Beş yıl önce de benzeri bir film yaşanmıştı Odunpazarı adaylığında...

2009 mahalli seçimlerinin öncesiydi.Büyükerşen’in DSP’den Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı ile, Ahmet Ataç’ın Tepebaşı’ndan adaylığı kesinleşmiş, sadece Odunpazarı adaylığı için büyük bir arayış başlamıştı.Parti...

2009 mahalli seçimlerinin öncesiydi.
Büyükerşen'in DSP'den Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı ile, Ahmet Ataç'ın Tepebaşı'ndan adaylığı kesinleşmiş, sadece Odunpazarı adaylığı için büyük bir arayış başlamıştı.
Parti çevresinde nereden bakarsanız bakın 10'un üzerinde aday adayı vardı Odunpazarı için.
Önce, Nihat Çuhadar'ın ismi dolaştı kulislerde.
Olmadı.
Sonrasında, CHP'den DSP'ye geçen ve hem Büyükşehir hem de Odunpazarı meclis üyesi olan Kazım Kurt'un adaylığı geldi gündeme.
O da olmadı.
Hatta, Genel merkezin CHP'den geldiği için kendisine karşı çıktığı söylendi.
Bu kez, CHP'de kalan Erman Gölet'e çevrildi gözler.
Önce Büyükerşen ikna edildi Erman Gölet'in DSP'ye gelerek aday yapılması için.
Ardından...
Erman Gölet'in ikna süreci başladı.
Aracılık yapanların biri gitti diğeri geldi arada.
Sonunda Erman Gölet ikna olma noktasına geldi.
-"Tamam, Hoca da istiyorsa aday olurum ama CHP'den 5 kişiyle muhakkak bu durumu görüşmem lazım" diyerek ayrıldı masadan.
İşte o 5 kişi Erman Gölet'i DSP'den aday olmamaya ikna etti.
-"Sen CHP'lisin. Bu işin yarını da var" dediler.
Sonuç olarak...
Erman Gölet fikrini değiştirip DSP'den Odunpazarı adayı olmasın diye kendisini CHP adayı olarak ilan bile ettiler.
Hem de seçime aylar olmasına rağmen.
Erman Gölet'in DSP'den adaylığı imkansız hale gelince, Büyükerşen kendi çevresine yöneldi.
Ortada aday gösterilebilecek iki isim ön plana çıktı.
Biri, o dönem DSP il Başkanlığı yapan Ayhan Kavas, diğeri de Meclis üyesi olan Nur Süllü idi.
Her ikisini de çağırdı yanına Büyükerşen...
-"İkinizden birini Odunpazarı'na aday göstereceğiz. Kararınızı verin" dedi.
Ayhan Kavas orada;
-"Nur Abla olsun" deyip feragat ettiğini açıklayınca, DSP'nin Odunpazarı adayı belirlenmiş oldu.
Ve hemen akabinde DSP nin Tepebaşı adayı Ahmet Ataç ile Odunpazarı adayı Nur Süllü Ankara'da, bizzat DSP Genel başkanı Zeki Sezer tarafından ilan edildi.
Sonuç olarak...
Bir sürü isimden sonra adaylık Nur Süllü'ye nasip olmuştu.
Şimdi de 5 yıl öncekinin benzeri bir durum yaşanıyor.
Bu kez yaşanılan benzer durum DSP'e değil, bizzat CHP de...

Zira...
O dönemin DSP'lileri bu gün CHP çatısı altında.
Bu gün de birçok isim dolaşıyor CHP'nin Odunpazarı adaylığı için.
Üstelik...
Konuşulan isimler 5 yıl öncesinin konuşulan isimleriyle aynı.
Bakalım bu defa Odunpazarı adaylığı kime nasip olacak bilemiyoruz ama...
Biz bu filmi 5 yıl önce izlediğimizi hatırlıyoruz...
......


Türk olmanın kuralı...
Böyle bir kural var mı?" diye boşuna düşünmeyin.
Varmış...
Okuduğunuzda siz de bu kuralların Türklere ait olduğuna hak vereceksiniz.
Ne mi o kurallar?
İşte birileri üşenmemiş ve araştırıp yazıya dükmüş bu kuralları.

10 - Kağıt Mendil
Hastayken kağıt mendili kumaş mendilcesine günlerce buruşuk bir şekilde cebinde taşır.

9 - Hayvanlar
Konuşma yeteneği olan hayvanlara öncelikle küfretmeyi öğretir ve çocuğuna da küfrettiği zaman gülerek onu bu konuda bilinçsizce cesaretlendirir.
8 - Çay
Çayı tabağına döküldüğü zaman, tabaktan bardağa geri boşaltır ve çayı çabuk soğumasın diye tabağına sıcak su koyar ki sonu çabuk soğumasın.

7 - Mayo
Sahilde mayosunu kabinde giymek yerine arkadaşlarına havlu tutturarak giymeye calışır, bir de arkadaşlarına "Bakmayın lan" diye çıkışır.

