Bakıyorum da herkes hükmü şimdiden vermiş...

Büyükşehir Belediyesine yönelik bir savcılık süreci başlatıldı.Bunun sonucunda davalar açıldı.Açılan davaların da görüşülmesine başlanıldı.Yani.Hukuksal süreç normalde nasıl işlemesi gerekirse öyle işliyor.Bu süreç...

Büyükşehir Belediyesine yönelik bir savcılık süreci başlatıldı.
Bunun sonucunda davalar açıldı.
Açılan davaların da görüşülmesine başlanıldı.
Yani.
Hukuksal süreç normalde nasıl işlemesi gerekirse öyle işliyor.
Bu süreç normal olması gereken şekilde işliyor işlemesine ama, süreçle ilgili normal olmayan ve süreci de yakından etkileyebilecek davranış ve durumlar var.
Şöyle ki;
Daha ilk duruşma başlarken, bazıları duruşmaya has gelişen olaylardan yola çıkarak hükümü verir hale geldi.
Dava sürecini yürütecek Hakim, savcı ve davaların taraflarından çok, dava ile ilgisi olmayan fakat bu davaları başka bir gözle gören insanlar,daha ilk duruşmada kararlarını bile verdi.
Netice olarak...
Büyükşehir Belediyesine yönelik açılan davalar daha yeni görüşülmeye başlandı.
Bu davaların sonuçlanması elbette bir zaman alacak.
Ama birilerinin hiç mi hiç tahammülü yok.
Şimdiden, yargılanan isimlerin suçlu olduğunu, şimdiden yargılanan isimlerin suçsuz olduğunu resmen bağıranlar var.
Sanki davanın tarafıymış gibi, neredeyse mahkeme salonunda Sanık ve müşteki için ayrılan yerlerde görüyorlar kendilerini.
Öyle de davranıyorlar.
Ne diyelim?
İyi ki açılan davaları intikam aracı gibi görenlerle, açılan davaları bir fırsat gibi gören bu insanlar karar verici değil.
İyi ki, bu davaların kararını hakimler verecek.
Yoksa, bunlara kalsa...
Yargılananlar şimdiden suçlu, yargılananlar şimdiden masum.
Var mı böyle bir şey?
.......

Umutla beslenen, hayallerle
yaşayan bir şehir olmak
80'li yıllardan sonrasını iyi hatırlarız Eskişehir'in...
Sürekli hayal ile beslenen ama hüsran yaşayan bir şehir oluvermişti.
İşte o günden bu yana uyutuluyor, avutuluyor Eskişehir.
Umutlarla besleniyor, hayallerle yaşatılıyor.
Neticede hüsrana uğrayıp, büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Hem de hemen her olayda.
Bakın şimdi...
O tarihlerden bu yana, hemen her yıl Eskişehir'in Demiryolu ile liman bağlantısından söz edilir.
Söz edenler üstelik "Bu basit iş. Derhal yaparız" der üstelik.
Eskişehir inanır buna.
Anında hayalini yaşamaya başlar.
Kimsenin aklına, "Yahu nasıl basit iş? Buradan limana ip germeyeceksin ki Demiryolu döşeyeceksin?" demek gelmez.
Sonunda her geçen yıl hüsran vardır.
Daha ortada su yokken, Eskişehir Termal kenti ilan edilir...
Eskişehirli buna da inanır.
Gelen giden turistin hesabı yapılıp, onların bırakacağı para adeta cebe konur.
Kimsenin aklına "İyi de ortada ne su ne proje var?" demek gelmez.
Havaya girilir, yürüyüşler değişir.
Ama son değişmez. Çünkü sonunda yine hüsran ve hayal kırıklığı olur.
-"Size yeni stadyum yapacağız" denir, eski stad elinden alınır.
-"Size havaalanı yapacağız" denir, uçak seferi kaldırılır.
Uçak seferi kaldırılır, "Hızlı Tren getirdik ya" denir.
Hemen her yıl Eskişehir kah kargo merkezi olur, kah Demiryolları ve havacılık merkezi.
Bunlara da inanır Eskişehir.
Çünkü; beklenti fazla olduğu için ömrü "Bunlar olsun" diye yıllardır beklemekle geçer.
Ve her geçen yıl, hüsran üzerine yeni hüsranlar ekler...
.........

Yeni bir rekor bu
Tepebaşı Belediyesi "Anneler günü pikniği"ni gelenek haline getirdi.
Her yıl düzenliyor.
Davetliler de,sadece her yaştan kadınlar oluyor.
Geçen sene düzenlenen Anneler günü pikniğini bu köşede yazmış ve Tepebaşı Belediyesi ile Ahmet Ataç'ın bu piknikte bir rekor kırdığını yorumlamıştık bu köşede.
Zira...
Pikniğe katılan kadınların sayısı 5 Bini bulmuş, bu da bu alanda düzenlenen etkinlikle katılım sayısı bakımından bir rekor oluşturmuştu.
Önceki gün bu yılın Anneler günü pikniği yapılmış Musaözü'nde.
Tam 7 bin kadın katılmış pikniğe.
Yani...
Yeni bir rekora imza atmış Tepebaşı Belediyesi ve Ahmet Ataç.
Pikniğe katılan kadınlar gün boyu eğlenirken, Anneler günü pikniğini gelenek haline getiren Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a gösterilen sevgi ise görülmeye değermiş...
.......

BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Roma'da dünyaca ünlü San Pietro Kilisesi'nde büyük bir pazar ayini... Görkemli bir dinsel tören... Papa bile katılıyor. Koskoca meydan mahşer yeri gibi. Kilisenin içi de dışı da tıklım tıklım. Bu arada kilise kapısında iki adam özellikle dikkati çekiyor. ikisinin de boynunda kocaman birer levha asılı. Birinde "Ben koyu bir Hristiyanım, lütfen bana yardım ediniz" yazılı. Ötekinde ise sadece "Ben koyu bir Yahudiyim" yazıyor. Tabii ki kiliseden çıkanlar Hristiyan olduğunu ifade eden adama yanaşıyorlar ve ellerini ceplerine atıp cömertçe bir şeyler veriyorlar. Yahudi olduğunu ifade eden adamda ise siftah yok. Bu arada kiliseden çıkan iyi niyetli biri "Yahudiyim" yazısı taşıyana sokuluyor. "Bana bak kardeş" diyor, "... dürüstlük iyi bir şey, ama binlerce Hristiyan kiliseden çıkarken, senin Yahudi olduğunu böyle aleni olarak ifade etmen kanımca hiç de akıllıca bir hareket değil. Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence çıkar o yazıyı boynundan, sen de şu Hristiyan gibi..." deyince; boynunda "Yahudiyim" yazılı adam "Hristiyanım" yazılı olana dönüp sesleniyor: - Heey! Salamon! Herife bak be! Gelmiş bize ticaret öğretiyor..

Haberleri