Soğuk ama güneşli bir gündü. Biraz hava almak için dışarı çıktım. En yakın yeşil alanda bir banka oturup nefes almak istiyordum. Kaderin cilvesi, tüm banklar doluydu. Tek başına, hüzünlü hüzünlü oturan bir kadın ilişti gözüme. Çok dalgın ve üzgün görünüyordu.
"Oturabilir miyim?" diye sordum.
Kafasını sallayarak, "Lütfen," dedi. Önce derin bir sessizlik oldu. Sonra, "Buralarda mı oturuyorsunuz?" diye başladı derin sohbet.
"Yanlış anlamazsanız çok üzgün görünüyorsunuz. Eğer paylaşmak isterseniz, iyi bir dinleyiciyimdir," dedim.
Kadın konuşmaya başladı:
"Tam 20 yıl boyunca sürekli aşağılandım. Hep suçlu hissettirildim. İçimde bir yerlerde haklı olduğumu bilsem de bir şekilde ona karşı çıkamıyordum. Her seferinde beni daha da suçlu hissettirerek duygu sömürüsü yapıyor ve kandırıyordu. Ona inatla karşı çıkmak istediğimde çocuklarımı kullanıyor, onların gözünde beni adeta şeytanlaştırıyordu.
Her gün evde, 'Adaletten bahsediyor, kendisinin en ahlaklı, en erdemli insan olduğunu iddia ediyordu ama asla adaletli davranmıyordu. Ancak uysal olduğumda rahat ediyor, hakkım olanın çok küçük bir parçasını önüme atarak kendini kahramanlaştırıyordu. Sürekli beni aşağılayıp kendi değerini vurguluyordu. Kimi zaman ben de kendimi kaybettim, çünkü sürekli 'Ben olmasam sen bir hiçsin!' diyordu."
Derin bir iç çekti ve devam etti:
"O, kendinden başkasını asla düşünmedi. Ah, ah... Her şeyi nasıl da yanlış anlamışım. Şimdi darmadağınım. Beynimin içinde karanlık bir sis bulutu var. Kim olduğumu, yeteneklerimi hatırlamıyorum. Tüm kaynaklarımı sömürdü, hiçbir şeyim kalmadı. Baş kaldıracak olsam öfkesiyle çılgına dönüyor, konuyu bana çeviriyordu. Asla gerçekleri konuşamadık. Her seferinde özür dilemek zorunda kalıyordum. O bir narsistti," dedi. "Boşa geçmiş, yok olmuş bir hayat benimkisi..."
"Üzücü," diyebildim sadece.
Tam o anda telefonu çaldı ve hızla uzaklaştı. Aklımda sadece iki kelime kalmıştı: Narsist ve beyin sisi. Konuyla ilgili bir şeyler biliyordum ama biraz daha araştırmaya karar verdim.
Narsisizm, eski dönemlerde krallar ve soylular arasında yaygınmış. Günümüzde ise modern uyarlamalar ve sosyal medya aracılığıyla daha da yaygınlaşmış. Gözümün önünde birden o krallar canlandı. Sonuçta, parça bütüne eşittir.
Şimdi bireysel olarak da karşılaşabildiğimiz narsisizmin, yöneticiler tarafından bir halka uygulanabildiğini düşündüm. Sadece bir düşünce mi? Karşı çıkan herkesi elindeki güçle—ister yargı, ister kılıç olsun—susturabilecek insanlar...
Araştırmalarım sonucunda narsistlerin bu dünyadaki en iyi manipülatörler olduğunu öğrendim. Çoğu zaman, banktaki kadının hikâyesinde olduğu gibi, ne olduğunu ve neye hizmet ettiğini anlamıyorsun bile.
Narsisizme uzun süre maruz kalan insanlarda "beyin sisi" oluşuyormuş. Mantıksal muhakeme yeteneklerini kaybetme, hafıza sorunları, problem çözme kabiliyetinin zayıflaması, doğru bakış açısını bir türlü bulamama ve eyleme geçememe gibi sorunlara yol açıyormuş.
Tüm bu yıpranmışlık, kolektif bir çöküntü yaratıyordu herhalde. Aslında bana da biraz tanıdık geldi... Neyse.
Banktaki kadın gibi narsistlere maruz kalan toplumların da iyi bir terapiye ihtiyacı var diye düşündüm ve konuyu kapattım.
Şöyle bir irdeleyelim bakalım... Beyin sisiniz varsa zor ama imkânsız değil!