlara, alet edilmesine de şiddetle karşı çıkmıştır. Ve " Türk toplumunu yanlış yola sevk edenlerin, din perdesine bürünerek, saf ve temiz halkımızı, hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir."uyarısında bulunmuştur.
Şu bir gerçek ki" Müslümanlık ve çağdaşlık", "Atatürkçülük ve Müslümanlık", "Müslümanlık ve laiklik", ne birbirine aykırı, ne de karşı kavramlardır.
Nitekim Milli Eğitim Bakanlarımızdan, Rahmetli Avni Akyol: " Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız" demiştir. Çünkü ne Atatürk' ü sevmek, Atatürkçü olmak, Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkeleri doğrultusunda hareket etmek ne "DİNSİZLİKTİR; ne de İslamiyet, gericilik, bilime ve çağa karşı olmaktır." demiştir.
ATATÜRK VE İNANÇ
Atatürk’le ilgili, yazımızdan sonra, bir okuyucumuz,
Atatürk’le ilgili görüşlerinize katlıyorum ama 10 kasım’da, bazı yayın organlarında, hakaret içren ifadelere de cevap vermenizi beklerdik. diyerek görüş belirtti....