Adam sıkı bir CHP’li…
AK Parti’den olabildiğince nefret ediyor.
Uyguladığı politikaların, ülkeyi 16 yılda batma noktasına getirdiğini düşünüyor…
Sandık başına gittiğinde, ülkenin bu halde olmasından sorumlu tuttuğu AK Parti’yi cezalandırmak, büyük bir ders vermek ve iktidardan indirmek istiyor.
Sıkı CHP’li aynı adam…
Partinin başında bulunan genel başkanı istemiyor…
Adeta sıdkı sıyrılmış…
-“İyi adam, düzgün adam olabilir. Ancak 7-8 seçimdir ne partiye seçim kazandırabilmiş ne de partinin oylarını arttırabilmiş. Fakat hala partinin başından gitmiyor. Gitmediği için de parti girdiği hiçbir seçimde başarılı olamıyor. O partinin başında durduğu sürece CHP hiçbir seçimde başarılı olamayacak” diye düşünüyor…
Partinin başından gitmediği ve adeta koltuğa yapıştığı için genel başkanı cezalandırmak ve bir ders vermek istiyor…
Kısacası…
Partisine oy vermeyerek, o koltuğu bırakmayan genel başkanı, bırakmadığı o koltuğundan alaşağı etmeyi amaçlıyor…
Ve sıkı bir CHP’li olan aynı adam…
İstemediği genel başkanın tepeden paraşütle indirdiği belediye başkan adayını da sevmiyor ve istemiyor…
İsmin kendisine dayatılmasından dolayı adeta küplere biniyor.
öyle bir ders vermek istiyor ki ikisine de, partisine vermeyeceği tek oyla ikisiyle de hesaplaşmak istiyor…
Kısacası…
Bizim sıkı CHP’li, ne AK Parti’nin, ne de genel başkan ve belediye başkan adayının isimlerini dahi duymak istemiyor.
İşte sözünü ettiğimiz “Sıkı CHP’li olan bu adam” şu sıralar seçimlerde ne yapacağını kara kara düşünüyor…
Seçimlerde CHP’ye oy vermese, sevmediği genel başkan ve belediye başkan adayını cezalandıracak belki ama bu yaptığıyla, diğer nefret ettiği AK Parti’nin ekmeğine yağ sürmüş olacak…
öte yandan…
CHP’ye oy verse, nefret ettiği AK parti’yi cezalandıracak belki ama bu yaptığıyla bu kez zerre kadar sevmediği genel başkan ve belediye başkan adayına hizmet etmiş olacak…
Yaşadıkları tam bir ikilem, tam bir paradoks…
İşte! Böylesine bir ruh halini yaşayan ve ne yapacaklarını hala kestiremeyen çok sayıda CHP’li var tanıdığımız…
Seçenekleri de çok değil…
Ya “lanet olsun” diyerek, partisi CHP’ye oy verip, AK parti’yi cezalandırmayı tercih edecekler…
Ya “Lanet olsun” diyerek başka partiye oy verip, kendi genel başkan ve belediye başkan adayını cezalandıracaklar…
Ya da…
“Ne halleri varsa görsünler” diyerek, oy kullanmaya gitmeyecekler…
Ne diyelim?
Zor bir durum gerçekten…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Kimlerin neleri neleri çıkartılacak ortaya
Küçük yaşta yetim kalan bir çocuk, yakın bir akrabasının alıp götürmesiyle İrlanda’ya gider.
Orada okumaya başlar.
Okul hayatı sonrasında da iş hayatına atılır.
çok da başarılı olur ve kısa süre içinde çok paralar kazanmaya başlar.
Bu arada evlenip aile yaşamını da kurar.
Sonrasında, doğduğu topraklar gelir aklına.
-"Acaba Türkiye’de akrabalarım var mı? Varsa kimler ve şimdi ne yapıyorlar?" diye düşünür.
Bu iş saplantıya dönüşür adeta.
Maddi bir problemi de olmadığı için, Türkiye’deki akrabalarını araştırmaya karar verir.
Hemen bir dedefliklik bürosunun kapısını çalar.
Durumu anlatıp, "Ben akrabalarım kimler bunu öğrenmek istiyorum. Bana onları nasıl bulursunuz?" der.
Bunun üzerine dedefliklik bürosu yetkilileri;
-"Biz senin bu istediğini yerine getiririz. Senin soy ağacını çıkartırız. Ama bu kolay bir iş değil. Hem zamana hem de paraya ihtiyaç var. Senin bu istediğini şu kadar paraya yaparız" önerisinde bulunurlar.
