1919 yılında Atatürk Ankara'ya geldiğinde burayı pek az ağaçlı bulmuştu. O'na göre bu pek az olanlar ağaçlar bile birer delildi ki, onlar gibileri çoğalabilir ve daha pek çok yetiştirilebilirdi.
O, eski adı Orman Çiftliği olan yerde, orman yetiştirmeyi kendisine ideal edinmişti. Onun için eski ve yeni her ağaç, kıymetli birer varlıktı. Bunların yetiştiğini, büyüdüğünü görmek, bir idealin gerçekleşmesindeki zevki kendisine veriyordu. Gazi Orman Çiftliği, insanların irade ve çalışmalarıyla, doğayı güzelleştirme ve verimli kılma kuvvetinin bir örneğidir. Atatürk İstanbul'da büyük ağaçları gördükçe gülerek şöyle derdi:
- Bunlarda güzel amma, biz yapraklarının ve dallarının her yıl nasıl büyüdüğünü gördüğümüz ağaçları daha çok seviyoruz.
Bir bahar mevsimi, Çankaya'nın eski köşkü önünde yeni dikilmiş akasya ağaçlarını bahçıvan budamıştı.
Atatürk bu fazla budamayı sevmedi. O ağaçları daima daha büyük görmek arzusunda idi.
Onun için bahçıvanı bilgisizlikle itham etti.
Ağaç ve orman sevgisi bu kadar yüksek olan Atatürk, son hastalık günlerini ağaç ve orman hasreti içinde tamamladı. Ormanlık ve yeşillik dağ manzarasını gösteren bir tablo ona, fiziksel ızdırıpları içinde hayal dahi kurmayı sağlamıştı.
İşte bundan dolayıdır ki, Eskişehir'in Sündiken ve İstanbul'un Alemdağ ormanlarında, kendisine iyileşme devri için düzenlenecek ve oturulabilecek yerler arandı. Ancak bu isteğini yerine getirmek kısmet olmadı. (Prof. Dr. Afet İnan)
AŞIĞIN TÜRK MİLLETİ OLURSA
Cumhuriyetin üçüncü yıldönümünde Ankara şehri köylerden ve kasabalardan gelen halk yığınlığı ile doluydu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın erkek çıldırasıya alkışlıyordu.
Atatürk tribünden ayrılacağı sırada halk ile arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti. Yaverini yanından uzaklaştırdı. Halkın içine girdi. Atatürk ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına dayamış, adeta kendinden geçmiş, ilerliyordu. Halk O'nu incitmemek için kendi ile arasında bir boşluk bırakmıştı.
Hayli gittikten sonra:
-Atatürk artık otomobile binseniz... dediler.
Uyanır gibi oldu yanındakine:
-Sen belki ömründe sevmişsindir. Fakat hiç sevildin mi? dedi,
-Bundaki zevk hiçbir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa! beni bu zevkten biraz daha ayırmayın.
ATATÜRK'ÜN ANILARINDAN AĞAÇ VE ORMAN SEVGİSİ
1919 yılında Atatürk Ankara’ya geldiğinde burayı pek az ağaçlı bulmuştu. O’na göre bu pek az olanlar ağaçlar bile birer delildi ki, onlar gibileri çoğalabilir ve daha pek çok yetiştirilebilirdi.O, eski adı Orman Çiftliği...