Belediye Başkanlığına hücum!

Başkanlık sisteminin de içinde yer alacağı anayasa değişikliği mecliste yeterli çoğunluğu bulursa…Bu çoğunluk üzerinden konu referanduma gidilirse…Referandumda da halk yüzde 50’nin üzerinde bu işe “Evet” derse…Yeni bir...

Başkanlık sisteminin de içinde yer alacağı anayasa değişikliği mecliste yeterli çoğunluğu bulursa...
Bu çoğunluk üzerinden konu referanduma gidilirse...
Referandumda da halk yüzde 50'nin üzerinde bu işe "Evet" derse...
Yeni bir sistemle tanışmış olacağız.
Başkanlık modeli hayata geçmiş olacak.
Yeni Başkanlık modelinin uygulanmaya başlamasıyla birlikte, Milletvekilliği bugün olduğu kadar değerli bir görev olmayacak.
Bakanların dışarıdan da atanabileceği hesap edildiğinde, milletvekilliği görevi sadece yasama işinin üstlenildiği bir görev haline gelecek.
Örneğin:
Hiç kimse kendisini, Bakan olmak için Milletvekili olmak zorunda hissetmeyecek.
Bütün yetkiler Başkan ile başkan'ın oluşturduğu kabinede olacağı için, milletvekilli olmak için hiç kimse yoğun bir çaba harcamayacak.
Durum böyle olunca da...
Zaten çoğu kişi için daha önemli bulunan belediye başkanlığı görevi, milletvekilliğinden daha da cazip hale gelecek.

İşte bu nedenle...
Eğer başkanlık modeli kabul edilip, uygulanırsa, siyasette kendisine yol haritası belirleyenlerin hedefinde milletvekilliğinden daha çok Belediye başkanlığı hedef olarak yer alacak.
Bu da beraberinde, belediye Başkan aday sayısında resmen patlama yaşatacak.

Öyle ya...
Yasama görevinden başka hiçbir havası kalmayan milletvekilliği yerine çoğu siyasetçi, bütçeleri olan belediyeler gibi bir kurumun başında olmayı çoğunlukla tercih edecek.

***

Yaş konusunda herkes eleştiri ve mizah yapabilir ama Demokrat partililer yapamaz, yapmamalı...

Yaş konusunda herkes eleştiri ve mizah yapabilir ama Demokrat partililer yapamaz, yapmamalı...
Demokrat Parti Tepebaşı ilçe başkanı Şükrü Ketenci, Büyükerşen'in "Zaman zaman çevremin ihanetine uğradım" şeklindeki sözlerini eleştirirken, kendince bir mizah yapmaya çalışmış ve "ne de olsa 80 yaşında. Olur, o kadar" demiş.
Ne yalan söyleyelim, yadırgadık bu açıklamayı.
"Yaş ile ilgili belki herkes aynı mizahı yapmaya kalkabilir ama bunu özellikle Demokrat Parti'nin bir yöneticisi yapamaz, yapmamalı." Diye düşünüyoruz...
Neden mi?
Hemen söyleyelim:
Demokrat Parti'nin şüphesiz en önemli ismi olan merhum Süleyman Demirel 70 yaşında Cumhurbaşkanı oldu.
Cumhurbaşkanlığı süresi bittiğinde 77 yaşındaydı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılan oylamada istenilen çoğunluk bulunmuş olsaydı, bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı yapacak ve görev süresi bittiğinde 84 yaşında olacaktı.
Kim bilir?
Belki de ilgili yasanın düzenleniş şekliyle Demirel, bunların üzerine bir dönem daha yapıp, 91 yaşına kadar Cumhurbaşkanı kalabilecekti...
O yüzden diyoruz "yaş konusunda herkes eleştiri yapabilir, bu işin mizahını yapabilir ama bir Demokrat Partili yönetici bunu yapamaz, yapmamalıdır da"

Çünkü...
Aynı olay başlarından geçti...
O zaman Demirel'in yaşlı olduğu söylendiğinde ve bunun mizahı yapıldığında, o günün Doğru Yol, bugünün demokrat partilileri "Ne var ki Süleyman Demirel'in yaşında? Kafası maşallah zehir gibi çalışıyor" falan diyorlardı...
Hatırlatalım istedik...

