Büyükşehir Belediyesi kendi imkanları ile bir gölet yapmaya başlamış bu konuda belirli de bir mesafe almıştı.
Sonra…
Bu göletin önüne yargı engelleri çıktı.
Büyükşehir belediye başkanı da bu engellerin siyaseten çıkartıldığını belirterek AK Parti’yi suçladı.
Mesele, geçtiğimiz aylar içinde Eskişehir’in ilk gündem maddesi haline gelmiş ve yoğun biçimde tartışılmıştı hatırlarsanız.
İşte Eskişehir bu konuyu yoğun bir şekilde konuşurken bir yazı yazıp, bu gölete önemli ölçüde para ve zaman ayrıldığını, Eskişehir’in alternatif su kaynağı ihtiyacının olduğunu, yapılan göletin bu ihtiyacın bir kısmını karşılayabileceğini, başlanan ve bitme noktasına gelen bu göletin ne yapılıp edilip bitirilmesi gerektiğini söylemiştik.
Hatta…
-“Büyükerşen’in yerinde olsak, göletten şehre gidecek şebeke hatlarını da yaparız.” Demiştik.
Meğer bu iş bizim dediğimiz kadar da kolay değilmiş.
Nitekim…
Büyükşehir belediyesi, göletten şehre suyu götürecek olan şebeke hattının yapımı için ESKİ genel kurulunda, bütçeye 25 milyon lira ödenek konulmasını talep etmiş…
Ancak…
Genel kurulda çoğunluğu bulunan AK Parti grubu da, meselenin hukuki boyutu olması nedeniyle bu isteği kabul etmemiş.
Kısacası…
“Ben olsam şebeke hattını da yaparım” diye akıl vermeye kalkmıştık ama bu işe para ayrılmasını kabul etmeyenleri hiç hesap etmemiştik…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eskişehirspor’u sorduklarında bunu anlatıyorum…
Erenlerden biri sabaha karşı, her zaman ki zurna sarhoş evine gidebilmek için olağanüstü çaba sarf ederken, caminin yanında kazılı bir inşaat çukuruna yuvarlanır. Bir süre çukurdan çıkmak için debelenir, debelenir, başaramayacağını da anlayınca, başlar bağırmağa:
— Kimse yok muuuuu!
— Kimse yok muuuu!
Bir iki... Derken, son seslenişini sabah ezanı için camiye gelmekte olan imama duyurabilir. Sesin geldiği yere yönelen imam:
— Kim var orda?
Baba eren:
- çukura düştüüüm.. çıkar beni buradan İmam efendiiii...
İmam:
— Vay! Seni sarhoş, seni ayyaş vay!, Gördün mü ne hallere düştün? Seni oradan 2 şartla çıkartırım bilmiş ol!
— Söyle imam efendi, ocağına düştüm! Ne dersen yapacam!
İmam:
— Bir! İçkiye tövbe edeceeen, ağzına bir daha içki sürmeyceeeen!
— İki! Namaza başlıyacaaan, her namaz vakti camiye geleceeen!
Derin bir sessizliği baba eren bozar:
— Başka kimse yok muuuuu!
Yolda yürürken önümüzü kesip, Eskişehirspor’u soruyor herkes.
-“Ne olacak?, Nasıl olacak?, Kim gelecek?” falan diye…
Anlatıyoruz yukarıdaki fıkrayı…
Herkes dinledikten sonra hak veriyor ve “Vallahi doğru söylüyorsun! Bu fıkra sanki Eskişehirspor için yazılmış!” diyerek ayrılıyor yanımızdan…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bizde nerdeee!
Dün internette gezinirken rastladık.
Balıkesir Büyükşehir belediye meclisinde hem belediye hem de BASKİ bütçeleri görüşülmüş.
Bütçeler, mecliste grubu bulunan AK Parti, CHP ve MHP gruplarının oy birliği ile kabul edilmiş.
Dahası…
Aynı mecliste kabul edilen bir kararla 1 Aralık tarihinden itibaren okunacak olan sayaçlarda, şebeke suyu fiyatlarında, ilçe merkezinde yüzde 25, kırsal mahallelerde ise yüzde 50 indirim yapılması konusunda görüş birliğine varılmış.
Kısacası…
Mecliste bulunan tüm partiler, vatandaşın bütçesini rahatlatmak için birleşmiş…
Bizde ise, Suya yapacakları zam oranında anlaşamıyorlar.
Biri yüzde bilmem kaç olsun istiyor, diğeri “O kadar olmaz şu kadar yapalım” diyor.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bir tek oradan görüş çıkmıyor…
Türkiye’de bir anda gündemin üst sıralarına yerleşen 2 konu var…
Birincisi: CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’den Man adasına, Erdoğan’ın yakınları tarafından gönderildiği iddia edilen paralarlın dekontlarıyla ilgili.
Diğeri ise, ABD’de başlayan dava ve bu dava çerçevesinde Reza Zarab’ın verdiği ifadelerle Türkiye’de siyasetçilere dağıttığını iddia ettiği rüşvet paraları.
Her iki olay da gerek AK Parti ve gerekse CHP cephelerinde konuşuluyor ve yorumlanıyor.
Her iki taraf da 2 ayrı konu ile ilgili görüşlerini kamuoyuna sunuyor.
Nedense…
Türkiye’nin bir anda en önemli 2 konusu haline gelen bu meselelere ilişkin MHP’nin sesi pek çıkmıyor.
Bu da ister istemez merak konusu oluyor.
,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım…
Nasrettin Hoca'nın karısı vefat etmiş. Erkek adamın yalnız yaşaması biraz zordur. Hoca da yalnızlığa dayanamamış, kendine uygun bulduğu dul bir hanımla evlenmiş. Nasrettin Hoca ile yeni karısı, gece olunca, yatmışlar yatağa, başlamışlar muhabbete. Kadın, rahmetli kocasını övmeye başlamış:
- Benim rahmetli şöyle iyiydi, böyle iyiydi...
Hoca bu, altta kalır mı? Kesmiş kadının sözünü:
- Benim rahmetli daha iyiydi!
Demiş ama dediğine de bin pişman olmuş. Kadının ağzı açılmış bir kere, kapatabilirsen kapat:
- Benim rahmetli erkenden kalkardı, sobayı yakardı, çorbayı pişirirdi, sofrayı hazırlardı...
Kadın rahmetli kocasının marifetlerini saymaya başlamış. İşin kötüye gittiğini gören Nasrettin Hoca, ayağı ile öyle bir itmiş ki; kadın yataktan yuvarlanarak düşmüş. Kendini yerde bulan kadın şaşkınlıkla sormuş:
- Hoca efendi, ne yaptın ayol?
Hoca cevap vermiş:
- Yatak dar geldi.
- Niye ki?
Hoca demiş ki:
- Bir yanda sen, bir yanda ben, bir yanda senin rahmetli, bir yanda benim rahmetli; dört kişi bir yatağa nasıl sığacağız yahu?