6 - Trafik'te Sarı Işık
Sarı ışıkta durduğunuz için ancak bir Türk bağırabilir veya korna çalabilir size.

5 - Hesap
Herhangi bir yere hesap öderken arkasını dönerek gizli gizli para saydıktan sonra tam parayı çıkarır ve hesap kutusunun içine veya kasanın yanına bırakır.

4 - Simit
Simit yedikten sonra masaya dökülen susamları parmağının ucunu ıslatarak onları toplayarak yutar.

3 - Ambulans'ın Peşine Takılmak
Trafikte ambulansın peşine takılıp kalabalıktan kurtularak uyanıklık yapar.

2 - Deniz
Denize yüzmeye gidip de yüzdüğü yere işeyen biri sonrasında pişkin pişkin "Suyu ısıtıyorum oğlum, fena mı?" veya "Kocaman deniz ne olacak ki" klişeleri..

1 - Saksı Altı
Evinde bulunan saksıların dibini kül tablası olarak kullanır.
.......

Masalarda bari Eskişehir markaları olsun...
Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansının Ramazan ayına özel düzenlemiş olduğu iftar programları var.
Her gün başka bir mahallede gerçekleşiyor iftar programı.
Ver her gün Türk Dünyasından bir kültür ağırlanıyor bu iftar programlarında.
Masalar kuruluyor, yüzlerce insan Türk Dünyası kültürlerini tanıyor.
O kültürlere özgü yemeklerle oruçlar açılıyor.
Sonuç olarak...
Bir takım aksamalar olsa da sonuçta iyi bir şey yapılıyor.
Önceki gün Aşağısöğütönü Toki meydanında kurulmuş Türk dünyası Kültür Başkenti Ajansının iftar sofraları.
Ondan önceki gün de Gökmeydan mahallesinde...
İftar sofralarına konulan sular ve Ayranlar dikkatimizi çekti...
Her iki yerde de masalara konulan sular, Eskişehir'in en önemli simgelerinden biri olan Kalabak değil...
Keza...
Ayranlar da, Eskişehir'de üretilen Ayran markaları değil.
Her ikisi de Eskişehir'in olmayan markası...
Yemekler nereden geliyor bilmiyoruz...
Belki onlar da Eskişehir'in değil.
Bu belki bir ihmal...
Belki düşüncesizlik...
Ama sonuçta orta yerde duran bir gerçek var...
Ne denilmişti Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi tanıtılırken:
-"Bu proje ile kazanan Eskişehir olacak" denilmişti değil mi?
İftar masalarının üzerine baktığımızda, kazananın Eskişehir olmadığı açıkça görülüyor.
Umarız sayın Vali bu hassas konuya müdahale eder ve iftar masalarının üzerinde Eskişehir markalarının olmasının talimatını verir.
Aksi halde...
Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi kapsamında yapılan etkinliklerde, Eskişehir dışında herkes kazanç sağlayacak...
Bu işin kaybedeni Eskişehir olacak.
Not- Eğer iftar sofralarına Kalabak suyu siyaseten konulmuyorsa, yani Belediye hükümet partisinden olmadı için Kalabak suyu tercih edilmiyorsa, bu çok kötü bir durum. Çünkü: Kalabak suyu Belediyenin değil, Eskişehir'in suyudur. Kaldı ki: Eğer ileriki yıllarda Hükümet Partisi Eskişehir büyükşehir belediyesini alırsa, bu suyun kullanımının yaygınlaştırılması için yapacağı her çaba samimi bulunmayacaktır. Şimdiden söyleyelim...
.......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Yaşlıca bir bayan evindeki koltuğunda oturup uzun geçmiş hayatını gözden geçirirken birden bir peri karşısına çıkıverir ve ona 3 dilekte bulunabileceğini söyler.
- ''Peki'' der yaşlı kadın.
- ''Zengin olmak istiyorum''.
Peri bir el hareketiyle kadının koltuğunu som altına çevirir.
- ''ikinci olarak'ta güzel ve genç bir prenses olmak istiyorum'' der. Birden başında paha biçilemez bir tacı olan dünya güzeli bir prenses oluverir.
- ''üçüncü ve son olarak ne istersin'' diye sorar peri.
O sırada yaşlı köpeği ağır bir şekilde kafasını kaldırır ve zayıf bir "hav" sesi çıkartır.
Prenses çok sevdiği köpeğine bakar ve şöyle der;
- ''Kopeğimi yakışıklı bir prense dönüştürebilirimsin?''.
Tam o anda, şimdi güzel bir prenses olan yaşlı kadının önünde dünyada hiç kimsenin görmediği kadar yakışıklı bir prense dönüşür köpek.
Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar yakışıklıdır bu prens. Kadın ona büyük bir hayranlıkla bakar ve o anda ona aşık oluverir. Prens ona doğru yaklaştığında kadının heyecandan dizleri titremeye başlar. Prens ona doğru eğilir ve dudakları neredeyse kadının kulağına değecek şekilde şöyle fısıldar;
- ''Eminim şimdi, zamanında beni hadım ettirdiğine çok pişmansın''..

Haberleri