***

Eskişehir'in efsanesi...

Efsaneye göre;
Eskişehir'in üzerinde kurulduğu topraklar deniz altındaymış...
Yine efsaneye göre, o zaman denizler ne kadar kabarırsa kabarsın, ne kadar delirirse delirsin, sular hep berrak, dalgaları köpüksüz olurmuş...
Bir dolunay gecesi deniz uykusundan uyanmış, gecelerin şehzadesi ay ile göz göze gelmiş. Aynı anda da birbirlerine tutulmuşlar...
Ne var ki..
"Biri yerde, biri gökte!"
Kavuşmaları olanaksız...
Ay ile denizin bu umutsuz aşklarına Tanrı kayıtsız kalmamış. Rengini aydan, yumuşaklığını denizden alan bir yavru armağan etmiş onlara...
Sevgide çoğalan, eylemsizlikte yok olan bu yavru, denizköpüklerinden başkası değilmiş.
Gün olmuş, devran dönmüş, denizler kurumuş.
Yerini şu anda üzerinde bulunduğumuz verimli topraklara bırakmış. Ve de ak köpükler, o büyük sevgiyi dünya durdukça yaşatacak ak taşlara dönüşmüş.
Dünyayı sevgiyle ören Yunus'un da yetiştiği topraklarda bulunduğu için, bir adı da "sevgi taşı" olmuş...
Biz Eskişehirliler, bu efsaneye göre sevgiyle yoğrulmuş toprakların, mutlu insanlarıyız...

Daha öz bir deyimle..
"Sevgi insanlarıyız..."
Lületaşının öyküsü bu...
Bu kenti bilmeyenler önce değerini öğrensinler.
Eskişehir'in..
"Sevgiyle yoğrulduğunu bilsinler..."

***

Hans'ın isteği...

Alman Hans ölüm döşeğinde, yanına karısını çağırır...
Artık öleceğini ve son bir isteğinin olduğunu söyler.
Ardından da;
-"Son isteğim Yahudi olmak" der.
Hans'ın karısı şaşırır bu istek karşısında.
Bunun nereden çıktığını sorar önce...
Devamla da "Yıllardır Hıristiyan olarak yaşadın. Şimdi bu ne demek?" diye sorar.
Bakar kocası Hans çok istiyor, çaresiz çağırtır hahamları...
Hahamlar gelir, hasta yatağında Hans'ı Yahudi yaparlar. Yahudi olmasının ardından da, son nefesini verip, hakkın rahmetine kavuşur.
Bunun üzerine karısı Hans'ın yanı başına oturup;
-"Eyy Hans. Giderayak İsa'yı gücendirdin. Musa da şimdi seni tanımaz. Merak ediyorum gittiğin yerde ne yapacaksın?" diye dizlerine vurmaya başlar.
Fıkrayı bir dostumuz anlattı.
Durup dururken bunu niye anlattığını sorduk kendisine...
-"sen zeki birine benziyordun. Bunu bir şeylere bağlaman lazımdı" dedi...
İpucu vermesini istediğimizde ise...
-"Ülke siyasetinde ki son gelişmeleri şöyle bir zihninden geçir, çabuk çözersin" diyerek sözlerini noktaladı.

***

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM...

Yaşlı bir çift her yıl düzenlenen bir festivale giderlermiş. Her yıl yaşlı adam festivalde düzenlenen "10 dolara uçak gezintisi"ne katılmak ister, her yıl da karısı itiraz eder ve şöyle dermiş:
- "10 dolar 10 dolardır.".Üç yıl beş yıl "10 dolar 10 dolardır" derken en sonunda yaşlı adam demiş ki; "Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir." Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;
- "10 dolar 10 dolardır...". Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş:
- "İkisi de uçağa binecekler, eger uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava. Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler..."
Yaşlı çift kabul etmiş. Ve uçağa binmişler. Pilot da bahis söz konusu olunca başlamış acayip manevralar yapmaya... Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar, dönüşler, dalışlar yapmış.Ama arkadan ses yok! En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş. Yaşlı adama dönmüş;
- "Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız..." Yaşlı adam cevap vermiş:
- "Karım uçaktan düşünce söyleyecektim ama 10 dolar 10 dolardır..."

Haberleri