Bizimki şöyle bir düşünür, karşısına çıkartılan fiyat öyle bir anda verilebilecek bir rakam değil.
-"Biraz düşüneyim" diyerek ayrılır Dedefliklik bürosundan.
Doğruca başka bir büronun yolunu tutar.
Ancak, orda da aynı fiyat söylenir kendisine.
Bu kadar parayı aile soyunun ortaya çıkmasına vermeyi anlamsız bulur. Boynu bükük ayrılır bürodan.
Dalgın ve biraz da morali bozuk yürürken, Türkiye’den sürekli haberleştiği bir arkadaşını aramak gelir aklına.
Hemen arar. Buluşurlar ve sohbete başlarlar.
Sohbet sırasında arkadaşı sorar:
-"Hayrola çok dalgınsın?"
Bizimki başlar anlatmaya:
-"Aile soy kütüğümü ortaya çıkartmak istedim. Sülalemde kimler var? Nerede yaşıyorlar? öğrenmekti niyetim. Ancak bunun olabilmesi için benden şu kadar para istediler. İşte bu parayı versem de aile soyumu ortaya çıkartsam mı onu düşünüyordum" deyince Türk olan arkadaşı dayanamaz;
-"Yahu düşündüğün şeye bak. Ne diye vereceksin o kadar parayı. Ben sen in bu işini cebinden 5 kuruş bile çıkmadan hallederim" teklifinde bulunur kendinden oldukça emin.
Buna çok şaşıran bizimki "Bu nasıl olacak peki?" deyince Türk arkadaşı;
-"Yapacağımız çok basit. Türkiye’de herhangi bir partiden aday olacaksın. Bak o zaman senin soyunu sopunu, sülaleni nasıl ortaya çıkartıveriyorlar."cevabını verir.
önümüzde seçim var ya…
Bu seçimde adaylar da olacak ya...
Her seçim öncesi olduğu ve tahmin de edeceğiniz gibi adayların şecereleri tek tek ve en ince ayrıntısına kadar ortalığa dökülecek ya…
İşte bu yüzden geldi aklımıza bu hikaye…
Paylaşalım istedik…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Kendi kendini gaza getirenler
Hele seçim süreci başladı ya, kendi kendini gaza getirenler daha net seçilmeye başladı.
özellikle sosyal medya hesapları üzerinden yapıyorlar bunu…
Kendi adaylıkları ile ilgili bir anket koyuyorlar hesaplarına örneğin…
Altına da “Nasıl buluyorsunuz?” diye bir soru ekliyorlar.
Sayfasındaki herkes “Yaşa! Bravo! Yakışır! Senden iyisini mi bulacağız!” falan yazıyor…
Yazıldıkça gaza geliyorlar, gaza geldikçe seçilip, koltuğa oturduklarına inandırıyorlar kendilerini…
Halbuki ortada somut olan sadece bir “Verilen gaz” bir de “Gazı yiyen” kendileri var.
Fıkrayı bilirsiniz:
Yaşlı bir kadın hastaneye gider.Doktora:
-Doktor Bey gaz sorunum var,ancak çok şikayetçi de sayılmam.Şu anda sizin yanınızda en az 20 kez gaz çıkardım.Ama ne ses duyuluyor ne de kötü kokuyor demiş.
Doktor:
-Pekala bu hapları alın sizi 1 hafta sonra yine göreyim.
1 hafta sonra kadın tekrar gelir. Doktora:
-Doktor bey siz bana ne halt verdiniz. Gaz çıkarınca hala duyamıyorum ama müthiş bir koku çıkıyor.
Doktor çok iyi burnunuz düzelmiş, sıra kulaklarda.
Bizim kendi kendine gaz verip, bu gazla kendisini bugünden havaya sokanlar da gerçeği, önce burunları, sonra da kulakları açılında görecek galiba…
******
BİRAZ DA GüLMEK LAZIM
Temel bir gün Dursun'a balık kılçığı yemenin insanın kafasını çalıştırdığını söylemiş.
Bu habere sevinen Dursun yanına Temel'i de alarak hemen bir balık lokantasına gitmiş.
Az sonra gelen balıkların etini Temel, kılçıklarını Dursun yemiş.
Böylece üç porsiyon balık tükettikten sonra Dursun hesabı ödemiş ve dışarıya çıkmışlar.
Yolda bir ara Dursun:
- Baa bak Temel. Sen galiba kazuklayisun beni ? demiş.
Temel gülerek cevap vermiş:
- Bak, gördün mü ? yedun kılcığı Kafan çalışmaya başladı bile…