Şimdi bir soru soracağım ama iyi düşünmenizi istiyorum. Sizce öldüğünüz zaman mezarınızda en uzun kim kalır?
Ne oldu şöyle bir durdunuz, sustunuz? O yüzden dert etmeyin iki günlük aşkları, yalan sevdaları... İki gramlık arkadaşlıklara, sahte yüzlere, nankörlere, vefasızlara, şu hayatta sadece kendini düşünenlere üzülmeyin. Üç günlük dünya, yarına çıkar mıyız çıkmaz mıyız belli değil. Kimse ne dertlerini, üzüntülerini götürebiliyor öbür tarafa ne mal, mülk, para. Geçici heveslerle kendimizi avuttuğumuz bu yalan dünyada, hiç birimiz kalıcı değiliz ve öldüğümüz zaman hepimiz eşitiz. Bu yüzden hiç bir şeyi çok da kafaya takmayın yani. Sadece sorun kendinize öldüğünüz zaman mezarınızda en uzun kim kalır? Cevabını eğer bulduysanız işte tek gerçek onlardır, gerisi yalan!..
Şimdi nerden çıktı bu soru, ne kadar karamsar bir konu diyorsunuz belki. Ama ömür bitiyor, zaman akıyor. Maalesef de gerçekler acıtıyor. Geçiyor işte insan dünyadan, mevsimler gibi, yağmurlar gibi...
Bir gün olur yumarsın gözlerini sonsuzluğa. Elveda der gibi herşeye susarsın. Gözlerin görmez, kulakların duymaz, ağzın konuşamaz olur. Nefes alamazsın, kalbin durur. Çevrendekiler şaşırır, ailenden herkes ağlaşır. Sen öldükten bir saat sonra ağlamalar biraz azalır. Ailen eve gelen yakınlarının yeme içme işiyle ilgilenmeye başlar. Bu sırada bedeninde organizmalar çalışmaya başlar seninde. İki saat sonra evini arayıp cenazeye katılamayanlar mazeret bildirirler. Bu sırada evindeki taziyeye gelenler spor ve siyaset konuşmaya başlamışlardır bile.
Altı saat sonra birinci dereceden yakınların hariç diğer herkes evine dönüp, bir sonraki gününü planlamaya başlar. 24 saat sonra iç organların çözünür. Bu sırada telefonuna senin öldüğünü bilmeyen kişilerin aramaları, reklam mesajları gelmeye devam etmektedir. İki hafta sonra çocukların miras paylaşımı için bir avukatla görüşür ve tırnaklarınla dişlerin dökülmeye başlar. 3 ay sonra eşin televizyonda bir komedi filmine güler ve seninde bedenin sıvılaşmaya başlamıştır bile.
Vefatının 1.yıldönümünde birisi; "Vay be, bu kadar oldu mu? Daha dün gibi” der ve vücudundaki asit kefenini eritir. Aradan on yıl geçer, bir arkadaşın eski bir fotoğrafta görüp hatırlar seni. Bedeninden geriye kalan sadece kemiklerdir artık. İşte bu dünyadaki varlığının unutulması bu kadar kısa süre alır.
Şimdi bugün kafana taktığın kişi ve olayları tekrar gözden geçir istersen. Sence değer mi? Biriktirdiğin hiç bir şey senin değil. Sadece sana geçici olarak verilen emanetler. Bu dünyadan eğer hoş bir seda bırakıp geçip gidebiliyorsan ve kimseye kulak asmadan sadece kendin olup, dilediğince yaşayabiliyorsan, içten gülümseyebiliyorsan ne mutlu sana!..